Meşa Selimoviç
yazar, akademisyen



26 Nisan 1910 tarihinde Bosna’nın Tuzla şehrinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Tuzla’da tamamladı. Lise son sınıfta ilk şiir ve denemelerini yazmaya başladı. 1930 yılında Belgrad Üniversitesi Sırp Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne girdi. Mezuniyetten sonra Tuzla Lisesi’nde öğretmenlik yapmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı başladıktan sonra Halk Kurtuluş Hareketi adlı örgütle iş birliği yaptığı gerekçesiyle 9 Eylül 1942 tarihinde tutuklandı. Dört ay cezaevinde kaldı ve delil yetersizliğinden serbest bırakıldı.

Oslobecenye gazetesine yazılar yazmaya başladı. Tuzla Birliği’nin siyasal sorumluluğuna getirildi. 1944 yılı sonlarında ağabeyi, III. Kolordu Askerî Mahkemesi tarafından kurşuna dizildi. Bu olay onun Derviş ve Ölüm romanını yazmasına neden oldu. Bu yıllarda mezun olduğu Belgrad Üniversitesi Sırp Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne doçent olarak atandı. Burada romantizm dersleri okuttu. Bir yıl sonra Brazda dergisinin yayın yönetmenliğini üstlendi. 1966 yılında Derviş ve Ölüm yayınlandı. Bu eser Yugoslav edebiyat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Sırp milliyetçilerinin kendisini istismar ettiklerini görerek Saraybosna’dan ayrıldı, Belgrad’a yerleşti. Çember adlı son romanını tamamlayamadı.

Derviş ve Ölüm eseri, Alün Çelenkli Cumhuriyet Nişanı’na, Nyegoş Ödülü’ne ve 1970’te Yugoslavya’nın en büyük ödülü olan Avnoy Ödülü’ne layık görüldü.

11 Temmuz 1982 tarihinde Belgrad’da vefat etti.

ESERLERİ:

Derviş ve Ölüm
Kale




ESER-AYRINTI

Derviş ve Ölüm

Usta yazar Meşa Selimoviç'ten otuz değişik dile çevrilmiş, önemli edebiyat ödüllerine layık görülmüş bir başyapıt...

Boşnak yazar Selimoviç'in1967'de yayımlanan Derviş ve Ölüm adlı romanı, değişik dönemlerde birçok eleştirmenin inceleme konusu edindiği, ayrıca geçtiğimiz yıllarda bir Türk-İtalyan ortak yapımı ile sinemaya da aktarılmış olup otuz değişik dile çevrilmiş ve birçok önemli edebiyat ödülüne layık görülmüştü. Kitap, MEB'in tavsiye ettiği 100 Temel Eser listesinde de yer alıyor.

Meşa Selimoviç, Derviş ve Ölüm'de mutlak dinî doğrular üzerine kurulu dünyasında yaşayan Ahmed Nureddin'in, erkek kardeşinin suçsuz yere tutuklanıp idam edilmesinden sonra düştüğü derin karmaşayı resmederken insanın ruh dünyasındaki çelişkileri, gelgitleri incelikle işler.

Baskı Yılı: 2016
Kitap Adı: Derviş ve Ölüm
Yazar:Meşa Selimoviç
Yayınevi: Timaş Yayınları
İlk Baskı Yılı: 2009
Sayfa Sayısı: 464
Dil: Türkçe
ISBN: 9789752639515




HAKKINDA YAZILANLAR

Derviş ve Ölüm

Meşa Selimoviç, Derviş ve Ölüm‘de mutlak dinî doğrular üzerine kurulu dünyasında yaşayan Mevlevî şeyhi Ahmed Nureddin’in, erkek kardeşinin suçsuz yere tutuklanıp idam edilmesinden sonra düştüğü derin karmaşayı resmediyor. Suç, ceza, adalet, din ve otorite kavramları çerçevesinde insanın ruh dünyasındaki çelişkileri, gelgitleri incelikle işliyor.

1967’de yayımlanan Derviş ve Ölüm, değişik dönemlerde birçok eleştirmenin övgüsünü kazanan, sinemaya uyarlanan, MEB’in tavsiye ettiği 100 Temel Eser listesinde yer alan, otuz dile çevrilmiş ve birçok önemli edebiyat ödülüne layık görülmüş bir başyapıt.

“Modern(ist) edebiyatçıların benmerkezci hayalciliğin pençesinde kıvrandığı bir dönemde Selimoviç, dervişliğe, ölüme ve adalet(sizlik)e ilişkin bu ölümsüz eseri yazmıştır. […] Mahmut Kıratlı’nın enfes çevirisinden okuyacağınız eser, bu yönüyle, yani ahlaki olanla politik olan arasındaki çatışmayı eksene alması, geleneksel bilgeliğin modern zamanlarla karşılaşması, ‘öteki’nin ölümü üzerinden adaleti sorgulaması bakımından son derece değerli bir hikâyedir; çok önemli bir meseleyi önümüze getirir.”




Derviş ve Ölüm’den Alıntılar

“Elimde olsa, karanlığın bana yalnızken rastlaması için bu sessiz akşamüstünde kentin dışına çıkardım.”
“Ölüme daima yaklaşılır, ondan uzaklaşmak diye bir şey yoktur. Yine de o gelince şaşırırız.”
“Kötülüğü çoğunluğa yükleyince ayıbın daha az olacağını ve onun hakkında rahatlıkla konuşabileceğini sanıyordu.”

“Şimdiki huzursuzluğum öncekinden daha ayrıntılıydı.”
“Kişi çoğunlukla kendisi için konuşur ama yine de söylediklerinin karşısındakini nasıl etkilediğini duymak ister.”
“Zayıflığıma tanıklık ettiği için onu yanımdan uzaklaştırdım.”
“Fazla tereddüt ediyor, fazla düşünüyorsun. Bu sırada ne yapsan gücüme gider.”

“Her şey yapabilecek bir sevginin koruyuculuğunda, güçlü olmak gereğini duymadan, şahane bir güçsüzlük içindeydim.”
“Yalnız felaketler bizi bir araya getiriyor.”
“Eskiden olması mümkünmüş gibi görünen şeyler hakkındaki güçsüz avundurma ve hatırlatmalarımızın hiçbir faydası yoktur. Çünkü bir şey olmadığını göre olmazmış demektir.”

“Çok şey bağışlıyorsun, oysa benim teşekkürden başka verecek hiçbir şeyim yok.”
“Başardığımız şey, günahı görünmezliğin içine sıkıştırıp daha güçlü yapmaktır.”
“Evde yoktu. İnsan hiçbir vakit aradığı kimseleri bulamaz.”

“Unutma ki çevremizdeki mutsuzluğun nedeni, herkesin layık olduğu seviyeye erişememiş olduğunu düşünmesi ve karşısındakini rakip kabul etmesidir. İnsanlar hayatta başarı sağlayamayanları küçümser, kendilerinden üstün olanları çekemezler. Huzuru arıyorsan küçük görülmeye, savaşı kabul ediyorsan nefret etmeye alışmalısın.”
“Söz insanı boğar, o da bir mevkidir.”
“İşleri yönetmek iktidar, iktidar güç, güç ise adalet uğruna yapılan adaletsizliktir.”
“Ötekilerden farkım olmadığı için farklı görünmek istiyordum.”




ESER-AYRINTI

Kale
Meşa Selimoviç
ÖTÜKEN NEŞRİYAT

İslâm âdet, gelenek ve göreneklerinin yaşatıldığı Boşnak bir aileden gelen, mensubu olduğu ulusun kendi değerleri olarak benimsediği doğunun manevî zenginlikleri ve batı düşünce tarzı arasında başarılı bir sentez ortaya koyan Meşa Selimoviç'in "Kale" romanında anlatılanlar, I. Sultan Abdülhamid devrinin Saraybosnası'nda geçmektedir.

Eserde geçen olaylar, belli bir tarihî dekor içinde karşımıza çıkarılsa da, Ahmet Şabo'nun kişiliğinde hayatın zorlu fırtınalarına göğüs gerip ayakta kalmayı başaran bütün güzel insanların başarılı sentezinin ortaya koyulduğu, bütün zamanlarda, bütün toplumlarda güncelliğinden hiçbir şey yitirmeyecek, çağdaş bir romandır "Kale".


Çevirmen: Suat Engüllü
Yayın Tarihi 2001-02-16
ISBN 9754373523
Baskı Sayısı 1. Baskı
Dil TÜRKÇE
Sayfa Sayısı 517
Cilt Tipi Karton Kapak
Kağıt Cinsi 3. Hm. Kağıt
Boyut 12 x 19.5 cm






HAKKINDA YAZILANLAR

Yugoslav edebiyatının önde gelen yazarlarından
Mehmet (Meşa) Selimoviç


26 Nisan 1910 tarihinde, Bosna'nın Tuzla kentinde doğdu. Ailesinin zenginliği ona rahat bir çocukluk yaşattı. Ne var ki -Suat Engüllü'nün yaptığı değerlendirmeye göre-, babası sorumsuz, bir o kadar da otoriterdi. Romanlannda kaleme aldığı karakterler arasında babası sayılabilecek kişiler oldu.

Örneğin Derviş ve Ölüm'de Hasan'ı babasından yarattı. Onun için şunları yazdı: "Genellikle sahip olduğu malı mülkü satarak geçinirdi... Atları,
otomobilleri, kadınları, avlanmayı, içkiyi, dost meclislerini severdi. Eğlenceye çok düşkündü... Ömrü kısa sürdü... 54 yaşında öldü... O, evin tek efendisiydi... Odasına senede sadece iki kez, o da bayramlarda girebilirdik..." İlk ve ortaöğrenimi Tuzla'da tamamladı. Bu yıllarda Andersen masallarından Dickens'ın romanlanna kadar uzanan geniş bir yelpazede ne bulursa, okudu. Lise son sınıfta bir yandan Dostoyevski okuyordu, bir yandan da ilk şiir ve denemelerini yazmaya çalışıyordu.

1930'da Belgrad Üniversitesi Felsefe Fakültesi Sırp Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne girdi. O yıllarda Hersekli arkadaşları ona Meşa demeye başladılar. Meşa'yı o da benimsedi, imza olarak Meşa
Selimoviç'i kullandı. Üniversiteyi bitirdiği yıl (1936), babasını yitirdi.

Tuzla Lisesi'nde öğretmenliğe başladı. Böylece gençlik üzerinde etkileri görüldü. Meşa Selimoviç, ikinci Dünya Savaşı başladıktan sonra, Halk
Kurtuluş Hareketi adlı örgüde işbirliği yaptığı gerekçesiyle 9 Eylül 1942'de, kız kardeşi ve ortanca kardeşiyle birlikte üçü, Hırvat faşist Ustaşlar tarafindan tutuklandı. Dört ay hapiste kaldı, delil
yetersizliğinden serbest bırakıldı.

Yayımına yeni başlanan Oslobecenye gazetesine yazılar yazmaya başladı, Tuzla Birliği'nin siyasal sorumluluğuna getirildi. Selimoviç, 1944 yılının
sonlannda Derviş ve Ölüm kitabını yazmasına neden olan acı olayı yaşadı: Kendi nden beş yaş büyük olan ağabeyi subay Şevkiya Selimoviç, "Kamu Malları Genel Müdürlüğü" deposundan bir karyola, bir dolap, bir sandalye ve buna benzer şeyler çaldığı" için III.Kolordu askeri mahkemesi karanyla kurşuna dizildi. Karar yerine getirilmeden önce
hapishaneden Meşa Selimoviç'e suçsuz olduğuna dair bir haber gönderdi. Bu olay Meşa Selimoviç'i çok etkiledi.

Sessizlikler, Anılar, Derviş ve Ölüm'de ağabeyinin bu trajik olayına yer verdi. Selimoviç, Tuzla Birliği'nden yeni kurtarılmış bölge haline gelen Belgrad'a gitme emrini sevinçle kabul etti. "İşgalci ve Yardımcılannın Cinayetierini Saptama Komisyonu'nun Yayın Bölümü Şefliği "ne getirildi. Bu görevde iki yıl çalıştıktan sonra Yugoslavya Federatif Halk
Cumhuriyetinin Kültür Komisyonu Üyeliği ve Dış Ülkelerle Kültür İlişkileri Bölümü Şefliği'ne atandı.

1943'te evlendiği eşiyle iki yıl birlikte olabildi. 1945'te tanıştığı, Krallık Yugoslavya Ordusu generallerinden birinin kızı olan Darka ile evlendi. Ne var ki bu evliliği ona pahalıya maloldu. Parti üyeliğine son verildi. İşinden çıkarıldı. O da bunun üzerine Saraybosna'ya taşındı. Burada çıkan
"Brazda" dergisinde yazmaya başladı.


Bu yıllarda ilk öykü kitabı olan İlk Bölük yayımlandı. Kendisi de mezun olduğu fakültede Doçentliğe atandı, romantizm dersi okuttu. Bir yıl sonra "Brazda" dergisinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Daha önce başladığı gazete yazarlığını edebiyat yazarlığı biçiminde sürdürdü. İki seçki
hazırladı. 1946 yılında ilk öyküsü Fırtınanın Türküsü, Meşa Selimoviç imzasıyla "Naşa Knyljeunost" dergisinde yayımlandı. Öykünün konusunu kendisinin de katıldığı Yugoslavya Kurtuluş Savaşı'ndan alıyordu.

"Yabancı Ülke" öyküsü filme alındı, 1956 yılında Pula Film Fesivali'nde özel ödül verildi. Yazdığı senaryo bir yıl sonra yayımlandı. Aynı yıl Saraybosna Halk Tiyatrosu Müdürü oldu. 1961 Meşa Selimoviç için 'altın yıl' oldu denebilir.

Önce "Jivot", ardından "Veselin Masleşa", daha sonra da "Suyedost" yayınevlerinin yayın yönetmenliğini yaptı. Bir yıl sonra da Bosna-Hersek
Yazarlar Birliği Başkanlığına seçildi.

Sessizlikler romanına Saraybosna Kenti 6 Nisan Ödülü verildi. 1966'da Derviş ve Ölüm yayımlandı.

Yugoslav edebiyat çevrelerinde geniş yankı yarattı. Bu büyük ilgiyi kendisinin bile beklemediğini söyledi. 1962'de haftalık "Nin" dergisince 1966 Yılının En İyi Roman Ödülü ve daha önce Sessizlik için verilen Saraybosna Kenti Alo Nisan Ödülü, bu kez Derviş ve Ölüm için de verildi. Önce Sırbistan Bilim ve Sanat Akademisi haberleşme üyeliğine, ardından da Bosna-Hersek Bilim ve Sanat Akademisi üyeliğine kabul edildi. Sırp milliyetçilerinin kendisini istismar ettiklerini görerek, Saraybosna'dan ayrıldı, Belgrad'a yerleşti.

Selimoviç, Derviş ve Ölüm nedeniyle, Alün Çelenkli Cumhuriyet Nişanı'nı, Nyegoş Ödülü'nü aldı. 1970'te de Yugoslavya'nın en büyük ödülü olan Avnoy Ödülü'ne layık görüldü. Bir gazetede kendisiyle 16 Haziran 1975'te yapılan bir söyleşide sağlığına ilişkin bilgiler verdi:
"Derviş'ten ve Kale'den sonra bir depresyon geçirdim, insanlardan kaçmaya başladım... 1971 yılında ağır bir hastalığa yakalandım ve artık yazamayacağımı düşündüm."

Derviş ve Ölüm 1977'de, Kale 1981'de Fransa'da yayımlandı, büyük ilgi gördü. Ne var ki Selimoviç'in sağlığı bozuktu ve günlerini sürekli yatağa bağlı geçirmek zorundaydı. Çember adlı son romanını
tamamlayamadı, Belgrad'da hayata veda etti (1982).

Meşa Selimoviç'i önce Boşnak, sonra Sırp edebiyatçısı ya da genel bir ifadeyle Yugoslav yazarı olarak tanımlayabiliriz.

Onun en ünlü olan eseri Derviş ve Ölüm, Saraybosna'da 1966'da Türkiye'de ise, 1973'te yayımlandı. Daha sonraki basımları 1985,1988 ve 2001 yılında yapıldı.

Selimoviç'i de Türkiye'de tanıtan Yaşar Nabi Nayır oldu. Derviş ve Ölüm'ün 1973'teki ilk basımı Varlık Yayınları'ndan yapıldı.

Selimoviç, iyi bir öğrenim gördü ve temel eserleri okuyarak, yazarlığını yetkinleştirdi. Suat Engüllü'nün saptamasına göre, Selimoviç, başta
Dostoyevski olmak üzere Gogol, Hugo, Stendhal, Zola, Çehov, Tolstoy, Proust, Thomas Mann, Thomas Volfe, Willam Faulkner, Ernest Hemingway olmak üzere Rus, Fransız ve Amerikan edebiyatının başlıca yazarlarını okudu, kendi biçemini yaratmaya çalıştı. Engüllü, şu yargıya vardı: "Çok çalışan, ne yapmak istediğini iyice bilen, yazdığı her cümleyi acımasız bir
eleştirmen edasıyla değerlendiren bir yaratıcıdır o." Meşa Selimoviç önce bir öykücüydü. Öykü ve romandaki başarısının ise, yine Engüllü'nün saptamasına göre, "İslam âdet, gelenek ve göreneklerinin yaşatıldığı Boşnak bir ailede yetişmiş bulunan Selimoviç'in, bütün eserlerinde, mensubu olduğu ulusun değerleri
olan doğunun manevi zenginlikleri ile lise öğrenciliği esnasında, özellikle de Belgrad Felsefe Fakültesi'nde öğrenim gördüğü yıllarda benimsediği
batı düşünce tarzı arasında son derece başarılı bir sentezi ortaya koyabilme becerisini göstermiş olmasında yatmaktadır."

Selimoviç in parçalı Yugoslavya'da edebiyatçı kişiliği de Suat Engüllü'ye göre, bir ihanet çizgisi izler: "...o yıllarda galeyana gelen, her
türlü firsatı akıllıca değerlendiren, elindeki bütün imkânları devreye sokan Sırp milliyetçiliği lobisinin sistematik gayretleri üstün gelmiş, bunun
sonucu olarak da Meşa Selimoviç, Saraybosna'yı terk edip Belgrad'a yerleşmesinden bir süre önce yayımlanan Predrag Palavestra'nın Savaş Sonrası Sırp Edebiyatı kitabına Sırp yazarı olarak dahil edilmesi
nedeniyle, 12 Haziran 1973 tarihli Politika Gazetesinde yayımlanan bir yazıda olduğu gibi, 3 Kasım 1976 tarihinde Sırp ve Bilim Akademisi'ne
gönderdiği mektupta da "Bosnalı, Müslüman bir aileden geldiğini" belirtmekle birlikte, "Sırp ulusuna ve Sırp edebiyatına mensup olduğunu" vurgulamış, geçen yüzyılın 60'lı yıllarında Boşnaklığını reddedip Sırplığı ya da Hırvatlığı benimseyen birçok Boşnak aydın ve yazar gibi, asıl mensubu olduğu Boşnak ulusuna da, Boşnak edebiyatına da sırt çevirip ihanet
etmiştir." (Kale, s.499)

Derviş ve Ölüm'ün yazarı Meşa Selimoviç, kitabı için şunları söyledi: "Bu, her şeyden önce felsefi ve psikolojik bir romandır. Dürüst bir kişiliğe sahip olmasına rağmen, Derviş'in düşünce tarzı dogmatik, belli kalıpların dışına çıkmayan bir düşünce tarzıdır; oysa hayat ona tuzaklar kurmakta, onun sözde sarsılmaz düşünce tarzının ve dünya karşısında takındığı tavrın zırhını paramparça etmektedir. Yazarken beni özellikle ilgilendiren dildi; dilin kendi içinde gizlediği, etkileyici psikolojik durumların ifade edilebilmesini sağlayan olanaklardı..."

Doğan Hızlan şöyle diyecekti: "Türkiye ile Yugoslavya arasındaki edebi hat gittikçe pekişiyordu. Ivo Andriç'in eserlerinin çevirisini, başka yazarların dilimizde görünmesi izledi. Meşa Selimoviç'in Derviş ve Ölüm'ü çok beğenildi." (Hürriyet, 29 Mart 1999) Roman yönetmen Alberto Rondalli tarafindan kendi yazdığı senaryoyla filme çekildi, 2002'de Türkiye'de de gösterildi.

Türkçede de Yayımlanan Başlıca Eserleri

Derviş ve Ölüm (Mahmut Kıratlı, 1973),
Kale (Suat Engüllü, 2001)

11 Temmuz 1982'de de Belgrad'da yaşama gözlerini yumdu.




HABER

‘Derviş’ aralıkta vizyona giriyor
29 Kasım 2002

Türk–İtalyan ortak yapımı olan “Derviş” adlı film, 13 Aralık tarihinde Türkiye genelindeki 16 sinemada vizyona giriyor.

“Derviş”, Boşnak yazar Meşa Selimoviç’in “Derviş ve Ölüm” adlı romanından sinemaya uyarlandı. Yönetmen Alberto Rondalli tarafından yazılan Derviş’in senaryosu, insanın varoluşuna dair soruları, romanın başkahramanı Ahmet Nurettin’in deneyimleri aracılığı ile tartışıyor. Kapadokya’da 44 kişilik Türk ve İtalyan ekip tarafından çekilen “Derviş”te İspanyol aktör Antonio Buil Puejo ile birlikte aralarında Cezmi Baskın, Ruhi Sarı ve Başak Köklükaya’nın olduğu Türk oyuncular rol alıyor. “Derviş”, ekim ayında hayata veda eden tiyatro sanatçısı Soner Ağın’ın rol aldığı son film oldu. “Derviş” Locarno Film Festivali’nde evrensel bir konunun etkili anlatımı, fotoğraflarının güzelliği ve oyuncuların başarısı dolayısıyla jüri özel mansiyonu, Gallio Film Festivali’nde ise yönetmenin, romanın edebi değerini, içeriğini ve anlamını yorumlamada, sentezlemede çok başarılı olması, diyalogların biçimi, orijinal sufi müziği, yöneten ve yönetilen sınıflar arasındaki ilişkinin işlenişi açılarından en iyi film ödülü aldı.



www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)