Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey
Şehit Urfa Mutasarrıfı


öğretmen, mutasarrıf



1875 yılında günümüzde Yunanistan sınırlarında yer alan Preveze'de doğdu. 1899 yılında Mülkiye'den mezun oldu. 20 Eylül 1901 - 4 Ekim 1902 tarihleri arasında Konya Rum ve Ermeni okullarında Türkçe öğretmenliği yaptı.

Keskin, Tepedelen, Aydonat, Filat, Meçova, Devline, Sur, Safed, Cisri Ergene (Uzunköprü) ve İskeçe kaymakamlıkları yaptı. İskeçe'nin işgali üzerine İstanbul'a geldi. 27 Nisan 1914 tarihinde Bayburt Kaymakamlığına atandı.

Osmanlı Yönetimi, Ermeni çetelerinin katliamlarını önlemek amacıyla, 1 Haziran 1915 tarihinde “Ermeni Tehciri” (sevki) kanununu çıkardı. Tehcir Kanunu,
Ermeniler’in savaş alanı dışı olan Suriye'ye gönderilmesini içeriyordu.

Bayburt'taki Ermeniler Nusret Bey’in idaresi altında jandarma güçleri vasıtasıyla sorunsuz olarak Erzincan’a sevk edildi.

14 Haziran 1917 tarihinde Yıldırım Orduları 2.Grup Kumandanı Mustafa Kemal Paşa’nın isteği ile Urfa Mutasarrıflığına tayin edildi.

Urfa’da görev yaparken Mondros Mütarekesi imzalandı. Bunun üzerine Urfa’da işgale karşı Müdafa-yı Hukuk Teşkilati’nın kurulmasında öncülük etti. İşgale direnmek içim milis alayı oluşturdu.

Hakkında yapılan asılsız ihbarlar bahane edilerek, I.Damat Ferit Paşa Hükümeti tarafından 6 Nisan 1919 tarihinde İstanbul’a çağrıldı. Ermeni Tehciri meselesinden dolayı görevinden alındı.

Bayburt ve Ergani-Madeni Ermeni Tehciri'nden dolayı Mustafa Nazım Paşa başkanlığındaki Divan-i Harp-i Örfi’de yargılandı. İdama mahkum edildi.

5 Ağustos 1920 tarihinde İstanbul'da idam edildi.




HAKKINDA YAZILANLAR

Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey Hakkında

1875 yılında Preveze'de doğdu. 1899'da Mülkiye'den mezun oldu. Maiyet Memurluğu stajından sonra 20 Eylül 1901 - 4 Ekim 1902 tarihleri arasında Konya Rum ve Ermeni okullarında Türkçe öğretmenliği yaptı. Bu görevi Keskin, Tepedelen, Aydonat, Filat, Meçova, Devline, Sur, Safed, Cisri Ergene (Uzunköprü) Iskeçe Kaymakamlıkları izledi.

Balkan Harbinde İskece'nin işgali üzerine 14 Kasım 1912'de buradan ayrılarak İstanbul'a gelmiş ve 30 Mart 1914'e kadar açık maaş almıştır. 27 Nisan 1914'te Bayburt Kaymakamlığına atanmıştır.

Onun Bayburt Kaymakamı olarak göreve başlamasından kısa bir süre sonra Avrupa’da I.Dünya Savaşı çıktı. Bunun üzerine Bayburt Bölgesinin de içinde bulunduğu Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan Ermeniler, Rusların bağımsız bir Ermenistan Devleti kurmalarına yardımcı olacağı şeklindeki kışkırtmaları sonucu gönüllü silahlı Ermeni grupları teşkil ederek Türk mahalle, köy, kasaba ve şehirlerinde katliamlara başladılar. Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu olaylar cereyan ederken Osmanlı idaresi, 1 Haziran 1915’de savaş mıntıkasında oturan Ermeniler’in savaş alanı dışı olan Suriye dolaylarına gönderilmesini içeren “Ermeni Tehciri” kanununu çıkardı.Haziran 1915’de Erzurum’daki 3.Ordu Komutanı Mahmut Kamil Paşanın emriyle, Bayburt harp sahası içinde olduğu için bölgedeki Ermeniler de Nusret Bey’in idaresi altında bulunun bölgedeki jandarma güçleri vasıtasıyla salimen Erzincan’a sevk edildiler. Tehcir sırasında gayri kanuni hiçbir vukuat olmadı. Tehcire tabii tutulan Ermeniler’in emval-i metrukeleri de oluşturulan bir komisyon tarafından satılarak bedelleri kendilerine verildi.

Ermeniler Bayburt’tan göç ettikten sonra da bölgede Ermeniler’in çetecilik faaliyetleri devam etti ve bu konuda değişik tarihlerde Erzurum Vilayeti’nden Dahiliye Nezareti’ne şifreler gönderildi.

Nusret Bey I.Dünya Savaşı’nın en buhranlı günlerinde bir yandan Bayburt Ermenileri’nin salimen tehciri için çaba sarf ederken diğer yandan da 3.Ordu’ya erzak temini için çalıştı. Nusret Bey 3.Ordu’ya yaptığı bu hizmetlerinden dolayı değişik tarihlerde Erzurum Valiliği ve 3.Ordu Kumandanlığı tarafından mükafatlandırıldı.

Nusret Bey 14 Haziran 1917’de, o sırada Yıldırım Orduları 2.Grup Kumandanı olan Mustafa Kemal Paşa’nın isteği ile Urfa Mutasarrıflığına tayin edildi. Nusret Bey, Urfa’da görev yaparken Mondros Mütarekesi imzalandı. Bunun üzerine Urfa’da işgallere karşı Müdafa-yı Hukuk Teşkilati’nın kurulmasında Nusret Bey’in büyük emeği geçti.

Nusret Bey Urfa Mutasarrıflığı görevinde bulunurken I.Damat Ferit Paşa Hükümeti tarafından 6 Nisan 1919’da Ermeni tehciri meselesinden dolayı azledildi ve İstanbul’a çağrıldı.

Nusret Bey İstanbul’a geldikten sonra Bayburt ve Ergani-Madeni Ermeni tehciri ve taktilinden dolayı Mustafa Nazım Paşa başkanlığındaki Divan-i Harp-i Örfi’de yargılandı ve suçsuz bulundu. Ancak yine de Nusret Bey askeri hapishanede alıkonuldu. 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine tüm Anadolu’da olduğu gibi İstanbul’da da hava elektriklendi. Bunun üzerine hükümet ortamı yatıştırmak için aralarında Nusret Bey’in de bulunduğu 40 tutukluyu serbest bıraktı.

30 Eylül 1919’da Damat Ferit Paşa Hükümeti istifa etti ve yerine 2 Ekim 1919’da Ali Rıza Paşa Hükümeti kuruldu. Bu dönem öyle bir dönemdi ki kendi halinde sükun içinde yaşayanlar bile beklenmedik bir kazaya uğrayıp her an tutuklanması mümkündü. Nitekim Nusret Bey’de daha önce yargılanıp serbest kalmasına rağmen 6 Kasım 1919’da Ermeni tehciri meselesinden dolayı tekrar tutuklanıp cezaevine kondu.

Nusret Bey hapishanedeyken 18 Aralık 1919’da Divan-i Harp-i Örfi ve Dahiliye Nezareti arasındaki yazışmada, halen cezaevinde bulunan Urfa eski Mutasarrıfı Nusret Bey hakkında Şura-yı Devletçe verilen men’i muhakeme kararının mazbata suretinin mumaileyhe tebliğ ettirildiği açıklandı.

Esad Paşa’nın başkanlığındaki I.Divan-ı Harp-i Örfi 11 Mart 1920’de Nusret bey hakkında Bayburt Müdde-i Umumiliğine bir telgraf çekerek; Bayburt Ermeni tehciri sırasında Nusret Bey’in tutumu ile ilgili bilgi verilmesini istedi.

15 Mart 1920’da Esad Paşa’nın başkanlığındaki I.Divan-ı Harp-i Örfi Nusret Bey’in sorgusuna başladı. Bayburt ve Ergani-Madeni Ermenileri’nin tehciri dolayısıyla suçlanan Nusret Bey bu suçlamalara karşılık Bayburt ve Ergani-Madeni Ermenileri’nin jandarma muhafazası altında salimen tehcir edildiğini, mallarının da oluşturulan bir komisyon tarafından satılıp parasının sahiplerine verildiğini, belirtti. Daha sonra mahkeme heyeti Bayburt’ta bazı kişilerin ifadelerine başvurulmasını talep etti. Ancak Anadolu ile telgraf haberleşmesinin kesilmesi üzerine Bayburt ile irtibat kurulamadı. Bunun üzerine 20 Mart 1920’deki Nusret Bey’in duruşması bir başka tarihe ertelendi.

Ali Rıza Paşa Hükümeti’nin istifası ile yerine 8 Mart 1920’de Salih Paşa Hükümeti kuruldu. Ancak bu hükümet fazla sürmedi ve yerine 5 Nisan 1920’de 4.Damat Ferit Paşa Hükümeti kuruldu. Bu hükümetin en önemli meselesi Ermeni tehciri davalarını hızlandırmaktı. İşte bu amaçla; hükümet 17 Nisan 1920’de I.Divan-ı Harp-i Örfi Başkanlığına (Nemrut) Mustafa Paşa’yı atadı. 26 Nisan 1920’de de “I.Divan-ı Harp-i Örfi Mahkemesi’nin Teşkilat ve Vazifeleri” hakkında bir genelge yayınlayarak; tehcir davalarının öncelikli görüleceğini, yargılamaların gizli yapılacağını ve sanıkların avukat bulunduramayacağını, açıkladı.

İşte bu nedenle Nusret Bey’in yargılanması sırasındaki tüm duruşmalar gizli yapıldı ve onu avukat bulundurma hakkı dahi tanınmadı. Bu nedenle Nusret Bey’in duruşmalarını günü gününe takip edemedik. Mustafa Paşa başkanlığındaki I.Divan-ı Harp-i Örfi Nusret Bey’in mahkemesine 28 Nisan 1920’de tekrar başladı. Mahkeme heyeti Nusret Bey evraklarını inceledikten sonra 29 Nisan 1920’de bazı gazetelere ilanlar vererek; “Bayburt ve Ergani-Madeni taktil ve tehciri meselesine dair malumatı olanların Divan-i Harp-i Örfi’ye gelerek şahitlik yapmalarını istedi”.

Bu ilanlardan sonra Nusret Bey’in duruşması tekrar başladı. İddia makamı önce suçlamaları okuyarak; Bayburt ve Ergani-Madeni tehciri sırasında Ermeniler’in ölmesine, mallarının gasp edilmesine, Bayburt Mal Müdürü Ovakim Efendi’nin intiharına, Trabzon’dan tehcir edilen Filoman Nuryan Binti Manu ile 12 yaşındaki hemşiresi Naime Tesmiye’nin ırzlarına geçmesine sebebiyetten dolayı Nusret Bey’in yargılandığını belirtti.

Bu suçlamalar karşısında Nusret Bey; Bayburt’un harp sahası içinde olması nedeniyle buradaki Ermeniler’in kendisinin idaresi altında ancak jandarma tarafından tehcir edildiğini, bu sırada bölgede herhangi bir vukuatın olmadığını, tehcir edilenlerin mallarının bir komisyon tarafından satılıp parasının da sahiplerine verildiğini, bunun da kayıtlarının sabit olduğunu, belirtti.

Bir başka gün mahkeme heyeti Nusret Bey aleyhine Hampartsun adlı 12 yaşında bir Ermeni çocuğunu şahit olarak dinleyeceğini belirtti. Nusret Bey bu duruma itiraz ederek olay anında 7 yaşında olan ve şimdi 12 yaşındaki bir çocuğun şahit olarak dinlenemeyeceğini belirtti. Buna rağmen mahkeme heyeti bu çocuğu Nusret Bey’in aleyhinde şahit olarak dinledi. Çocuk olayı yer ve saatine kadar ince ayrıntıları ile anlattı ve Nusret Bey için de Mehmet Nusret ismini kullandı. Bunun üzerine Nusret Bey; bir çocuğun böyle bir olayı teferruatıyla bilemeyeceğini ve kendisinin Mehmet ön isminin sadece nüfuz kağıdında olduğunu ve bu ismi nüfus memurları ve ailesi dışında kimsenin bilmediğini, ancak nüfus memurları vasıtasıyla öğrenilebileceğini, söyledi.

Bir başka duruşmada Haçator Seferyan adlı bir başka Ermeni aleyhte şahit olarak dinlendi. Bu Ermeni; Nusret Bey’in asker olduğunu ve onun emriyle Ermeniler’in öldürüldüğünü söyledi.

Nusret Bey ise; kendisinin sivil bir idareci olduğunu bu nedenle de şahidin yalan beyanda bulunduğunu belirtti.

Bir başka gün mahkeme heyeti Bayburt ahalisinden Agoni Markayan, Varsenik Arisyan Arakel ve Erfahi Arakel adlı kadınları şahit olarak dinledi. Bu duruşma başlarken mahkeme başkanı yukarıda belirtilen kadınlara;

-“Nusret Bey burada mı? Kendisini tanıyor musunuz?” diye sordu. Kadınlar

-“Tanıyoruz. Ama burada değil” cevabını verdiler.

Dışarıya çıkarılıp kendilerine gereken telkinler verildikten 10 dakika sonra kadınlar tekrar mahkeme heyetinin huzuruna çıkarıldı. Bu defa kadınlar; “Nusret Bey evet burada”, cevabını verdiler.

Daha sonra ismi geçen kadınlar; Nusret Bey’i, Bayburt Ermenileri’nin tehciri, Bayburt Mal Müdürü Ovakim Efendi’nin intiharı ve Trabzonlu Filomen adlı kadının ırzına geçmesi suçlarıyla Nusret Bey’i suçladılar.

Nusret Bey yine; Bayburt Ermenileri’nin tehcirinin Erzurum’daki 3.Ordu Komutanı Mahmut Kamil Paşa’nın emriyle jandarma tarafından salimen yapıldığını, Ovakim Efendi’nin Mahmut Kamil Paşa’nın tehcirle ilgili emrinin gelmesi üzerine intihar ettiğini ve Trabzonlu Filomen adlı kadına da herhangi bir kötü muamele yapmadığını, bunu da geçmiş memuriyet hayatındaki namuslu yaşamından çıkarabileceklerini, belirtti.

Ancak duruşma sırasında mahkeme heyeti Nusret Bey’in hiçbir savunmasını kayda değer almadı. Ona bir avukat bulundurma hakkı dahi tanımayarak kaderiyle baş başa bıraktı. Nusret Bey’in geleceği mahkeme heyetinin insiyatifine bırakılmış oldu.
Nusret Bey mahkeme sırasında değişik tarihlerde eşi ve kardeşine birkaç mektup yazdı. O bu mektuplarda kendisinin suçsuz olduğunu ancak mahkeme heyetinin kendisine mutlaka ceza vereceğini belirtti.

Nusret Bey’in duruşması bittikten sonra mahkeme heyetinden Ferhat Bey Nusret Bey’in vazifeyi suistimalden üç sene cezalandırılmasını istedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı Mustafa Paşa ve diğer üyeler Nusret Bey’in idamını istediler. Uzun tartışmalardan sonra mahkeme heyeti Nusret Bey’i 15 ay kürek cezasına çarptırdı ve mazbata-yı hükmiye de bu suretle tanzim edilerek 4 Temmuz 1920’de mahkeme heyetince imzalandı. Ancak hemen ardından Mustafa Paşa başkanlığındaki I.Divan-ı Harp-i Örfi azalarından Ferhat Bey’in dışında tekrar toplanarak Nusret Bey’in idamına karar verdi. Bu kararın geçerli olabilmesi için azadan Ferhat Bey’in de imzalaması gerekiyordu. Bunun için de Ferhat Bey’in ya ikna edilmesi gerekiyordu ya da istifa ettirilerek yerine bir başkasının tayin edilip onun imzalaması gerekiyordu. İşte bu amaçla 27 temmuz 1920’de Ferhat Bey III.Divan-ı Harp-i Örfi azalığına tayin edilip yerine Mirliva Niyazi bey atandı. Bunun üzerine 27 temmuz 1920’de Nusret Bey’in idam kararı mahkeme heyetince imzalandı. Bu karar 4 Ağustos 1920’de padişah tarafından onaylandı ve 5 Ağustos 1920’de de İstanbul Bayezit’te infaz edildi.






HAKKINDA YAZILANLAR

YANYALI ŞEHİT NUSRET BEY
Dr. Ünal Metin

Boğazlıyan Kaymakamı Şehit Kemal Bey’i hepimiz biliyoruz. Gözlerini kan bürümüş emperyalistleri ve uşaklarını tatmin etmek için asılarak şehit edilmiş Kemal Bey bu yolda yalnız değildi. Tıpkı onun gibi aynı kaderi paylaşmış, onun gibi düzmece mahkemelerde yargılanmış ve onun gibi vatana diyet borcunu darağacında ödemiş bir başka şehidimiz de Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey’dir. Yanyalı Karaosmanoğlu Nusret Bey! Her vatansever gibi görevini namusuyla yapmış iyilik timsali şerefli bir Türk evladıydı Yanyalı Nusret Bey. Mütareke döneminde Hürriyet İtilafçı Dahiliye Bakanı tarafından görevinden alındı ve yargılanmak üzere İstanbul’a getirildi. Hurşit Paşa divan-ı harbinde yargılandı ve Ermeni olaylarında hiçbir suçu olmadığı anlaşılarak serbest bırakıldı.Bu karar devrin sadrazamı Damat Ferid Paşa’yı ve Ermeni Patriği’ni mutlu etmemişti. Ermeni Patriği kan istiyordu. Sadrazam Damat Ferid de sahipleri ne derse yapacak tıynette bir adamdı. Kaderi belli olmuştu Yanyalı Nusret Bey’in. Serbest bırakılmasından altı ay sonra tekrar tutuklanarak mahkeme önüne çıkarıldı Yanyalı Karaosmanoğlu Nusret Bey. Bu seferki mahkeme Nemrut Mustafa divan-ı harbiydi. Köle ruhlu Nemrut Mustafa bile suç bulamadı Nusret Bey’de. Ama kalemi kırılmıştı Nusret Bey’in. Ermeni patrikliği iftira etmek için ayarladığı üç tane kadını şahit olarak mahkemeye sundu. Kadınlar, Nusret Bey tarafından tecavüz edildikleri iftirasını attılar. Sözde, Ermeni olayları sırasında Nusret Bey Ermenilerin paralarını da gasp etmişti. Hiçbir delil olmamasına rağmen Nemrut Mustafa ne yaptı etti yalan dolan iftiralarla Nusret Bey’in idamına karar verdi. Şerefli bir Türk evladını 1920 yılının Temmuz ayında attıkları iftirayla Beyazıd Meydanı’nda astılar. İftira edilen, milletin parasını çaldığı iddia edilen bu şerefli ve namuslu Türk evladının arkasında bıraktığı yetimlere kalan parası, yamalı pantolonundan çıkan 1 liraydı! Yanyalı Nusret Bey idam edilmesinden önce eşi Hayriye Hanım’a ve kardeşi Cevdet Bey’e mektup yazmıştı. Kardeşine yazdığı mektupta Yanyalı Nusret Bey şöyle vasiyet ediyordu: “Küçük çocuklarımı, zevcemi yalnız ve pek fakir bırakıyorum. Beş gün sonra yiyecekleri bile kalmayacaktır. Allah aşkına sokaklarda bırakma. Validesi çocuklarımın terbiyesine baksın. Babaları mücrim değil, şehittir. İşte son nefesimde hiçbir şeyden korkmayarak vicdanımdan kopup gelen şu ifadelerimi sana iblağ ediyorum. Vatanım yaşasın, elbet bir gün gelir hesabı sorulur. Masumların ahı büyüktür.Bir masumun kanıyla oynayan şu Mustafa Paşa’nın hainane hareketleri bu dünyada kendisine kar kalacak mı? Sabır tavsiye eder ve aileme sefalet çektirmemenizi rica ederim. Bilirim, senin de halin müsait değildir. Fakat ne yapalım, senden başka kimsem yok. Elveda kardeşim, hakkınızı helal ediniz.” Ruhun şad olsun aziz şehit. Vatan seni unutmayacaktır.




HAKKINDA YAZILANLAR

Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey
İhsan Kurt

Kardeşine yazdığı son mektuplarının birinde Nusret Bey şu vasiyetlerde bulunmuştur:

"Kardeşim,
Bugün hayatımın son dakikalarını yaşıyorum. Vicdanım kat'iyyen muazzeb değildir. Hayatımda millet ve vatanıma hizmetten başka gayem yoktu. Onu elhamdülillah kemali sıdk ve istikamette (tam bir sadakât ve doğrulukla) ifa ettim. Bana isnad olunan cerâimin hiçbirisinin faili değilim. Masum ve bîgünahım. Garaza kurban oluyorum. Mustafa Paşa, garazım bugün de gösterdi. Küçük çocuklarımı, zevcemi yalnız ve pek fakir olarak bırakıyorum. Beş gün sonra yiyecekleri bile kalmayacaktır."
(Tanıtım Bülteninden)

Akıl Fikir Yayınları
Türkçe
268 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 13 x 19 cm
İstanbul, 2014
ISBN : 9786055283254






www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)