Vedat S. Ahmed
Bulgaristan Başmüftü Yardımcısı



1979 yılında Bulgaristan’ın Deliorman bölgesi Şumnu şehrinin tamamı Müslüman-Türklerle meskûn olan Bohçalar belediyesine bağlı Kus köyünde doğdu. Lise eğitimini bir zamanlar Bulgaristan Müslümanlarının ilim ve irfan ocağı olan Nüvvab Medresesi’nin varisi Şumnu’daki Nüvvâb İmam Hatip Lisesi’nde aldı. 2001 yılında Yüksek İslâm Enstitüsü’nden mezun oldu. Yüksek İslâm Esntitüsü öğrencisi iken “Kalem” adlı bir dergi çıkarttı. Öğrenciliğinin son ayında Başmüftülüğün neşrettiği “Müslümanlar” gazetesine Yardımcı Redaktör olarak tayin edildi. Daha sonra gazetenin Başredaktörü oldu. Aynı zamanda dört yıl boyunca Filibe’de Cuma vaizliği yaptı. 2004-2005 yıllarında altı ay kadar Başmüftülük Eğitim Sorumlusu olarak görev yaptı. 2005 yılı Mayıs ayından beri Bölge Müftülükleri, İrşad, Neşriyat ve Eğitim hizmetlerinden sorumlu Başmüftü Yardımcısı vazifesini ifa etmekte. Evli ve üç çocuk babası.






SÖYLEŞİ

Bulgaristan Müftüsü Vedat Ahmet ile görüştük
Mustafa Uzun
13 Mayıs 2010

130 yıllık geçmişi olan Bulgaristan Başmüftülüğü nasıl kuruldu? Bulgarların Müslüman topluma bakışı nasıl? Bulgar asıllı Müslüman var mı? Kimler Müslüman oluyor? Osmanlı Bulgaristan’da neler bıraktı? Osmanlı’nın emanetleri ne durumda? Osmanlı’dan günümüze maddi eserlerin yüzde kaçı kaldı? 500, 600 yıllık camileri hangi bahanelerle kapatıyorlar? Kaç camiye, ne tür saldırılar yaptılar? Camilere yönelik saldırıların temelinde ne var? Tarihi Hamza Bey Camii ne durumda? Bulgar devleti Müslümanlara ne gibi zorluklar çıkartıyor? Neden Müslümanları illa Hıristiyanlaştırmak istiyorlar? Bulgar Komünist Partisi Başmüftülükten ne istiyor? Bulgaristan’da kaç adet cami, tekke, imam, vaiz, Kur’an kursu ve türbe var? Türkiye, Bulgaristan Müslümanları için neler yapıyor? Bulgaristan Başmüftü vekili Vedat S. Ahmet, sorularımızı cevaplandırdı ve Bulgaristan Müslümanlarının dertlerini, sıkıntılarını anlattı. Hepsi bu söyleşide.

Osmanlı’nın geride bırakmak zorunda kaldığı geniş Müslüman kitlelerden birisi de Bulgaristan Müslümanları. Halen Avrupa toplumu içerisindeki en büyük Müslüman azınlık onlar. 600 yıla yakın İslam ile yönetilen Bulgar toprakları 100 yıldır Müslümanlara dar ediliyor. Bulgarlar, 600 yıl boyunca dinlerine, dillerine ve kültürlerine karışmayan Osmanlı’nın torunlarını büyük bir vefasızlık örneği göstererek o topraklardan tamamen silmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Biz de 100 yıldır Bulgaristan’da yapılan zulümleri ve şu anda bu ülkede yaşayan Müslümanların durumlarını konuştuk. Oldukça ilginç ve can yakıcı bilgiler ortaya çıktı. Aslında hemen yanı başımızdaki ülkede can çekişen kardeşlerimizden haberdar olmadığımızı bir defa daha görmüş olduk. Şimdi eskiye nispeten iyi durumdalar. Güçlüler, bilinçliler, seslerini duyurabiliyorlar. Fakat yine de birçok sıkıntıları var. Buyrun, bütün yönleri ile Bulgaristan Müslümanları söyleşisi.

130 YILLIK MÜFTÜLÜK, BULGARİSTAN’IN EN KÖKLÜ KURUMLARINDAN

Bulgaristan Başmüftülüğünün tarihçesi nedir, nasıl kuruldu?

Bulgaristan Müslümanları Başmüftülüğü, Berlin Anlaşması, Osmanlı ile Bulgaristan arasında 1909 ve 1913 yıllarında imzalanan anlaşmalar gibi milletlerarası hukuka dayanarak kuruldu.

Bağımsız mı?

Evet. Bulgaristan Anayasası’nda belirlenen haklar gereğince kabul edilen Dinler Kanunu’na göre çalışan bağımsız bir dinî kurum. Osmanlı sonrasında Bulgaristan devletinin kuruluşundan bu yana 130 küsûr yıllık geçmişi olan müftülük teşkilâtı, ülkemizin en köklü kurumlarındandır.

Bulgaristan’daki bütün Müslümanları temsil ediyor mu?

Elbette. Başmüftülük teşkilâtımız, Bulgaristan’daki 1.5 milyon dolayındaki bütün Müslümanları dinî bakımdan millî ve milletlerarası platformda temsil ediyor ve bu topluluğa dinî hizmet veriyor.

Nasıl bir teşkilat yapınız var?

Dinî hizmetler, Başmüftülük merkezinin bulunduğu başkent Sofya’daki eğitim, irşad, neşriyat, vakıflar, hac, hukuk ve finans birimlerince teşkilâtlandırılıp koordine ediliyor. Bu hizmetler, ülke genelini kapsayacak şekilde 16 Bölge Müftülüğü, 1300’e yakın yerleşim yerinde bulunan ve Müslümanların dinî işlerinden sorumlu olan cami encümenlikleri tarafından yürütülüyor.

BULGARİSTAN’DA HALA 1156 CAMİ, 302 MESCİD VE 51 TEKKE VAR AMA HEPSİ AÇIK DEĞİL

Bulgaristan’da Müslümanlara ait ne kadar toplu ibadet yeri var?

1156 cami, Cuma namazı kılınmayan 302 mescit ve 51 tekke ve türbe bulunuyor.

Bunların hepsi açık mı?

Maalesef. Bunların bir kısmı değişik sebeplerden dolayı çalışmamaktadır. Bunların başında eleman ve tamirat ihtiyacı gelmektedir.

Ne kadar din görevlisi var Bulgaristan’da?

Hâl-i hazırda 920 imam ve 10 bölge vaizi görev yapıyor. Görevlilerimizin üçte ikisi düzenli maaşla, diğerleri ise cüzî yardımlarla veya gönüllü olarak görev yapıyorlar.

Eğitimlerini nasıl veriyorsunuz?

Sofya’da Yüksek İslâm Enstitüsü ve Şumnu/Şumen, Rusçuk/Ruse ve Mestanlı/Momçilgrad’ta olmak üzere üç İmam Hatip Lisemiz var. Madan kasabasında ise Hâfızlık Merkezi faaliyet gösteriyor.

Müftülüklerimizin gayretleri ve teşvikleriyle 40 devlet okulunda haftada bir saat olmak üzere İslâm Dini dersi okutuluyor, yaz günleri birçok yerleşim yerinde yaz Kur’ân kursları düzenleniyor.

Bunlar ilgi görüyor mu?

Elbette. Her yıl artmakta olan bu Kur’ân kurslarının sayısı 5 yıl içerisinde 2 kat artarak 2009 yılında 520’yi geçti.

Müftülük başka ne gibi faaliyetler düzenliyor?

12 yıldan beri Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle programlar düzenliyoruz. Birkaç yıldan beri ise millî çapta yıllık Hâfızlık ve Kur’ân Okuma, Temel İslâmî Bilgiler yarışmaları tertip ediyoruz. Hem Müslümanları bilgilendirip bilinçlendirmek, hem de Müslüman olmayan vatandaşlarımıza dinimizi tanıtmak amacıyla Bulgarca ve Türkçe kitaplar ve aylık “Müslümanlar” dergisini yayınlıyoruz. Hacılık işlerini de yapıyoruz.

OSMANLI’NIN EMANETİ OLAN VE GASP EDİLEN VAKIFLARIMIZI GERİ İSTİYORUZ

Farklı çalışmalarınız var mı?

Yaptığımız önemli çalışmalarından biri de vakıflar hususundadır. Ülkemizde Osmanlı döneminden kalan birçok vakfın bulunduğu biliniyor. Bir taraftan bu vakıfların idaresi ve muhafazası ile ilgili çalışmalarımız, diğer taraftan da devletçe el konmuş veya kötü niyetli kişilerce satılmış, gasp edilmiş vakıfların iadesi için çalışmalar yapıyor, davalar yürütüyoruz. Yeni vakıflar tesis etme hususunda da zayıf olmakla birlikte çalışmalarımız var. Ayrıca kaybolan, izleri silinen vakıf mallarını; cami, tekke, türbe, hamam, bedesten, mektep, tarla, dükkân, tespit etme ile ilgili bazı çalışmalar yapıyoruz. Bir de, camiye ihtiyacı olan yerlere cami inşa etme, gerekli imkânlar sağlanamadığı takdirde de en azından cemaatin bir araya gelip ibadetlerini ifa edebilecekleri evler/mekânlar satın alarak mescide dönüştürme çalışmalarımız devam ediyor.

Peki, Bulgaristan Devleti müftülüğe zorluk çıkartıyor mu? Bu anlamda hangi konularda devlet ile sıkıntı yaşıyorsunuz?

Aslında, başmüftülüğümüzün Bulgaristan devleti ile ilişkilerini iki açıdan değerlendirebiliriz: Kanunlar ve uygulama bakımından. Kanunî açıdan Bulgaristan Müslümanlarının hakları nispeten geniş. Bulgaristan Müslümanlarının dinî idaresi kendileri tarafından seçilmekte, lâiklik ilkesi esasına göre kendi işlerini kendileri düzenlemekteler. Devletin müdahalesi söz konusu değildir.

BULGAR DEVLETİNİN TANIDIĞI HAKLAR ÇOĞU ZAMAN SADECE GÖSTERİŞ

Peki, uygulamada işler nasıl gidiyor?

İşte bu haklarımızın uygulamadaki durumuna gelince işler pek de göründüğü gibi değil. Öncelikle belirtmemiz gereken bir husus var, 1989 öncesiyle kıyasladığımızda bugün kullanmakta olduğumuz haklarımız çok geniş. Ayrıca benzeri bazı ülkelere baktığımızda küçümsenemeyecek bir serbestlik ve demokratik ortamdan söz edebiliriz.

Yeterli mi?

Asla. Bunların yeterli olduğu da söylenemez. Zira hukukun üstünlüğü, özgürlük, demokrasi ve buna benzer çağdaş ilkelere bağlı olduğunu iddia eden bir devletteki fertler ve topluluklar temel haklardan olan dinî hakları konusunda serbest olmalıdırlar, önlerine engeller konmamalıdır. En azından kanunlarda belirlenen haklar verilmelidir.

Verilmiyor mu?

Ne yazık ki, bu bağlamda düşündüğümüzde devletimizin Müslümanlara ve en önemli kurumları olan Başmüftülüğe karşı tutumları çoğu zaman gösterişten ibaret kalmaktadır. Müslümanlara karşı bir asırdır izlenen “üvey evlât” politikası bugün de izlenmektedir. Meselenin sadece fikir bazında kalmaması için birkaç somut misal verebiliriz.

Mesela?

Mesela, ülkemizin kanunlarına göre, Bulgaristan Müslümanları dinî önderlerini kendi aralarında belirledikleri esaslara göre kendileri seçerler. Bu husus, 1991 yılından bu yana Müslümanlarca uygulanmakta, fakat devletin farklı birimlerince Müslümanların iradesi kabul edilmemektedir. Çünkü Müslüman delegelerce seçilen yönetim ve alınan kararların 2002 yılının sonuna kadar Başbakanlığa bağlı Diyanet Müdürlüğü, o zamandan beri ise Sofya Şehir Mahkemesi tarafından tescil edilmesi gerekiyor ve işler orada sarpa sarıyor. Farklı zamanlarda düzenlenen Başmüftü ve Yüksek İslâm Şurası Başkanı seçimlerinde Müslüman delegeler değişik şahısları seçiyorlar, ama bu seçimlere her zaman itiraz eden bir kişi çıkıyor.

BULGAR KOMÜNİST PARTİSİ BİLE KENDİ MÜFTÜSÜNÜ SEÇTİRİYOR

İlginç işler oluyor mu?

Elbette. Mesela Bulgar Komünist Partisi’nin başmüftüsü, istihbarat ajanı Nedim Gencev. Bu şahıs yıllardır belirli odakların desteğiyle birkaç yönden Başmüftülüğün çalışmalarını önlemektedir. Tescil işlerini engelleyerek Başmüftülüğün çalışmalarını hukukî olarak engellemekte, hukukî boşluktan istifade ederek vakıf mallarının talan edilmesine sebep olmakta ve bu şekilde ekonomik olarak çalışmaları sekteye uğratmaktadır. Ayrıca bunlar psikolojik bir baskıya dönüşmektedir. Tabii ki, bütün olup bitenleri eski dostları ve onların çocuklarının desteğiyle yapmaktadır. Bundan dolayı 2009 yılının sonunda 900’e yakın delegenin katılımıyla alınan kararlar hiç bir kanunî dayanağı olmaksızın tescil edilmedi.

Neler yapıyor Bulgar Komünist Partisi’nin başmüftüsü?

Bu boşluktan istifade eden Nedim Gencev, İslâm Konferansı Teşkilâtı’nın yardımlarıyla satın alınan yaklaşık 10 milyon dolarlık vakıf arazisini bir ay önce satmaya kalktı. Aslında bu işe daha yaklaşık 2 yıl önce oluşan hukukî boşluk zamanında yeltenmişlerdi ki, aynı günlerde Filibe/Plovdiv şehrinde bulunan birkaç milyon dolarlık büyük bir tarihî vakıf mülkünü de satmaya cüret etmişlerdi. Ama Allah’ın izniyle bunun önüne geçildi.

Başka örnekler var mı?

Elbette. Devletimizin tutumuyla ilgili bir diğer misal ise Sofya’da inşası plânlanmakta olan Yüksek İslâm Enstitüsü’nün de ihtiyaçlarını karşılayacak İslâm Kültürü Merkezi projesinin önüne set çekilmesidir. Herhangi bir kanunî sebep gösterilmeksizin bu projeye 1 yıldan beri yeşil ışık yakılmamaktadır. Ayrıca bahsettiğim arsanın satılmaya kalkışılması üzerine mesele mahkemeye intikal edince projenin askıya alınması da mümkündür.

500, 600 YILLIK CAMİLERE BİRER BAHANE İLE EL KOYUYORLAR

Benzeri örnekler de var sanırım…

Evet. Burgaz şehrinde inşası başlatılan cami de durduruldu ve inşaat hakkımızı mahkeme yoluyla aramaya mecbur bırakıldık. Önemli bir olumsuz tavır da eğitim konusunda sergileniyor.

Eğitim alanında ne gibi engellemeler var?

Bir taraftan Yüksek İslâm Enstitüsü’ne 1998 yılında Bakanlar Kurulu’nun vermiş olduğu haklar görmezlikten gelinmekte, okulun gelişmesi için şart olan binasının yapımına izin verilmemekte, bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerin üniversiteleriyle başlatılan işbirliği çalışmalarını devlet makamları doğrudan veya dolaylı olarak engellemekte, bu şekilde Enstitü’nün gelişmesinin önüne geçmektedirler. Diğer taraftan da başta Türkiye olmak üzere değişik Müslüman ülkelerinde yüksek ilâhiyat eğitimi alanların diplomaları Eğitim Bakanlığı tarafından tanınmamaktadır.

İsviçre’de yapılan referandum dolayısı ile son zamanlarda Avrupa’da bu ezan meselesi çok konuşuldu. Bulgaristan’da işler nasıl?

Ülkemizde genel olarak açıktan ezan okunmakla birlikte, birkaç yerde açıktan ezan okunması yerel kanunlara yasaklanmış, yasaklanamayan yerlerde ise sık sık sesin ayarı ölçülerek kontrol edilmekte, fırsat bulunca ceza yapılmaktadır. Bu arada her yıl devlet bütçesinden dinî topluluklara ayrılan parasal yardımın dağıtımı esnasında Müslümanlara sayıları nispetinde yardım ayrılmayarak ayrımcılık yapılıyor. Ayrıca devletin farklı birimleri değişik usulsüzlük ve hilelere başvurarak 500-600 yıllık Osmanlı camilerine el koydu ve Müslümanlar oralarda ibadetlerini yapamamaktadırlar.

Biz bu noktada epey haber de yapmıştık. Şimdi durum nedir bu camilerde?

Özellikle Köstendil/Küstendil, Vraca/Vratsa, Samokov ve Eski Zağra/Stara Zagora’daki camilerin adı geçen yerlerin ibadet edilebilecek tek camilerinin olduğunu düşünürsek, bu şehirlerdeki birkaç bin kişinin ibadet etme hakkının nasıl ihlâl edildiğini görürüz.


600 YILLIK CAMİYİ DİNLERARASI DİYALOG KAPSAMINDA MÜZEYE ÇEVİRDİLER

Peki, Hamza Bey Camii ile alakalı son durum nedir?

Bugün 10.000 dolayında Müslüman’ın yaşadığı Eski Zağra şehrinde onun üzerinde camiden ayakta kalan tek mabet Hamza Bey Camii yıllardır arkeolojik araştırmalar sebebiyle kapalı tutuluyor. Elimizde tapusu olmasına rağmen, gayr-ı kanunî yollarla devlet tarafından gaspedilen cami en son olara Avrupa Birliği’nin Bölgesel Kalkınma Projesi çerçevesinde Dinler Müzesi’ne dönüştürme kararı alındı.

Engelleyemiyor musunuz?

Ne yazık ki, Başmüftülük olarak şu anda bu uygulamanın önüne geçmekten aciz durumdayız. Her şeye rağmen mahkemeye başvurduk ve hakkımızı aramaktan vazgeçmediğimizi ve vazgeçmeyeceğimizi gerekli mercilere bildirmiş bulunduk.

Bulgaristan’da din görevlilerinin seviyesi nedir? Eğitimlerini kim verir? Neler öğrenirler?

Bulgaristan’daki din görevlileri var olan Yüksek İslâm Enstitüsü ve üç İmam Hatip Lisesinde yetiştiriliyor. Okullarımızdaki meslekçi öğretmen ve öğretim görevlilerinin tamamı önceleri Türkiye’den gelirken, son yıllarda bu sayı azaldı ve bizim okullarımızdan veya yurtdışında eğitim gören yerli kadrolarımız bu önemli görev devredildi. İmam Hatip Liselerimizde Türkiye’dekilerde uygulanana yakın bir program uygulanmakta, Yüksek İslâm Esntitüsü’nde de yerel şartlar göz önünde bulundurularak Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’ndeki derslere benzer dersler okutuluyor.

BULGAR TOPLUMUNUN MÜSLÜMANLARA YAKLAŞIMI OLUMSUZ

Bütün din görevlileriniz Bulgaristan’da mı yetişiyor?

Hepsi değil. Din görevlilerimiz arasında Türkiye, Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan’da İslâmî eğitim görenler de bulunuyor. Bir de eleman açığını kapatmak amacıyla belirli zamanlarda açmış olduğumuz bir veya iki yıllık imam yetiştirme kurslarında eğitim görüp görev alan görevlilerimiz var. Ancak maddî imkânsızlıklar sebebiyle yetişmiş genç görevlilerimize uzun zaman görev yapma imkânı sunamadık. Bu konuda bir yıldan beri ciddî gelişmeler yaşadık.

Yeterli eğitim alabiliyorlar mı?

Aslında halâ imamlarımızın ancak üçte ikisi gerekli eğitimi almış kişilerden oluşmaktadır, diğer kısmı ise komünizm döneminde babadan-dededen görme eğitimle halkımızın dinî ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktadırlar. Daha önce de ifade edildiği gibi son bir yıl içerisinde görevlilerimizin düzenli bir şekilde çalışmaları yönünde önemli adımlar atıldı ve bu istikamette ciddî eğitim çalışmalarımız bundan sonra da daha yoğun bir şekilde devam edecek, Allah’ın izniyle.

İnşallah. Peki, Bulgarların Müslüman topluma bakışı nedir?

Bulgaristan’ın 500 sene Osmanlı idaresinde kalması sebebiyle Müslümanlara, özellikle de Türklere karşı olumsuz bir yaklaşımı var. Bu olumsuz düşünceler komünizm döneminde aşırı derece körüklenmiş, nerdeyse Bulgarlık bilincinin oluşumu tamamen Türk düşmanlığı üzerine kurulmuştur. Bu geçmişin izleri bugün de görülmektedir. Aslında komünizm döneminin eğitiminden nasibini almayan yeni nesillerin meseleye bakışı biraz daha ılımlı, ancak önyargıların tamamen kalkmadığını görmekteyiz. Özellikle son yıllarda dünya genelinde yaşanan olaylar ve medyanın etkisiyle islâmofobya Bulgarların üzerinde de etkili olmuş gözükmektedir.

Yine de Müslümanlara yaklaşanlar var mı?

Var ama çok az. Müslüman topluma olumlu yaklaşan pek çok kişiler var ama bunlar azınlık durumunda. Müslümanlarla haşir-neşir olan kişiler genellikle daha olumlu yaklaşmaktadır. Ancak son yıllarda “Ataka” adlı aşırı milliyetçi partinin ortaya çıkıp seçimlerde başarı kaydetmesi ve ülkedeki diğer partilerin Müslüman ve Türk karşıtlığında kısa vadede başarı kazandırdığını görmelerinden ve bu yönde söylem geliştirmelerinden dolayı ülkede genel bir milliyetçi hava estirilmeye çalışılmaktadır. Bu durumu besleyen sebeplerden birisi de genellikle Müslümanların desteklediği Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin iki dönem iktidarda kalması ve Müslümanlıkla özdeşleştirilerek olumsuzlukları genel olarak Müslümanlara ve Müslümanlığa yüklemeleridir.

MÜSLÜMANLARI NE YAPIP EDİP HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İSTİYORLAR

Aşırı radikal ve milliyetçilerin bakışı nasıl?

Aşırı radikal ve milliyetçiler esasında Bulgaristan’da Türk olmadığını, Müslümanların da zorla İslâmlaştırılmış Bulgarlar olduğunu iddia etmektedirler. Bundan hareketle de Türklük iddiasında bulunanların Türkiye’ye gitmeleri, Müslümanların da ne yapıp ne edip Hristiyanlaştırılmaları gerektiğini savunmaktadırlar. Bunun için Müslümanlık ve Türklüğün gelişmesi yönünde yapılacak her türlü adımı engelleme çabasındadırlar.

Devlet?

Devlet yöneticileri de “halkın iradesi” deyip zaman zaman onların arzularına uymaktadırlar.

Peki, Bulgar asıllı Müslüman var mı?

Elhamdülillâh var. Batı’daki diğer ülkelerdeki gibi fazla olmamakla birlikte her yıl onlarca inançsız veya Hristiyan Bulgar İslâmiyet’i resmen kabul etmektedir. Aslında Müslümanlığı benimseyip de açığa çıkarmayan da pek çok Bulgar var.

Neden?

Tarihî geçmişin olumsuz izleri sebebiyle ihtida eden Bulgarlar aile ve çevreleri tarafından hoş karşılanmamakta, maddî ve manevî baskıya maruz kalma çekincesiyle Müslümanlıklarını gizleyenler var.

GENELDE OKUMUŞ, EĞİTİMLİ İNSANLAR MÜSLÜMAN OLUYOR

Kimler Müslüman oluyor?

İhtida edenler genelde okumuş, eğitimli kimseler. Aralarında mühendisler, araştırmacılar, oryantalistler, öğretmenler, doktorlar vs. var. Kur’ân-ı Kerim’in Bulgarca mealini hazırlayan Prof. Dr. Tsvetan Teofanov da aslen Bulgar olan bir mühtedi olup şu anda Sofya Üniversitesi’nde Klasik ve Yeni Filolojiler Fakültesi Dekan Yardımcısı olarak görev yapmakta ve İslâmî kaynakların bazılarını Bulgarcaya kazandırma çalışmalarını sürdürmektedir.

Osmanlı’dan geriye neler kaldı? İzler neler?

Osmanlı’nın Bulgaristan topraklarında 500 sene hüküm sürmesi sebebiyle çok derin izleri kalmıştır. 130 yıldır bu izler silinmeye çalışılıyor, ama bütün zorluklara rağmen bugüne kadar silinememiştir. Bundan sonra da inşallah silinemeyecek.

Osmanlı Bulgaristan’da neler bıraktı?

Osmanlı Bulgaristan’da çok yönlü iz bıraktı. Dilde, geleneklerde, hukukta, yer adlarında, kültürde vs. Osmanlı izlerini bugün de görebiliyoruz. Örneklendirmeye kalksak ciltler yazmak gerekir. Sonra Osmanlı’dan geriye kalan büyük bir Müslüman-Türk topluluğu var ve bu topluluk bütün tehcir, eritme ve yok etme politikalarına rağmen, bugün dahi Avrupa Birliği ülkelerinde en fazla yerli Müslüman nüfusu teşkil etmektedir. Tabii bir de Osmanlı’dan geriye kalan müesseseler, din ve kültür anıtları var. Bugün Bulgaristan’ın köy ve kasabalarında 1000’e yakın çalışan veya çalışmayan cami ve tekke bulunmaktadır. Hiç ummadığınız dağ tepesinde türbelere rastlamak mümkün. Ayrıca birisi Filibe’de bulunan birçok hamam, Şumnu ve Yanbolu/Yambol’daki bezistenler, bugün bazılarında Türkün dahi yaşamadığı şehir ve kasabalarda onlaca saat kulesi, Vidin’deki gibi kütüphane, mektep ve medreseler, köprü, kale, sayısız çeşme, kitabe ve binlerce mezartaşı…

OSMANLI’DAN KALAN MADDİ MİRASIN ANCAK %20’Sİ DURUYOR

Osmanlı’nın emanetlerine bakış nasıl? Korunuyorlar mı?

Ne yazık ki, bugün hayatta kalan Osmanlı’nın maddî mirası bırakılanın belki de sadece yüzde 20’sidir. Bunların da bir kısmının yıkılması dört gözle bekleniyor ve bazı Türk düşmanları tarafından ellerinden gelen her şey yapılıyor. Osmanlı mirasının büyük bir kısmı Rus-Türk savaşının hemen sonrasında talan edilmiştir. Bununla birlikte bazı cami, mektep ve başka vakıf eserleri kilise, idarî bina, müze gibi başka bir şeye dönüştürülmüştür. Özellikle şehirlerdeki camilerin büyük bir kısmı şehir planlamaları esnasında hep yol üzerine “çıkmışlardır.” Öyle ki, Osmanlı’nın son dönemlerinde 20, 30, 40, hatta 50’nin üzerinde camileri bulunan şehirlerde bugün en fazla 3 cami bulunmakta, bu da sadece bir-iki şehirdedir.

Bugün durum nasıl?

Osmanlı izlerini yok etme gayretleri bugün de sürmekte.. Vraca’nın tek camisi geçen yıl müzeye dönüştürüldü, Samokov’taki camiin durumu aynı. Eski Zağra camii de müze olma yolunda. Filibe’deki Taşköprü Camii bazı kişiler kanunsuz olarak gasp edilmiş, bütün yürütülen davalara rağmen iade edilememiş, bugün restoran olarak kullanılmaktadır. Filibe’deki Mevlevîhâne’ye de önce devlet el koymuş, daha sonra özelleştirilerek restorana dönüştürülmüştür. Balçık kasabası yakınlarındaki Akyazılı Baba Tekkesi’ne de belediye tarafından ele geçirilerek turistik merkeze dönüştürme ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır.

BULGARİSTAN’DA SAYABİLDİĞİMİZ 150 CAMİYE SALDIRDILAR

Hiç güzel haber yok mu?

Bütün olumsuzluklara rağmen bir sevincimi de belirtmeden geçemeyeceğim: Bazı duyarlı Bulgar tarih ve kültür araştırmacılarının katkılarıyla belli başlı İslâm eserleri geçmişte de korunmuş, bugün de korunmaktadır. Ayrıca Bulgaristan ile Türkiye devletleri arasında imzalanan taşınmaz kültürel mirasın korunmasıyla ilgili bir protokol imzalandı ve bu çerçevede bazı tarihî ve kültürel değeri çok yüksek olan camiler tamir edilmeye başlandı.

Mesela?

Önce Filibe’deki Murad-ı Hüdavendigâr Camii İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından tamir edildi, sırada ise TİKA’nın desteğiyle tamir edilecek Razgrad Makbul İbrahim Paşa Camii, Köstendil Fatih Camii vb. var.

Biz epey camiye de saldırı yapıldığını biliyoruz. Kaç camiye, hangi camilere, ne tür saldırılar yaptılar?

Yok edilen son Osmanlı eseri Niğbolu/Nikopol kasabasındaki camidir. Bu cami, kasabaki yangına maruz kalan ikinci cami. Üç camii bulunan Niğbolu’nun camilerinden biri 7-8 yıl önce yakılıp harap edilirken, diğeri de birkaç önce yakıldı. Failleri halâ mechul. Daha önce Hasköy/Haskovo ve Kızanlık/Kazanlık camileri de yakıldı, ancak zamanında müdahale edilerek kurtarıldılar. Her iki cami de Osmanlı’nın bu topraklarda kazıdıkları ilk izlerden. Bununla birlikte son 20 yıl içerisinde camilere yönelik irili ufaklı 150 saldırı yapıldı. Bunlar kayıtlı olan saldırılar ve muhtemelen kayda geçirilmeyen ufak saldırılar da bulunmaktadır.

Failleri bulundu mu?

Bu saldırılardan sadece Plevne’deki camiye yapılan saldırının faili bulundu ve o da çocuk olması sebebiyle hiç bir cezasız serbest bırakıldı. Plevne, Varna ve Filibe’deki camiler gibi bazıları yılda birkaç kere ırkçıların kötülüklerine maruz kalmaktadırlar.

TÜRK HALKININ DUA VE MANEVİ DESTEĞİNE İHTİYACIMIZ VAR

Camilere yönelik saldırıların temelinde ne var? Neden camilere saldırıyorlar?

Camilerin temelinde Müslüman-Türk düşmanlığı yatmaktadır. Özellikle bazı Bulgar millî bayramları ve arefelerinde buna benzer olaylar yaşanmaktadır.

Türkiye, Bulgaristan Müslümanları için neler yapabilir ve şu anda neler yapıyor?

Bulgaristan Müslümanları her zaman Türkiye’yi yüreklerinde taşımışlar ve başları sıkıştıklarında Türkiye’nin kapısını çalmışlardır. O yüzden Türkiye’nin maddî ve manevî yardımlarına her zaman muhtacız.

Türkiye yanınızda oldu mu peki?

Türkiye’deki duyarlı yönetici, kurum ve kuruluşlar ve genel olarak Türk milleti Bulgaristan’daki soydaş ve dindaşlarına ellerinden gelen yardımları yapmışlar ve yapmaktadırlar. 1990’ların başlarında başlayarak bugüne kadar Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı’nın büyük yardımları olmuş, özellikle eğitim alanında büyük destek sağlanmıştır ve bu destek bugün de devam etmektedir. Bununla birlikte gerek göçmenlerin, gerekse Anadolu’lu soydaşlarımızın oluşturdukları sivil toplum kuruluşlarının da pek çok yardımı olmuş ve oluyor. Son yıllarda Osmanlı kültürel mirasının korunması ile ilgili Bulgaristan ve Türkiye arasında imzalanan anlaşmalar sonucunda TİKA ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin de son derece önemli yardımları oldu. Özellikle bu konuda hem uzman hem de maddi kaynağa ciddî anlamda ihtiyaç var ve bu konuda gerekenlerin yapılacağına inanmaktayım. Ama herşeyden önce Türk halkının duasına ve manevî desteğine ihtiyaç duymaktayız. Leşker-i duânın, leşker-i gazâdan akvâ olduğunu unutmamalıyız.





www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)