Metin Özer
Sınav Eğitim Kurumları Kurucusu



1964 yılında Ardahan'da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Üniversitede öğrenci iken kitap ve yayıncılık faaliyetine başladı.

1983’ten bu yana sadece eğitim ve kültür alanında çalışıyor. Önce 'Sınav Dergisi'ni çıkardı. Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Sınav Eğitim Kurumları'nın temelini yaklaşık 30 yıl önce Ankara’da attı.

Sınav Eğitim Kurumları, milyonlarca öğrenciye ulaşan eğitim yayınları, yüz binlerce öğrenciyi liselere ve üniversitelere hazırlayan dershaneleri ve yurt genelindeki okullarıyla büyük bir eğitim zincirine dönüştü.




SÖYLEŞİ

Yoksul köy çocuğu hayaline kavuştu
Nuran Çakmakçı
Hürriyet 6 Ocak 2019

Metin Özer, meslek hayatına yayıncılıkla başladı. Onu dershane ve okullar izledi. 300 kurumda 15 bin çalışanı bulunan Özer, Ardahan’da yoksul bir köy çocuğu olarak dünyaya geldi. Her ne kadar hukuk fakültesi mezunu olsa da hayali olan öğretmenliğe yayıncılıkla kavuştu. Özer, okul seçerken şunları öneriyor: “Öğretmen kadrosu, yabancı dil programından akademik başarısına, sportif ve kültürel etkinliklerinden okul ücretlerine kadar hepsine bakın. Çok sayıda okulun açılması ve yaşadığımız ekonomik süreç, seçeceğimiz okulun güvenilir ve köklü bir marka olmasını gerekli kılıyor.”

Özer ile eğitim yolculuğunu konuştuk:

Yoksul köy çocuğu hayaline kavuştu- Eğitim sektörüne yayıncılıkla mı başladınız?

Üniversite eğitimi için Ankara’ya geldiğim 1983 yılında kitaba, kültüre olan ilgim nedeni ile öğrenciliğin yanında kitap ve yayıncılık işi yapmaya başladım. Mezun olduktan bir süre sonra küçük çapta yaptığım kültür ve yayın işini daha profesyonel bir noktaya taşıyarak 1992 yılında 'Sınav Dergisi'ni çıkarmaya başladım. Sınav dergileri ve sonrasında yayınladığımız eğitim kitapları kısa sürede öğrencilerin ve öğretmenlerin büyük beğenisini kazandı. Belki de bu ilginin sonucu olarak 1996 yılında da ilk dershanemizi açarak eğitimin başka bir alanında yer aldık.

Yayıncılıktaki yaklaşımımızı dershaneciliğe de taşıyarak Türkiye’nin en büyük dershane zincirlerinden biri olduk. 2011 yılında ise 40 bin metrekarede eğitim birimleri, sosyal alan ve spor alanları ile Türkiye’nin en büyük eğitim komplekslerinden biri olan Sınav Kolejinin merkez kampüsünü kurduk. 2014 yılında dershanelerin dönüşümüyle birlikte yurt genelinde hem bağımsız anaokulu, ortaokul ve lise hem de büyük kampüslerden oluşan birçok okul açtık.

- Kaç kurum ve çalışanınız var?
Sınav Eğitim Kurumları çatısı altında hem bağımsız anaokulu, ortaokul, lise, büyük kampüs okullarımız, özel öğretim kursları ve temel liselerden oluşan farklı eğitim kurumlarımız mevcut. Tüm bu kurumların sayısı yurt genelinde 300 civarındadır ve çalışan sayısı da değişkenlik göstermekle birlikte yaklaşık 15 bindir.

- 35 yılda eğitimde sizce neler değişti?
Ülkemiz her geçen gün köyden kente göçün etkisi ve refah seviyesinin yükselmesiyle ciddi bir sosyolojik değişim içerisinde. Bu da insanlarımızın tercihlerini ve önceliklerini doğal olarak etkiliyor. Türkiye’de artık eğitime yönelim, eğitim içerikleri, teknoloji kullanımı, eğitime ayrılan bütçe önemli oranda artarken eğitimden beklentiler de eskiye göre farklılaştı. Nitelik olarak tatmin edici düzeyde olmasa da, son yıllarda hem devlet okullarında hem de özel okullarda nicel olarak büyük artış yaşandı.

- Nitelikli öğretmen ve çalışan buluyor musunuz?
Son yıllarda hem özel sektörde hem de devlette fiziki olarak çok üst düzeyde, teknolojik malzemelerle donatılmış okullar yapılıyor. Biz de bu konuda iddialıyız. Ancak okul binaları, teknolojik altyapı, eğitim materyalleri ne kadar iyi olursa olsun hâlâ okullarımızda eğitimin baş aktörleri öğretmen ve yöneticileridir. Biz bu nedenle öğretmen seçimi konusunda çok titiziz. Öğretmenler birkaç aşamalı mülakatlardan, ciddi referans araştırması ve örnek ders anlatımından sonra kadroya alınır. Öğretmen, eğitim yöneticisi ve diğer çalışanların alımlarında başka kurumlar gibi biz de iş ilanları veriyoruz. Ancak ilanlardan ziyade mevcut çalışanlarımızın özlük haklarını gözeten, maaşını zamanında ödeyen, sigortasını yatıran ve iş barışını önde tutan anlayışı bu süreçlerde işimizi kolaylaştırmakta, elimizi güçlendirmektedir. Kolejimizin Ankara’da ilk kampüsünü açtığımız 2010 yılında bile kuruma 4 bin 500 öğretmen başvurmuştu. Bu kadar çok başvuruya rağmen hem öğretmenlerden hem de eğitim yöneticilerinden beklediğimizi tam anlamıyla bulduğumuz söylenemez. Türkiye’deki tüm okulların ortak sorunu olan bu konu nedeniyle kurumlarımızda öğretmen, eğitim yöneticisi ve diğer çalışanlarımıza yönelik sürekli eğitimler yapılmaktadır.

ÖZEL OKULLAR SÜREÇ İÇİNDE DOĞAL GELİŞİM SEYRİNE GİRECEK

Özel okul hizmetinin farklı kitlelerle buluşmasının ve ulaşılabilir olmasının önü büyük oranda dershane girişimcilerinin kurduğu özel okullar hatta özel üniversitelerle açıldı. 2014 yılında dershanelerin zorunlu dönüşüme tabi tutulması ile birlikte özel okulculuk Cumhuriyet Dönemi’nin en fazla artışını gösterdi. Bugün hemen hemen her ilde ve birçok ilçede irili ufaklı çok sayıda özel okul bulunuyor. Nitelik olarak veya arz - talep dengesi açısından eleştirilebilir ama nihayetinde bu durumunun eğitim sistemimiz için bir kazanım olduğunu düşünüyorum. Süreç içinde geçici sıkıntılar yaşansa da bu değişim kendi doğal gelişim seyrine girecektir. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı'nın müdahaleci ve sınırlayıcı bir düzenleme yapacağı konuşulmaktadır. Piyasa dinamikleriyle çelişecek bu tarz bir düzenlemeyi de doğru bulmadığımı belirtmek istiyorum.

İKİ BÜYÜK HAYALİM VARDI

Ardahan’da yoksul bir ailenin çocuğu iken 11 yaşında eğitimöğretim için yaşadığı köyden çıkıp hayatta yer edinmiş biri olarak iki konuda büyük hayalim oldu. Birincisi çok sayıda insana istihdam sağlayan bir fabrika veya benzer bir tesis kurmak. İkincisi ise insanı hep ileriye taşıdığına inandığım, eğitimöğretim alanında çalışmak. Her ne kadar üniversitede sınavında aldığım puanın yüksekliğinden dolayı hukuk fakültesi okusam da hayallerimde hep öğretmen olmak vardı. Üniversiteyi bitirdiğimde avukatlık stajından önce öğretmen olmanın yolunu aradım. Hukuk fakültesi mezunlarının ders verebildiği adalet meslek liselerine öğretmenlik için başvurdum. Ancak böyle bir imkân da olmadı. Çünkü buralarda ders vermek için daha ziyade Adalet Bakanlığı’nın üst düzey bürokratları tercih ediliyordu. Üniversite yıllarında eğitimin bir başka alanı olarak gördüğüm kültür-yayın işlerinde uğraşmam da eğitimcilik hayalimin bir ürünüdür. Bugün yüzlerce eğitim kurumu, binlerce çalışanı ve bulunduğu bölgede yıllarca vergi rekortmeni Ardahanlı yoksul bir köylü çocuğu olarak hayallerimi büyük oranda gerçekleştirdiğimi söyleyebilirim.

ÜNİVERSİTE PROJESİ ÜZERİNDE ÇALIŞIYORUZ

Son yıllarda çok sayıda kamu veya vakıf üniversitesi açılmasına rağmen bu konuda ihtiyaç devam ediyor. Her yıl üniversite sınavına giren öğrencilerin çok azı istedikleri fakültelere yerleşiyor, geriye kalanlar ise ya açıkta kalıyor ya da istemedikleri yerleri tercih ediyor. Eğitim sektörüne girdiğimiz ilk yıldan itibaren iyi bir üniversite açma planımız vardı. Akademik dünyada ses getirecek, kısa sürede saygınlığa ulaşacağını umduğumuz iyi bir üniversite projesi üzerinde çalışıyoruz. Kuracağımız üniversitenin biraz da bölgemizin entelektüel, kültürel iklimine katkı sağlayacak, alanında derinleşecek tematik bir üniversite olmasını istiyoruz. Bu üniversitenin sadece diploma verip meslek sahibi yapan bir yer değil, düşünce ve bilim insanlarının yetiştiği akademik bir merkez olacağını umuyoruz.

OKUL SEÇERKEN KURUMUN MALİ YAPISINA BAKIN

Okul seçerken eğitim sisteminden öğretmen kadrosuna, yabancı dil programından akademik başarısına, fiziki yapısından sosyal donatılarına, sportif ve kültürel etkinliklerinden okul ücretlerine kadar hepsine bakılmalı. Bu sene hem çok sayıda okulun açılması hem de yaşadığımız ekonomik süreç, seçeceğimiz okulun ayrıca mali olarak da güçlü, güvenilir ve köklü bir marka olmasını gerekli kılıyor. Bu açıdan velilerimize gelecekte bir sıkıntı yaşamamaları için bu kulvarda marka olmuş köklü kurumları seçmelerini öneririm.



www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)