Kenan Evren ( 1918)
TÜRKİYE CUMHURİYETİ 7.CUMHURBAŞKANI



CUMHURBAŞKANLIĞI GÖREV SÜRESİ: 9 KASIM 1982 - 9 KASIM 1989


Genelkurmay Eski Başkanı


Ahmet Kenan Evren




1918 yılında Manisa'nın Alaşehir ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Alaşehir, Manisa, Balıkesir ve İstanbul'da sürdürdü. Maltepe Askerî Lisesi'nden mezun oldu.

1938 yılında Kara Harp Okulu'nu, 1949 yılında Harp Akademisi'ni bitirdi. Topçu subayı ve Kurmay subay olarak Silahlı Kuvvetler'in çeşitli kademelerinde görev yaptı.

Dokuzuncu Kore Türk Tugayı'nda, önce Harekât ve Eğitim Şube Müdürlüğü; sonradan Kurmay Başkanlığı görevlerinde bulundu. Tuğgeneralliğe yükseldiği 30 Ağustos 1964 gününden itibaren, Silahlı Kuvvetler'in bütün komuta kademelerinde ve üst rütbelerde görevini sürdürdü.

Ordu Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan sonra, 7 Mart 1978 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı'na atandı.

12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri müdahaleyle, diğer görevleri yanında Devlet Başkanlığı görevini de üstlendi.

7 Kasım 1982 tarihinde halk oyuna sunulan ve kabul olunan anayasa ile, Türkiye'nin 7. Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. 9 Kasım 1989 tarihinde, görev süresini tamamlayarak cumhurbaşkanlığından ayrıldı.

9 Mayıs 2015 tarihinde Ankara'da vefat etti.

ESERİ:

Zorlu Yıllarım 1
Kenan Evren
Milliyet Yayınları

"Zorlu Yıllarım"da anarşi ve terörün kol gezdiği, sosyal siyasal olumsuzlukların doruk noktasına ulaştığı yakın tarihimiz, en yetkili ağızdan tekrar inceleniyor. Sayın Kenan Evren daha önce 6 cilt olarak yayımlanan "Anıları"nı bu kez değişik bir tarzda ele alıyor. Ayrıca son dakikaya kadar yazmayı çeşitli nedenlerle istemediği konu, kişi ve olayları da gözler önüne seriyor.




HABER

Evren: Biz ihtilal yaptık, ihtilale teşebbüs etmedik!
21 Kasım 2012

Beni ancak tarih yargılar

12 Eylül davasına ilişkin duruşmada savunmasını yapan Kenan Evren, "Biz, o gün doğru olanı yaptık. Bugün de olsa aynı şekilde ihtilal yapardık. Ben, 12 Eylül harekatının hesabını Türk milletine verdim. Bundan sonra beni tarih yargılar" dedi. Evren, "Katıldığınız bir programda 'Bir sağdan, bir soldan astık' dediniz. Bunu ne amaçla söylediniz" sorusuna, "Bunla hiçbir tarafı tutmadığımızı, bitaraf olduğumuzu anlatmak istedik" cevabını verdi.

12 Eylül Davası'nda savunma yapan dönemin Genelkurmay Başkanı ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, "Beni ve silah arkadaşlarımı, 12 Eylül ve sonrasındaki tasarruflarından, yetkisini 1982 Anayası'ndan alan yargının suç isnat etme ve yargılama yetkisi bulunmamaktadır" dedi.

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın öğleden sonraki bölümünde müdahil avukatları, sabah saatlerinde savunmasını yapan Tahsin Şahinkaya'ya bir dizi soru yöneltti. Şahinkaya, sorular üzerine sessiz kalmayı tercih etti.

Tahsin Şahinkaya'nın ardından Ankara GATA'da bulunan Kenan Evren, sesli ve görüntülü sistem aracılığıyla savunmasını yaptı.

Yazılı savunmasını okuyan Evren, 12 Eylül'ün "kurucu iktidar" harekatı olduğunu ve yapılış nedeninin bildiriyle Türk milletine açıklandığını söyledi.

12 Eylül harekatını yapan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üst komuta heyetinin, kurucu iktidar olarak Milli Güvenlik Konseyi'ni oluşturduğunu kaydeden Evren, "Milli Güvenlik Konseyi, kurucu iktidar olarak Anayasa'daki kanunları çıkarmış, yeni anayasal düzeni oluşturmaya başlamıştır. Kurucu Meclis'in oluşturulması, yeni Anayasa'nın yapılması ve halkoyuyla yürürlüğe konulmasıyla yeni anayasal düzen tamamlanmıştır" diye konuştu.

Evren, "kurucu iktidar olan Milli Güvenlik Konseyi'nin başkanı ve devlet başkanı olduğunu" belirterek, bu görevleri, TBMM'nin faaliyete geçtiği tarihe kadar sürdürdüğünü, bu tarihten sonra 7. Cumhurbaşkanı olarak görevine devam ettiğini hatırlattı.

Milli Güvenlik Konseyi'nin 1982 Anayasası'yla hükme bağlanmasının suç olduğunun iddia edilemeyeceğini savunan Evren, "Beni ve silah arkadaşlarımı, 12 Eylül ve sonrasındaki tasarruflarından dolayı, yetkisini 1982 Anayasası'ndan alan yargının suç isnat etme ve yargılama yetkisi bulunmamaktadır" dedi.

Evren, şöyle konuştu: "Kurucu iktidar olmayı, yani ihtilal yapmayı suç sayan bir kanun yoktur, olması da mümkün değildir. Biz ihtilal yaptık, ihtilale teşebbüs etmedik. Herkesin ihtilal ile ihtilale teşebbüsün aynı şey olmadığını bilmesi gerekir.

Ben, 12 Eylül harekatını yapan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanıyım. Türkiye Cumhuriyeti'nin 7. Cumhurbaşkanıyım. Ben, 12 Eylül harekatının hesabını Türk milletine verdim. Bundan sonra beni tarih yargılar. 12 Eylül harekatını herkes istediği gibi değerlendirebilir. 12 Eylül ile ilgili beceriksiz siyasetçilerin söylemlerini geçen yıllar yalanlamaktadır. Demokrasinin işlediği yerde ihtilal olmaz. Siyasetçi beceriksizliğini askere kapora edemez. Türk Silahlı Kuvvetleri, iktidar olmanın meraklısı değildir. 12 Eylül 1980'den bugüne kadar yaşananların bir daha yaşanmaması bunu göstermektedir. Ülkenin o tarihteki ve öncesindeki durumunu büyük Türk milleti bilmektedir. Büyük Türk milleti o olaylara layık değildi. Biz o gün doğru olanı yaptık. Bugün de olsa aynı şekilde ihtilal yapardık.

Tabii ki adli yargı mensupları ve yüksek mahkeme görevini yapmaktadır. Yukarıdaki açıklamalarımla birlikte söyleyeceğim bunlardır. Benim görevim bunlara yardımcı olmaktır.

Sanık olmadığımı yukarıda açıklamıştım. Bu beyanımın dışında başkaca bir beyanda bulunmayacağım. Mahkeme sorularına cevap vermeyeceğim. Kusura bakmayınız."

Evren, "Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca alınan ifadenizi tekrarlıyor musunuz" sorusu üzerine, "Ne vermişim orada?" dedi. Evren'e bunun üzerine, soruşturma aşamasında verdiği beyanları anımsatıldı. Evren, bu beyanları tekrarladığını bildirdi.




HABER

Kenan Evren'in bilinci kapalı
Hürriyet 27 Şubat 2015

Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA) tedavi gören Türkiye Cumhuriyeti’nin 7. Cumhurbaşkanı, emekli Orgeneral Kenan Evren’in (98) sağlık durumunun iyi olmadığı ve bilincinin kapalı olduğu öğrenildi.




VEFAT-HABER

Kenan Evren hayatını kaybetti
Milliyet 9 Mayıs 2015

12 Eylül askeri darbesinin başındaki isim, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, hayatını kaybetti. 98 yaşında ölen Kenan Evren, 12 Eylül darbesinden sonra yargılanarak müebbet hapse mahkum edilen 17'nci Genelkurmay Başkanı olarak tarihe geçti.

Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde (GATA) tedavi görmekte olan 7'nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren 98 yaşında hayatını kaybetti.

Evren'in Cumhurbaşkanı sıfatı nedeniyle her Cumhurbaşkanı'na uygulanan resmi devlet töreni ile uğurlanması bekleniyor. Evren, darbe cezası kesinleşmediği için de TSK'dan çıkarılmadı ve rütbesi er seviyesine indirilmese de, 12 Eylül darbesinden müebbet hapse mahkum edilen 17'nci Genelkurmay Başkanı olarak tarihe geçti.

1918 doğumlu Kenan Evren, 4 Ağustos 2009'da Ankara Gülhane Tıp Akademisi'nde (GATA) tedavi altına alınmıştı. Evren, 11 Ağustos'ta 2009'da bağırsak ameliyatı olmuştu. Taburcu olduktan sonra Evren, Mart 2012'den itibaren şiddetli bel ve sırt ağrısı şikayetiyle GATA'ya tekrar yatışı yapılmıştı.

3 yıldır hastanedeydi

Evren, 2012'den bu yana GATA'da Beyin ve Kardiyoloji ana bilim dallarında tedavi görüyordu. Kenan Evren'in sağlık durumunda yaşlılığa bağlı olarak son günlerde ciddi sorunların ortaya çıktığı belirtildi.

Zaman zaman bilinci kapandığı belirtilen Evren'in, tedavisinin yoğun bakımda sürdürülüyordu.

Eşi Sekine Evren'i kaybetmiş olan Evren'in üç kızı bulunuyor. Evren'in kızları Nebahat Şenay Gürvit, Semahat Gülay Evren ve Miray Emine Göksu. Evren’in aile üyeleri, durumun ağırlaşması üzerine cumartesi günü hastaneye çağrıldı.

EVREN’İN SAĞLIK TABLOSU

Evren'in 1993'ten itibaren yaşadığı ciddi sağlık sorunları şöyle:
* Kenan Evren, 1993'te ABD'de prostat kanseri nedeniyle ameliyat oldu.
* 1998'te GATA Kalp Damar Cerrahi ana bilim dalında yatarak tedavi gördü.
* 2002'te yapılan muayenesi sonucu koroner anjiyo oldu.
* 2005'te sol kulakta kanser hücreleri tespit edilerek tedavi gördü.
* 2009'ta akciğerlerdeki sorunun zatürree dönüşmesi sebebiyle İzmir Askeri Hastanesi'nde tedavi gördü.
* Ağustos 2009'da bağırsak ameliyatı oldu.
* Mart 2012'den itibaren yaşlılığa bağlı bir dizi rahatsızlığı nedeniyle GATA'da tedavi görmeye başladı.

Kenan Evren'le ilgili yargılandığı ve müebbet hapse mahkum edildiği mahkemeye gönderilen 2012 tarihli raporda, "Son iki yılda geçirdiği büyük ameliyatın olumsuz yan etkileri ve mevcut hastalıkları yaşam kalitesini bozmuş ve çoğunlukla ev ortamında yaşamasını gerektirmiştir. Bu durumun yanı sıra (2012 yılında) 95 olan ileri yaşı, her gün 12-17 kalem ilaç kullanmak zorunda olması sürekli hemşire bakımını gerektirmekte ve sürekli özel hemşire bakımıyla yaşamını sürdürmektedir" denilmişti.

DEVLET MEZARLIĞINA DEFNİ GEREKİYOR

Kenan Evren, 12 Eylül darbesi nedeniyle yargılandığı davada, müebbet hapse mahkum edilmişti. Ancak temyiz edilen davanın Yargıtay süreci devam ediyordu. Evren, hem Genelkurmay Başkanlığı hem de Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunduğu için defni öncesinde cenaze namazı sırasında devlet töreni düzenlenecek. Eğer ailesi karşı çıkmazsa veya aksi yönde bir vasiyeti yoksa Evren’in, Devlet Mezarlığı’na defnedilmesi gerekiyor.





HABER

Kenan Evren askeri törenle defnedildi
Milliyet 12 Mayıs 2015

7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in naaşı, askeri cenaze aracıyla GATA'dan alınarak Genelkurmay Başkanlığına götürüldü. Törene katılım azdı. Sivil olarak sadece ailesi vardı.

12 Eylül 1980 askeri darbesinin lideri ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, bugün son yolculuğuna resmi devlet töreni ile uğurlandı.

Cenaze aracına, polis ve askeri araçlar ile Evren'in yakınları eşlik etti.

Evren'in cenazenin GATA'dan götürülüşü sırasında çevrede güvenlik önlemleri alındı, çevik kuvvet ekipleri de hastane çevresinde hazır bulundu.

SON KEZ DARBE KARARINI ALDIĞI YERDE

GATA'daki törenin ardından naaşı alınan Kenan Evren için ikinci tören Genelkurmay Başkanlığı'nda düzenlendi. Oldukça az bir katılımın olduğu gözlenen törende subaylar ihtiram nöbeti tuttu. Evren'in töreninde sivil olarak yalnızca ailesinin olduğu göze çarptı.

Kızlarının görüşü alındı

Cumartesi gecesi tedavi gördüğü GATA'da hayatını kaybeden Evren için cumhurbaşkanlığı yapması nedeniyle bugün ulusal cenaze töreni düzenlendi. Evren'in darbe davasından aldığı ancak Yargıtay süreci tamamlanmayan mahkumiyet kararı nedeniyle devlet töreni ile uğurlanacak olması tartışma konusu olmuştu.

Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürlüğü'nün koordinasyonunda dün Cumhurbaşkanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Ankara Valiliği'nden yetkililerden oluşan komite, tören programını belirledi. Program belirlenirken Evren'in kızlarının da görüşü alındı.

Aile üyelerinin isteği üzerine Meclis'teki tören programdan çıkarıldı.

Generaller kılıç kuşandı

İlk tören bu sabah GATA'da yapıldı. Bu törende aile üyeleri katıldı ve din görevlisileri yer aldı. Duaların da okunduğu bu tören dini özelliklere sahipti.

Evren'in naaşı, GATA'dan cenaze aracı ile saat 11.30'da Genelkurmay karargahına getirildı. Tören, Aslanlı Kapı'nın yan tarafındaki alanda Genelkurmay'ın ön bahçesinde yapıldı. Evren'in katafalka konulan naaşı önünde önce saygı duruşunda bulunuldu. Kuvvet komutanlıkları ile jandarma ve sahil güvenliği temsilen 4 general - amiral ile bir albay naaşın yanında 15 dakika süreyle ihtiram nöbeti tuttu.

Evren'in özgeçmişinin okunmasının ardından katafalkın önünde saygı geçişi yapıldı. Önce Evren'in aile üyeleri geçişte bulundu. Ardından da rütbe sırasına göre komutanlar geçiş yaptı. genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel raporlu olduğu için Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Orgeneral Akar, törende Genelkurmay Başkanvekili olarak bulundu. Törene; kuvvet komutanları ile Ankara'da görevli orgeneraller ve TSK'nın tüm unsurlarından farklı rütbede subaylar katıldı. Komutanlar, törene tören giysileri ile kılıç kuşanarak geldi.

Erdoğan ve siyasiler yok

Genelkurmay'daki törenin ardından naaş, Ahmet Hamdi Akseki Camii'ne getirildi. Evren için düzenlenen devlet törenine ve cenaze namazına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katılmadı.

Törene hükümeti temsilen de kimse gelmedi. Meclis'te temsil edilen Ak Parti, CHP, MHP ve HDP de törene temsilci göndermedi.

Cenazeye şu isimler katıldı

Evren'in cenaze namazı için camiye gelenler arasında şu isimler dikkat çekiyor: Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, Fenerbahçe kulübü eski Başkanı Ali Şen, Fenerbahçeli İşadamı Nihat Özdemir, Emekli Orgeneral Çevik Bir, Eski meclis başkanları, İsmet Sezgin, Kaya Erdem, Eski Başbakan Bülent Ulusu, Eski Genelkurmay Başkanları Necdet Üruğ, Işık Koşaner, Hulisi Akar, Hilmi Özkök ve kuvvet komutanları.




HAKKINDA YAZILANLAR

Kozmopolitizm'e darbe vuran asker: Kenan Evren
Mahmut Çetin
sondevir 20 Mayıs 2015

1.Kenan Evren’in cenaze töreninden yeniden Devlet olmaya

Geçtiğimiz hafta Türkiye Cumhuriyeti’nin 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren vefat etti.

Evren’in cenaze törenine Cumhurbaşkanı, Başbakan ve TBMM Başkanı katılmadı. Hiçbir siyasi parti temsilci göndermedi.

Bu durum, dünyada en çok kanun yapan ülke olmasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti’nin, teamüllerini, ‘teşkilat ve teşrifat’ını oluşturamadığını göstermektedir.

Devlet olmak, kanunlardan ziyade teamüllerin oturmasıyla alakalı bir durumdur. Öbür türlü komşu ülkeye ziyarete giden devlet başkanının koltuğunu kaybettiği Afrika ülkesi Burundi’ye dönersiniz.

Bir devlet başkanının cenaze törenini protesto etmek İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, İran ve İsrail için düşünülebilir mi?

Düşünülemez!

Öyleyse onlar Devlet olmayı öğrenmiş, biz öğrenememişiz demektir.

2.Teamüller oturmadan devlet olunmaz

Kenan Evren gerçekten kötü bir insan olabilir. Peki İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, İran ve İsrail’in devlet başkanları çok mübarek insanlar mı?

Bir Türk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet başkanı İngiltere Kraliçesi’nden Alman Şansölyesi’nden, herhangi bir ABD Başkanı’ndan veya herhangi bir Rus Çarı’ndan daha aşağılık bir insan olamaz.

Olamaz! Bu durum, onların tabiyatından ziyade kısıtlı kötülük imkanlarından kaynaklanmaktadır.

Zaten Kenan Evren’in yaptığı darbe, ancak Batı’nın onayı ile gerçekleştirilmiştir. Evren de kendinden önceki ve sonraki devlet erkanı gibi NATO ve CENTO’ya bağlı kalacağını deklare ederek göreve gelmiştir.

Evren’in en büyük hatası olan idam cezaları bile, toplumsal hafızamızdaki ‘infaz kültürü’yle bağlantılıdır. Bugün de terör’den cinsel suçlara, kadın cinayetleri’ne her suçun çözümünü idam cezasında bulmak bu toplumun bir zaafıdır.


3.Türkiye 11 Eylül 1980 tarihinde iyi miydi?

Yukarıda söylemeye çalıştığımız gibi her suçun tek suçlusu olarak Kenan Evren’i göstermek yanlıştır.

Türkiye, Evren’den önce güllük gülistanlık idi de Kenan Evren bu durumu bozmadı.

Kars’a Ramazan ayında giden her insan, Sol örgütlerin ‘hoş geldin lokumu’ ile karşılanırdı. Oruç tutan insanlara Ramazan ayında silah zoruyla lokum yedirilmesi ve orucunun bozdurulması sıradan bir ritüel haline gelmişti.

Diyarbakır’ı Leyla Zana’nın kocası ‘İsveç vatandaşı’ Mehdi Zana yönetiyordu. Diyarbakır, Kürdistan’ın başkenti ilan edilmişti.

Tunceli, şimdiki gibi o zaman da teröristlerin işgali altındaydı.

Meraklısı Liberal Düşünce Topluluğu üyesi Atilla Yayla’nın ‘Terör-Terörizm ve Fatsa Örnek Olayı Çerçevesinde Türkiye’de Terör’ adlı doktora tezine baksın.

Terzi Fikri, Fatsa’da Sovyet işbirlikçisi Gürcü Cumhuriyeti’ni çoktan ilan etmişti.

12 Eylül 1980 öncesinde Sol terör büyükşehirlerimizi işgal altına almıştı.

Okullarımızda tartışılan konu ‘Tanrı’nın varlığı’nın sorgulanması idi.

Evren doğru bir kararla din derslerini okullarımızda zorunlu hale getirdi. Cami yapma imkanı olmayan köylere Devlet imkanlarıyla cami yapılmasını sağladı. Diyanet İşleri’nin örgütlenmesini yurtdışında yaşayan gurbetçi Türkler’e ulaştırdı.

Bu artılara rağmen Pozitivizm geleneğinin ‘irtica’ söylemini sürekli kullanmaktan geri durmadı.

Sol teröristlerin idamını dengelemek için Ülkücü gençleri darağacına göndermekten geri durmadı.

Evren; Kozmopolitizm’in can düşmanı Alparslan Türkeş’in birikiminden yararlanması gerekirken, Sol denge uğruna onu 5 yıl hapishanelerde süründürdü. Bu yüzden Kozmopolitizm’e darbe vurdu ama Milli Devlet’in yeniden inşasını başaramadı.


4.Evren karşıtı ittifakın mantığı ne?

Evren karşısında cenaze protestosu oluşturacak yukarıda sıraladığımız geniş ittifakın sorgulanması gerekir.

Bu ittifakın oluşmasının temel sebebini Selahattin Duman’dan öğrenebiliriz. Duman, ironik satırları arasında bazı stratejik belirlemeler de yapıyor.

Ne diyor Selahattin Duman?

“bizim yazı işlerinde çalışıp da kendini 68 kuşağından saymayan bir gazeteci kişi, hemen hemen yok gibidir. Yaşı tutsun tutmasın herkes 68 kuşağıdır.”

Yaşı tutmayanların bile kendini 68 Kuşağı’na bağlaması, sürekli bir devşirme operasyonu’nun varlığını gösterir.

Tabii bunu masum bir sonuç olarak görmemek lazım. Cemil Meriç deyişiyle Pozitivizm’den Sosyalizm’e geçiş, hafızasını yitirmiş savruk nesiller için vazgeçilmez bir süreçti.

Türkiye’nin medyası, küresel tasarımın bir sonucu olarak şekillenmiştir. Medyamız değerler sistemimizle barışık değildir.

Medyada meşruiyetin yolu, Devlet’e isyan etmek ve Millet’in değerlerine hakaret etmekten geçer. Türkiye, ne yazık ki medyasını 68 Kuşağı’na emanet etmiş durumda.

68 Kuşağı’nın bugün geldiği nokta ‘gavur kayırıcılığı’dır. Birçok önemli isim, HDP saflarında ‘insanlık’ teması adı altında Kozmopolitizm’in tetikçiliğini yapıyor.


5.Anarşinin adı: 1960 sonrası özgürlük atmosferi

Sol’un ‘1960 sonrası özgürlük atmosferi’ diye başlayan terbiyesiz söyleminin sorgulanması gerekiyor.

27 Mayıs 1960 darbesi Pozitivizm’den Sosyalizm’e geçişin hukuk yapısını oluşturdu. Bu süreç, Sosyalizm’i temsil eden grupların 12 Mart 1971 öncesi Devlet’e isyanı ile sonuçlandı.

‘1960 sonrası özgürlük atmosferi’nin eseri 12 Mart 1971’in Che Guevera takipçisi isyancı Sol kimliğini doğurdu.

Bu konuda yazılmış tek nitelikli çalışma olan Savaş Açıkkaya’nın ‘Solun Türk Devrimiyle İmtihanı’ (Paraf Y.) kitabına bakılmalı.


6.Öcalan’ın 12 Mart 1971 ve Mahir Çayan vurgusu

Öcalan’ın Mahir Çayan’a vurgu yapmasının ardından ‘devletle mücadeleden müzakere yapabilir hale geldik’ demesi boşuna değil.

Bugün de üniversitedeki özgürlük atmosferinin anarşiyle karıştırılması PKK’nın HDP açılımı ile diğer Sol kitleleri yutan bir süreç haline gelmiştir.

Üniversitelerde ‘kolektif’ adı altındaki örgütlenme biçimi, PKK’nın diğer Sol örgütleri kendi içinde eritme projesinden başka bir şey değil.

Kozmopolitizm, Tevhid’e karşı Şirk’in ittifakıdır.

Kozmopolitizm’i temel alan HDP, sadece ayrılıkçı Kürtler’in değil, bütün ayrılıkçı etnik yapıların, bütün Tevhid düşmanlarının partisi olmak istiyor.


6.Hatime: Türkiye’de niçin biyografi yazılamaz!

Kenan Evren sorgulamasının sonucu, ‘Türkiye’de niçin biyografi yazılamaz’ olgusuna götürür.

İmam-ı Rabbani, ‘herkes bir iş için yaratılmıştır’ buyurur…

Biyografi yazarının temel başarısı, hayatı yazılacak kişinin ‘mümeyyiz vasfı’, belirgin özelliği olan yaratılış gayesi’ni belirlemektir.

Medya’nın ecnebi işbirlikçisi 68 Kuşağı tarafından yönlendirmesi yüzünden kamuoyu Kenan Evren’in tarihi misyonunu göremez hale gelmiştir.

Kenan Evren; Pozitivizm’den Sosyalizm’e evrilen Yabancılaşma aşamasının Kozmopolitizm’e ulaşmasını engelleyen adamdır.

Evren bütün siyasi yanlışlarına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli adımlarından birini atmış, CHP’yi ‘devlet partisi’ statüsünden indirmiştir.

Bülent Ecevit’in göz yumduğu CHP içine sızan İsyancı Sol dalgayı, Evren tasfiye etmiş ve Devlet’le İsyancı Sol’un bağlantısını kesmiştir. Bu tasfiye neticesinde bugün MHP ve Ak Parti bu avantajlı zemin üzerinde eskiye göre rahat siyaset yapıyor.

Olguları görmek, bilimin gereğidir. İdeoloji ve parti bilimi anlayışı koskoca SSCB’yi bitirdi. 68 Kuşağı’nın kıt aklıyla bilim yapılamaz.

Milli Burjuvazi, bir gün bunu anlayacaktır. Milli Burjuvazi, ancak Yerli Düşünce’nin perspektifiyle bu cendereden çıkabilir.

Kendilikbilgisi’ne ulaşamayanların yarına kalma şansı yok!



7.Hatime: Cenaze töreni ansiklopedi maddesi gibidir

İslam Hukuku’na göre kötü insanın bile ölüsüne saygı gösterilmelidir.

Ceset, kişinin kişiliğinden tamamı değil sadece bir parçasıdır.

Hepimiz birbirimize yüzde yüz katılmak zorunda değiliz.

Cenaze töreni makale yazmak değil, ansiklopedi maddesi yazmak gibidir. Ansiklopedi maddesi herkesin kabul ettiğini değil, reddetmediğini yazar.

Kanunlarla birlikte teamüllere de yaslanarak, Devlet olmayı öğreneceğiz.

Türkiye Cumhuriyeti, ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’nin zaaflarından giderek arınarak, yeniden Devlet-i Aliye olmak durumundadır.

Ordusu yeniden ‘Peygamber Ocağı’ olacaktır.

İnsanlık yeniden Türk Cihan Hakimiyeti’nin müjdeleyici gücüne muhtaçtır. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan TİKA’ya, Yunus Emre Enstitüsü’ne bütün kurumlarımız yeni misyonlarla donatılmalıdır.

Tarihin akışı böyle tezahür etmektedir.

Görenlere selam olsun!






www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)