Muhammed Nureddin
Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı


Prof. Dr. Muhammed Nureddin



1954 yılında Lübnan’da doğdu. Lübnan Üniversitesi’nde tarih, Türk Dili ve Kültürü dersleri verdi. Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanlığını yürüttü.

Ortadoğu Sorunları (Şuun Alausat) adlı derginin de genel yayın yönetmeni.

1991- 1995 arasında Türkiye Sorunları (Şuun Türkiye) adlı aylık bir dergi çıkarttı. As-safir (Lübnan), As-şark (Katar), Al–Halij (BAE) gibi gazetelerde Türkiye hakkında yazılar yazdı.

Çağdaş Türk edebiyatı ve tarihi üzerine çeşitli kitaplar yayınladı. F. Hüsnü Dağlarca üzerine yeni bir kitabı da okurla buluştu.

Arapça, Fransızca, Bulgarca, Rusça ve Türkçe’nin yanı sıra Osmanlıca biliyor.

ESERLERİ:

Yayınlanmış kitapları arasında; Değişen Zamanda Türkiye: Kimlik Kavgası ve Tercihlerin Mücadelesi, Tereddütlü Türkiye Cumhuriyeti: Din, Siyaset ve Dış ilişkiler Üzerine Araştırmalar, Şapka ve Sarık: Türkiye’de İslamcı Hareketler, Kemalizm ve Kimlik Problemi, Modern Türk Edebiyatı: Çizgi ve Örnekler.

Türk Edebiyatı Üzerine Araştırma ve Yazılar ve Çok Boyutlu Dış Politika Döneminde Türkiye adlı çalışmaları da yayınlanmayı bekliyor.




SÖYLEŞİ

İSRAİL BİR DEVLET DEĞİL, BİR PROJEDİR
http://img201.imageshack.us/img201/9564/

Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Muhammed Nureddin: İsrail devlet değil bir projedir

- Nedir asıl mücadele?

- Bu açıdan 1701 sayılı kararın gerçek hedefi, Hizbullah'ın askeri gücünü dolaylı bir şekilde denizden, karadan ve havadan yok etmektir. Acaba çeşitli ülkelerden gelen çok sayıda savaş gemisi Lübnan sahillerini neden kontrol ediyor? Neden o kadar kara birliği Güney’e geliyor? Neden Lübnan-Suriye sınırına BM güçlerini yerleştirmeyi düşünüyorlar? Her şey İsrail için. BM adına Lübnan’ı işgal ediyorlar. Bu pencereden Türkiye'nin Lübnan'a asker göndermesine bakabilirim, tabii bu çok acı bir şeydir. Lübnan’ı Amerikan cephesine sokmak istiyorlar. Condoleeza Rice'ın adlandırdığı ya da Martin İndek'in önerdiği gibi bu cephenin adı: “Sünni Mutedil Ülkeleri!” Halbuki bu cephenin Sünniler veya Şiiler ile hiçbir alakası yok. Bu cephenin asıl amacı, anti-Amerikan cephesini yok etmek veya zayıflatmaktır. Yani amaç Hizbullah’la birlikte; Hamas’ı, Suriye’yi ve İran'ı yok etmek ve sonrasında Ortadoğu’yu bir Amerikan-İsrail bölgesine dönüştürmektir.

- Peki Türkiye'nin yeri nedir bu yeni Ortadoğu coğrafyasında?

- Bence eğer Türkiye'nin stratejik tercihi Avrupa Birliği ise, o zaman Türkiye'nin kaderi ve geleceği AB ile bağlıdır. Ve biz bu birliğin ana siyasi hatlarını görebiliyoruz; yeniden her şey İsrail için. Her şey Batının çıkarları için. Bu çıkar, Ortadoğu ülkelerini daha küçük, etnik ve mezhebe dayanan parçalara bölmektir. Yani Türkiye'nin geleceği için iki seçenek var önünde: ya Batıya tabii ve onun bir parçası olmak ya da iki veya daha fazla parçalı bir yapıya bölünmesi... Üçüncü seçeneği de var tabii: bu bölgenin bir parçası olarak kalmak. Gelenek ve çıkarları, tarihi, coğrafi ve dini özellikleri bakımından Türk kimliği, bu bölgenin koparılmamış bir parçasıdır. Türkiye'nin kendi öz yeri burada, bu coğrafyada. Bu misyonu Türk halkı cesaretle üstlenmelidir. Aksi halde tarih affetmez.







www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)