Bayram Hoca .
Karakoyunlu Devleti Kurucusu


asker, siyaset adamı



On dördüncü asrın ikinci yarısında Doğu Anadolu’da devlet kuran bir Türkmen hanedanı. Karakoyunlu oymağı, Karakoyunlu Devleti’nin çekirdeğini teşkil etmiştir. Sa’dlu, Baharlu, Duharlu, Karamanlu, Alpagut, Çakırlu, Ayunlu, Bayramlu, Ağaç-eri, Düğer ve Hacılu oymakları halkları da Karakoyunlu Devleti’nin ahalisiydi. Yaklaşık otuz bin çadırdan müteşekkil olan Karakoyunlular, Cengiz Han’ın hücumu üzerine Töre Bey idaresinde Türkistan’dan Maveraünnehir’e, oradan da İran yoluyla Doğu Anadolu’ya göç etmişlerdi. Töre Bey, Kara Yusuf’un yedinci atası olup, Oğuz Han’ın torunlarındandı.

Karakoyunluların siyasi bakımdan ehemmiyet kazanması İlhanlı Hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın ölümü ve içerde Moğol noyanlarının bir mücadeleye girişmeleri ile başlar. Karakoyunlular, ilk zamanlarda, Irak’taki Celayir ailesinin ve Çobanoğullarının hizmetindeydiler. On dördüncü yüzyılın başlarında, Karakoyunluların reisleri, Bayram Hoca idi. Bayram Hoca, Sincar Hakimi Pir Muhammed’i öldürerek emirliği ele geçiren Hüseyin Bey’in maiyetinde bulunuyordu. Daha sonra Hüseyin Bey’i ortadan kaldırarak yerine geçti (1351). Hüseyin Bey’in ölümünden sonra, Türkmenlerin büyük bir kısmı Bayram Hoca’nın emirliğini tanıdılar.

1370 yılından itibaren fetih hareketine girişen Bayram Hoca; Sürmelü, Alakilise, Hoy ve Nahcivan havalilerine hakim oldu. 1374’te Musul’u zaptetti ve şehir, devletin yıkılışına kadar, Karakoyunlu Hanedanı’nın elinde kaldı.

Erzurum’dan Musul’a kadar uzanan sahayı hakimiyeti altına alarak, Karakoyunlu kabilesini tarih sahnesine çıkaran Bayram Hoca, 1380 senesinde ölünce, yerine kardeşi Türemişin oğlu Kara Mehmet geçti. Kara Mehmet, Celayirlilere bağlı kalmak şartıyla, babasından kalan yerleri elinde tutmasını başardı ve kızını Celayirli Sultanı Ahmet’e vererek, bu bağlılığını kuvvetlendirdi. Kara Mehmet Bey, 1383 senesinde Musul hacılarının yolun kesip, mallarını yağmalayan Caber Hakimi Salim Bey’in üzerine yürüdü. Onu büyük bir bozguna uğrattı ve arazisini yağmaladı. 1387 senesinde Erzincan Emiri Mutahharten ile Akkoyunlular arasında başlayan mücadele, Mutahharten’in mağlubiyetiyle sonuçlanınca; Erzincan emiri, Karakoyunlu Kara Mehmet’ten yardım istedi. Akkoyunlular ile öteden beri mücadele içinde olan Kara Mehmet, Mutahharten’in yardımına koştu ve Akkoyunluları ağır bir mağlubiyete uğrattı. Akkoyunlu Ahmet ve kardeşi Hüseyin beyler, Kadı Burhaneddin’e sığındılar.

Mehmet Bey, 1307’de Karabağ üzerinden Anadolu’yu istilaya teşebbüs eden Timurlu kuvvetlerini bozguna uğrattı. Bir çok Timurlu emiri bu çarpışmada öldürüldü. 1388 senesinde Tebriz şehri için Kara Mehmet Bey ile Celayirli emirlerinden Şebli ve Şah Ali arasında büyük bir mücadele başladı. Şebli komutasındaki Celayir ordusuyla, Heştrud’da karşılaşan Karakoyunlular, bu orduyu büyük bir bozguna uğratırken, Şebli’yi de öldürdüler. Bu hadisenin akabinde Kara Mehmet Bey, Kara Hasan adındaki bir Türkmen emiriyle giriştiği mücadele sırasında 1389 yılında öldürüldü.

Kara Mehmet Bey’in ölümünden sonra yerine oğlu Kara Yusuf geçti (1389). Hükümdarlığının ilk yılları iç karışıklıklarla geçen Kara Yusuf Bey, 1392’de Timur Han’ın (1370-1405) tabiiyet teklifini kabul etmeyip mücadeleye girişti. Timur Han’ın Anadolu’dan ayrılmasını fırsat bilerek Erciş’i ele geçirdi. Timur Han’ın Van ve çevresinin idaresine tayin ettiği Emir İzzeddin Şir, yanındaki Çağatay askerleri ile birlikte Kara Yusuf’un üzerine yürüdü. Yapılan küçük çapta bir çarpışmanın ardından iki taraf arasında barış sağlandı. Kara Yusuf geri çekilirken, Avnik Emiri Atlamış’ın dört yüz atlı ile İzzeddin Şir ve Çağatayların yardımına gitiğini gördü ve Erciş Ovasında bir gece baskını ile Atlamış’ı esir alarak, askerlerinin büyük bir bölümünü öldürdü. Kara Yusuf, daha sonra Atlamış’ı, Memluk Sultanı Berkuk’a gönderdi ve orada hapsedildi.

Timur Han, Hindistan Seferi’ni büyük bir başarı ile tamamlayarak yeniden Doğu Anadolu’da görülünce, Kara Yusuf, Van Gölü çevresindeki atalarından kalma yurdunu boşaltarak Musul’a çekildi (1399). Timur Han’ın Bağdat’ı ele geçirmek için ordu göndermesi üzerine Sultan Ahmet Celayir, yanında bulunan az sayıda asker ile Bağdat’tan ayrılarak Musul’da bulunan Kara Yusuf’un yanına gitti. Bu sırada Sultan Ahmet’e tabi olan kaleler, Timur Han’ın gönderdiği ordu tarafından ele geçirildi. Timur Han’ın ordusu Bağdat’tan ayrılınca, Kara Yusuf ve Sultan Ahmet, hiçbir güçlükle karşılaşmadan şehire hakim oldular. Ancak bu sırada Bingöl yaylasında bulunan Timur Han’ın, kendilerini arkadan çevirme planını öğrenince, Sultan Ahmet ve Kara Yusuf, Memluk sultanına iltica etmeye karar verdiler. Memluk sultanına bu durumu bildirmek için elçiler gönderdiler. Elçilerin dönüşünü beklemeyen Kara Yusuf ve Sultan Ahmet, yanlarında emirleri ve kuvvetleri olduğu halde Kahire’ye doğru yola çıktılar. Memluklerin Halep Naibi Demirtaş’ın yollarını keserek Suriye’ye girmelerine mani olmak istemesi üzerine iki taraf arasında şiddetli bir muharebe oldu. Muharebede Demirtaş ağır bir bozguna uğradı. Bu muharebenin neticesinde Kara Yusuf ve Sultan Ahmet’in, Memluk sultanına sığınma yolları kapandı. Bu yüzden iki hükümdar, Osmanlı padişahı Yıldırım Beyazıt Han’ın yanına gitmeye karar verdiler. Fakat aralarında çıkan anlaşmazlık yüzünden birbirlerinden ayrıldılar. Kara Yusuf, memleketine geri döndü. Timur Han ise, onların hareketlerinden günü gününe haber alıyordu. Gönderdiği kuvvetler, Sultan Ahmet Celayir’e ani bir baskın düzenleyerek mağlub ettiler. Sultan Ahmet, bütün ağırlıklarını kaybettikten sonra, güçlükle Osmanlı sultanına sığınabildi. Kara Yusuf Bey de Timur’un 1400’deki yakındoğu seferinde Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt Han’ın yanına gitti, ondan himaye ve iltifat gördü. Kendisine Aksaray havalisi maişet ve ikamet yeri olarak verildi. Bu durum, Timur Han ile Sultan Yıldırım Beyazıt Han arasında yapılan, 1402 Ankara Savaşı’nın sebeplerinden biri oldu.

1402 yılında Yıldırım Beyazıt’le yaptığı Ankara Meydan Muharebesi’ni kazanan Timur Han, Karakoyunlu Emiri Kara Yusuf’a kesin bir darbe indirdi. Timur Han’ın ordusu karşısında bozguna uğrayarak muharebe meydanından güçlükle kaçan Kara Yusuf, naibi Şeyh-ül-Mahmuti’ye sığındı. Dımaşk Naibi önce Kara Yusuf’a sonra da yine buraya gelen Ahmet Celayir’e iyi bir kabul gösterdi. Fakat bir süre sonra Timur Han’ın, Memluk sultanına yaptığı tehdit ve baskılar tesirini gösterdi. Memluk Sultanı Ebü’l-Ferec, Dımaşk naibinden Kara Yusuf ve Ahmet Celayir’in öldürülmelerini istedi. Ancak naib bu emri yerine getirmedi ve sadece hapsetmekle yetindi. Bir sene kadar hapiste kalan Kara Yusuf, buradan çıktıktan sonra Van Hakimi İzzeddin Şir üzerine yürüyerek Van bölgesini ele geçirdi. Onun eski ülkesine sahip olması üzerine, dört bir yana dağılan Türkmen emirleri tekrar bayrağı altında toplandılar. Kara Yusuf’un bu faaliyetlerine Azerbaycan ve Irak Arab Hükümdarı Miran Şahoğlu Ebubekir karşı çıktı. İki ordu çok geçmeden Nahcivan’ın batısında karşılaştılar. Ebubekir’in ordusu mağlub oldu ve kuvvetlerinin pekçoğu Aras Nehrinde boğuldu. Bu zaferle şöhret ve kuvveti bir kat daha artan Kara Yusuf, Tebriz ahalisinin isteği üzerine şehir önüne gelerek yaptığı muharebede Ebubekir’in babası ve Timur’un oğlu Miran Şahı öldürdü ve şehri ele geçirdi. Bir süre sonra Ebubekir’le karşılaşan Kara Yusuf, onu tekrar mağlub etti. Bu muvaffakiyetle Kara Yusuf, Timur İmparatorluğu’nun önemli bir parçasını alarak, Karakoyunlu Devleti’ni kurdu.

Kara Yusuf’un Ebubekir’e karşı kazandığı ikinci ve parlak zaferden sonra başta Irak Emiri Bistam Bey olmak üzere bütün emirler ona bağlılıklarını bildirdiler. Daha sonra Bistam Beyi, Irak-ı Acem’in fethine memur eden Kara Yusuf, Aladağ’a gitti. Bistam Bey, Sultaniye’yi fethedince, Kara Yusuf onu Irak-ı Acem valiliğine tayin etti. 1409 senesinde “zabtolunmaz” olarak tavsif edilen Alıncak Kalesi, Karakoyunlular’ın eline geçti.

Bu sırada Sultan Ahmet Celayir, Karakoyunlulara ait Tebriz’e girerek şehirdeki Türkmenlerin çoğunu katletti. Durumu öğrenen Kara Yusuf, Azerbaycan’a girerek, Tebriz yakınlarında karargah kurdu. İki ordu arasında vuku bulan savaşta, Sultan Ahmet askerlerinin büyük bir kısmıyla Karakoyunluların eline esir düştü. Sultan Ahmet, ordu komutanlarının ısrarıyla öldürüldü(1410). Kara Yusuf, bu zaferden sonra oğlu Pir Budak’ı hükümdar ilan etti. Irak-ı Arab üzerine sefer düzenleyip, bölgeyi ele geçirdi. Oğlu Şah Mehmet’i Bağdat’a vali tayin etti. Daha sonra Diyarbakır, Ergani üzerine yürüdüğü sırada, önüne çıkan Akkoyunlu Beyi Kara Yülük Osman’la savaşıp, onu mağlub ve sulha mecbur etti. Akkoyunluların müttefiki olan Şirvan veGürcistan hükümdarlarını da yendikten sonra, Irak-ı Acem’i tamamen ele geçirdi.

1420’de Ucan’da vefat eden Kara Yusuf Beyden sonra Karakoyunlulara bütünüyle hakim olabilecek bir şehzadenin bulunmaması birliği sarstı. Hükümdar ilan ettiği Pir Budak, kendisinden önce vefat etmişti. Karakoyunlu beyleri, cesur bir bey olan Kara Yusuf’un ikinci oğlu İskender Mirza’yı hükümdar ilan ettiler.

İskender, başa geçer geçmez Azerbaycan ve Doğu Anadolu’yu işgal etmekte olan Şahruh’la Eleşkird mevkiinde yaptığı savaşı kaybetti. Şahruh’un Azerbaycan’a dönmesinden sonra Tebriz’e gitti. Kardeşi İsfahan Mirza’nın elinde bulunan bu şehri zabtetti. Daha sonra Bitlis ve Ahlat çevresini ele geçirdi. Şemahi ve Şirvan civarına akınlar düzenledi ve Timurlu Sultanı Şahruh’u uzun süre uğraştırdı. Bir süre sonra İskender’in kardeşleri Şahruh tarafına geçtiler. Bunun üzerine Şahruh, 1434 senesinde Azerbaycan üzerine yürüdü. İskender, üzerine gelen bu kuvvetli orduya karşı koyamadı. Erzurum üzerinden batıya çekildi. Bu sırada yolunu kesen Akkoyunlu Beyi Kara Yülük Osman’ı Erzurum kalesi önlerinde yapılan savaşta yaraladı ve ölmesine sebep oldu. İskender, daha sonra Osmanlılara ait Tokat kasabasına sığındı. Osmanlı Devletine sığındıktan sonra, Karakoyunlu hükümdarlığı Şahruh’un yanında bulunan Cihanşah’a verildi. Bu yüzden Karakoyunlu Devleti, Şahruh’un ölümüne kadar Timurluların himayesi altında kaldı. Şahruh çekilince, İskender, kardeşi Cihanşah ile uğraşmaya başladı ise de, Sofuabad mevkiinde yapılan muharebede mağlub oldu (1438). Nahcivan taraflarındaki Alıncak Kalesine sığındı. Fakat, orada oğlu Kubad tarafından öldürüldü(1438).

İskender’in ölmesiyle, rakibsiz kalan Cihanşah Karakoyunlu hükümdarı oldu. Gürcüleri mağlub ettikten sonra hakimiyetini tanımayan Bağdat’ı 1444 senesinde ele geçirdi. Şahruh’un vefatına kadar, ona bağlılığını muhafaza etti. Sonra Timur evlatları arasındaki taht mücadelelerinden faydalanarak, Fars ve Kirman eyaletlerini ele geçirdi (1457). Horasan ve Herat’ı ele geçirdiği sırada oğullarından Hasan ve Pir Budak isyan ettiler. Cihanşah, bu isyanlarla uzun süre uğraştı. Osmanlı sultanlarından İkinci Murat Han (1421-1451) ve Fatih Sultan Mehmet Han (1451-1481) ile dostane münasebetler kurdu ve devletini yükseltip, ülkenin sınırlarını genişleterek ‘sultan’ ve, ‘Hakan’ ünvanlarını kullandı. Karakoyunlu ülkesi en geniş sınırlarına Cihanşah döneminde kavuştu. Bütün İran, Irak, Güney Kafkasya, Doğu ve Güneydoğu Anadolu dahil Basra Körfezine kadar genişleyen Karakoyunlu Türkmen Beyliği, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın hücumlarına uğradı. Nihayet, 1467 senesinde Mardin’de Uzun Hasan’a yenilen Cihanşah, aynı muharebede öldürüldü. Cihanşah’ın yerine oğlu Hasan Ali geçti. Hasan Ali, iki yıl saltanat sürüp, 1468 senesinde ölünce, Bağdat kolu dahil bütün ülke uzun Hasan tarafından ele geçirildi. Böylece Karakoyunlu Devleti tarihe karıştı.




Devlet teşkilatı:

Karakoyunlular, devlet teşkilatı hususunda tamamiyle Celayirli ve İlhanlı devlet an’ane ve müesseselerine bağlı kaldılar. Bu devlette hükümdar seçiminde aile ve aşiret reisleri müessirdi. Devleti teşkil eden aile efradı ve aşiret reisleri tarafından kim uygun görülürse, idare onun eline verilirdi. Devlet işlerinin mercii Büyük Divan idi. Reisine Sahib-i Divan denilirdi. Bunun emrinde Sahib-i Azam adını taşıyan reisler de vardı. Vilayetler hem ikta, hem de idare olarak hanedan ailelerinden olanlara ve emirlere verilirdi. Bunlar iktanın gelirine göre asker beslemek mecburiyetindeydiler. En önemli vilayetlerinden olan Fars, Yezd, İsfehan ve Bağdat’tan her biri bir şehzade tarafından idare edilmekteydi. Bu şehzadelerin çok kalabalık maiyetleri ve muntazam saray teşkilatları vardı.

Karakoyunlu Devletinde ordu, yaya ve atlı kuvvetlerden meydana geliyordu. Beylere bağlı tımarlı askerle ayrıca önemli bir yekün teşkil eden tımarlı sipahi ve çerik denilen aşiret kuvvetleri, devletin esas askeri gücünü meydana getiriyordu. Ordu günümüzdeki takım, bölük, tabur ve alay gibi, koşun, tip ve fevc diye bir takım gruplara bölünmüştü. Harp esnasında öncü birliklerine pişdar denilirdi. İhtiyat ordu karargahına uruğ denilmekteydi. Hükümdarın maiyetindeki kapıkulu askerleri, maaşlarını divandan alırlardı. Kara Yusuf Bey, askerlerinin maaşlarını tam zamanında almalarına çok dikkat ederdi. Bu iş için ayrıca, bir teşkilat da kurmuştu.




Kültür ve medeniyet:

Karakoyunlu hükümdarları savaşların yanında, memleketin imar ve ihyası için de çalışmışlardır. Cihanşah, adalet ve imarcılığı ile meşhur olmuştur. Saltanatı devrinde Tebriz’i mamur bir belde haline getirmiştir. Timur Han tarafından ortadan kaldırılmasına rağmen o devirde tekrar ortaya çıkan Hurufilik adlı sapık fırkanın önüne geçen Cihanşah, Tebriz’de bulunan Hurufilerin çoğunu ortadan kaldırarak, İslamiyet’e büyük hizmette bulundu. İlme ve alimlere hürmetkar olup, ilim adamlarını koruyup gözetmiş, medrese ve camiler yaptırmıştır. Tebriz’de muhteşem ve müzeyyen bir cami yaptıran ve memleketin muhtelif yerlerini abideler ile süsleyen Cihanşah, şairleri himaye etmiş ve kendisi de Hakiki mahlasıyla Türkçe ve Farsça şiirler yazmıştır. Onun oğlu Bağdat Valisi Pir Budak da şairdi. Meşhur alimlerden Celaleddin Devani, Akkoyunlulara intisab etmeden önce, Tebriz’de Cihanşah’ın medresesinde müderrislik yapıyordu. Devani, Farsça yazdığı Risale-i Huruf isimli eserini Cihanşah adına telif etti. Yine Şeyh Şücaeddin bin Kemaleddin Kirmani, Hadikat-ül-Mearif adlı eserini Cihanşah adına kaleme aldı.

Cihanşah’ın Tebriz’de tamamen mermer taştan yaptırdığı ve çiçekli çinilerle süslediği Gökmedrese, diğer adı ile Muzafferiye Medresesi çok meşhurdur. Medresenin özellikle kapısı bir sanat harikasıdır. Tebriz’de, Cihanşah’ın hanımının yaptırdığı, Büyük Cami ve medresesi vardır.

Karakoyunlular, itikat bakımından Şiiliğe meyilli olduklarından, gerek Memluk Devleti, gerekse Akkoyunlular ve diğer Sünni devletler bunların aleyhinde idiler. Bilhassa Akkoyunlularla olan mücadelelerinin sebeplerinden biri de aralarındaki mevcut mezhep farkıdır. Buna rağmen, Karakoyunlu paralarında ilk dört halifenin adları ve Kelime-i şehadet yazısı görülmektedir.

Karakoyunlu Hükümdarları: Tahta Geçişi

Bayram Hoca................................... (?)
Kara Mehmet Bey......................... 1380
Kara Yusuf Bey............................. 1389
İskenderşah.................................. 1420
Cihanşah...................................... 1438
Hasan Ali...................................... 1467
Akkoyunluların işgali...................... 1468





www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)