Mehdi  Halıcı
hukukçu, yazar


Cemşid Bender



10 Nisan 1927 tarihinde Konya’da doğdu. Konya Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1950 yılında mezun oldu.

1958 yılında “Osmanlı Devleti Maliye Teşkilatı” konulu tezini vererek hukuk doktoru oldu. Fransa’da öğrenciliği sürecinde Fransa devletinin Cezayir’e karşı yürüttüğü işgal savaşına karşı mücadele etti.

1958 yılı sonlarında Norveç’e giderek bu ülkede kooperatifçilik ihtisası yaptı.

Yazı merakı ortaokul sıralarında başladı. İlk öyküsü Cemal Nadir’in Arkadaş dergisinde 25 Nisan 1941 tarihinde çıktı.

Lise son sınıfta Muammer Yüzbaşıoğlu ile birlikte Konya’da Babalık Sanat ve Kültür dergisini yayınladı.

1951 yılında Lütfi Hodoğlu ile Bizim Şehir adlı haftalık gazeteyi çıkardı. 1987 yılında da Mehmet Köse ile Haftalık Görüş gazetesini yayınladı.

1961-1964 yılları arasında Konya Gazeteciler Cemiyeti başkanlığını yaptı. 1959–1980 yılları arasında Türk Dil Kurumu üyeliğinde bulundu.

1974 yılında tekrar Norveç’e gitti. Bu ülkede 1983 yılına kadar Antikçağ Anadolu Tarihi ve bununla ilgili arkeolojik veriler üzerinde Batı kökenli kaynakları oluşturdu. Paris ve Berlin üniversiteleri kitaplıklarındaki konuyla ilgili doktorluk ve doçentlik tezlerini topladı. 1983 yılında Konya’ya döndü. 1988 yılında İzmir’e yerleşti.

Çatalhöyük kazılarının yürütülebilmesi için Paris’te Jean Vidal’ın kurduğu Bilim Komitesi’ne üye seçildi.

1962 yılında Millet Partisi, 1968’de de SDHP Konya il başkanlıklarında bulundu.

Varlık, Türk Dili, İstanbul, Çağrı, Sesler (Üsküp Yogoslavya), Via Menn (Oslo-Norveç) Yaba ve Berfin Bahar gibi dergilerde yazı ve öyküleri yayınlandı.

Ayrıca Özgür Bilim, Yeni İnsan, Sekretin, Roj, Tori, Berfin Bahar, Pir Sultan Abdal, Evrensel Kültür, Welat, Halay Satan, Yurtsever Emekçiler, Alevi Halk Gerçeği, Behrem, Nefes, Revşen dergilerinde; Cumhuriyet, Gündem, Yeni Meram ve Yeni Konya gazetelerinde ve Flaş Dergisi’nde köşe yazarlığı yaptı.

1991-1997 yılları arasında başta Almanya olmak üzere Avusturya, İsviçre, Hollanda, Belçika, Norveç ve İngiltere’de düzenlenen 47 konferans ve panele katıldı, bildiriler sundu.

1992 yılında Londra’da Avam Kamarası’nın kültür salonunda İşçi Partisi’ne mensup milletvekillerinin katıldığı toplantıda bir konuşma yaptı. Bu toplantıda Dünya Yazarlar Birliği Genel Sekreteri Mandi Garnor kendisine eşlik etti.

Yazarlığının yanı sıra resim ve şiir alanlarında da eserler verdi. Norveç’te yaşadığı yıllarda geçiminin bir bölümünü yağlı boya resimlerden sağladı.

1988 yılında İzmir’e yerleştikten sonra yazdığı yazı ve eserlerde Cemşid Bender adını kullandı.

8 Nisan 2008 tarihinde İzmir'de vefat etti.





HAKKINDA YAZILANLAR

Anadolu'da Türkler ve Kürtler
Taha Akyol
Milliyet 15 Ağustos 2005

TARİHÇİ Prof. Osman Turan, bizde, hatta dünyada bir numaralı Selçuklu dönemi uzmanıdır ve eserleri Anadolu'nun Türkleşmesi, bu arada Güneydoğu'da Kürt nüfusunun gelişimi gibi konularda son derece aydınlatıcı niteliktedir.

Bugün merhum Turan'ın bir eserinden, "Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi" adlı kitabından bahsedeceğim. (www.otuken.com.tr).

Cemşid Bender gibi şoven Kürt milliyetçilerine göre, Kürtler beş bin yıldan beri bugün bulundukları topraklarda yaşıyorlar, Türkler sonradan gelmişlerdir, Kürtçe antikçağı aydınlatan bir dildir, insanlığı mağaradan kurtaran, matematiği icat eden Kürtlerdir! vs... (Kürt Tarihi ve Uygarlığı, Kaynak Yay., sf. 29-31, 46)

Prof. Turan'dan öğreniyoruz ki, Türklerin Anadolu'ya girmesinden önce, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun pek çok yerinde, şehirden şehre değişmek üzere, Ermeniler ve Süryaniler çoğunluğu oluşturuyordu, hatırı sayılır bir Rum nüfusu da bulunuyordu.

Mesela Malatya'da Ermeniler ve Süryaniler; o zaman adı Hısn-ı Mansur olan Adıyaman'da, Harput'ta, Muş, Bitlis ve Van'da Ermeniler; Urfa, Mardin, Hasankeyf, Silvan ve Diyarbekir'de Süryaniler, biraz da Yahudiler yaşıyordu.

Prof. Turan, 1070 yılındaki Urfa nüfusunu örnek verir:
"20 bin Süryani, 8 bin Ermeni, 6 bin Rum ve Frenk..."
Frenkler Birinci Haçlı Seferi'nde Urfa ve çevresini içine alan bir "Haçlı Kontluğu" bile kurmuşlardır. (Sf. 250)
* * *

BİZANS hem sosyoekonomik bakımdan çöküntüye gidiyordu ve hem de mezhep farkı sebebiyle Doğu'daki Ermeni ve Süryanilere büyük baskı yapıyor, onları dağıtmak için şuraya buraya tehcir ediyordu.

Malazgirt'ten sonra kurulan Türk beyliklerinin dinlere saygılı davranışı Ermenilerin, özellikle de Süryanilerin dostça duygularıyla karşılaşmış, hiç büyük Türk-Ermeni veya hele de Türk-Süryani savaşı yaşanmamıştır. (Sf. 252-253)

Bölgenin Müslüman nüfusuna gelince... İslamlaşma, Hz. Ömer'in fetihleriyle 7. yüzyılda başladı. Bugün Diyarbakır ilini oluşturan topraklara o zaman Arap Bekir Bin Vâil aşireti yerleştiği için buraya "Diyar-ı Bekir" denildi.

Müslüman nüfus, değişen oranlarda Türk, Kürt ve Araplardan oluşuyordu.

Selçukluların Ortadoğu'ya girişi Anadolu'ya doğru büyük göçlere yol açtı: Biri Anadolu'yu Türkleştirecek Türk göçü...

Öbürü, Kürtlerin de Doğu İran'daki orijinal dağlık yurtlarından kuzeye ve batıya, yani Anadolu'ya göçmeye başlaması... (Sf. 255)

Bölgeye ikinci Kürt göçü, Eyyubiler zamanında oldu. (Sf. 134, 155)

Yavuz Selim'le Şah İsmail'in kavgasında bazı Alevi Türkmen aşiretleri İran'a, İran'daki bazı Sünni Kürt aşiretleri Türkiye'ye göçecektir.
* * *

KÜRTLERİN Fırat'ın doğusuna yayılmasında, Selçukluların Bizans'ı geriletmesinin rolü çok büyüktür. Bölgede kurulmuş bulunan Türk beylikleri, Saltuklular, Sökmenliler ve Artuklular ile Türkleşmiş Kürt Mengücek hanedanları Kürtleri "cihat arkadaşı" olarak gördüler. (Sf. 252)

Göçebe hayat tarzı Türkmenlerde de Kürtlerde de hâkimdi, bu yüzden ikisinin içinde geniş bir kesim eşkıyalık, yağmacılık yapıyor, birbirleriyle de çatışıyorlardı. (Sf. 133, 143, 212)

Ama göçebe Türkmenlerin göçebe kesimleri daha Artuklular zamanında tarım ve ticarete, şehir hayatına yöneldiler. (Sf. 256-259)

Tarihçi Claude Cahen, dağlık arazileri yüzünden Kürtlerde göçebeliğin çok uzun süre devam ettiğini belirtir.

Aynı sosyal kulvarda rakip olmamaları ve dindaşlık faktörü, tarihte Türkmen ve Kürt birlikteliğini sağlamış, Gökalp'in belirttiği gibi, nüfus yoğunluğuna ve hayat tarzına göre bazı Türkmenler, mesela Siverek'te Karaçeli aşireti gibi Kürtleşmiş, buna karşılık tarım ve şehir hayatına geçen Kürtler Türkleşmiştir.

Bu konularda Claude Cahen'in ve Mükremin Halil'in eserlerinde çok geniş bilgi vardır; onları başka yazılarımda tanıtacağım.

Böylesine iç içe geçmiş bir tarihi, etnik milliyetçilik fanatizmiyle parçalamaya çalışmak, ancak kötü niyetle yapılabilecek bir 'tahrif'tir.




VEFAT-HABER

Tarihçi Cemşid Bender Hayatını Kaybetti
8 Nisan 2008

Bir süredir beyninde bulunan tümör nedeniyle tedavi gören ünlü Kürt tarihçisi Cemşid Bender, hayatını kaybetti.

Bir süredir beyninde bulunan tümör nedeniyle tedavi gören ünlü Kürt tarihçisi Cemşid Bender, hayatını kaybetti.

81 yaşında İzmir Karşıyaka’daki evinde geçtiğimiz gün sabaha karşı vefat eden Bender, İzmir’de defnedildi.

Gerçek adı Mehdi Halıcı olan Cemşid Bender, babası Karlıova, annesi Başkale ilçesinden Kürt bir aileden geliyordu. DSP milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı’nın da ağabeyiydi.

Yazın dünyasına, hukuk ve edebiyat alanlarında bir çok yetkin ürün veren Cemşid Bender, özellikle Kürt tarihi, dili, kültürü ve mitolojisi ile Alevi kültürü üzerine bir çok kitaba imza attı.

Bender, son olarak "Selçukludan Günümüze İz Bırakanlar" adlı kitabını yayınlamıştı.




HAKKINDA YAZILANLAR

Mezopotamya Bilgesi Cemşid Bender
Berfin Yayınları
Sayfa Sayısı:254
Kitap Ebatı: 13x19
ISBN:9789756680674

Yaşamöyküsü, yazın türlerin birisi hatta en ilgincidir; çünkü bir insanın yaşamıdır söz konusu olan. O insanın yaşamı boyu oluşturduğu serüven, insanlığın serüveninin bir parçasıdır. Bu yönden her yaşamöyküsü aynı zamanda insanlığın öyküsüdür, çağının öyküsüdür; acısıyla tatlısıyla, umutları mutluluğu ve umutsuzluklarıyla; geçmişi ve geleceğiyle! Onun için derler ya: "Her İnsan Bir Tarihtir!" diye. Sayın Bilge Sosyolog Dr. Mehdi Halıcı, yazarlık sanı ile Cemşid Bender, seksen yıla yaklaşan bir yaşam içinde elindeki kalemiyle insanlığa, topluma, çevresine ışık, aydınlık, umut dağıtan hümanist bir bilge yazar. Onun için; bu yaşamöyküsünü okuyan her insan kendinden bir şeyler bulur bu öyküde. Bu öykü; ilginç bir yörenin, saygın bir bilgenin öyküsüdür. Ona saygıyla "Merhaba!" diyoruz. - Zeki Büyüktanır



www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)