Biyografi Ara!
Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor
Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor
ekonomi yazarı
Haftalık toplantılarımızda şirketin tüm sorunlarını masaya yatırır, genel müdür ve muavinler birlikte çözüm arardık. Necdet Bey, bazı sorunlar karşısında “önce hendek kazıp, sonra üstüne köprü inşa etmeyelim” derdi. Kısaca yönetim sanatının en temel öğretilerinden olan “sorunu sorgulamadan, çözüm arama” ilkesini sık sık bize hatırlatırdı. Gerçekten, bir sorunu çözmenin en ekonomik yolu, o sorunun oluşmasına engel olmaktır. Bir örnek vereyim. Mesela Belgrat Ormanlarının piknik mahalleri, yazın naylon poşet, boş şişe ve yemek artığı çöpten geçilmez. Orman idaresi de her yere, atıkları toplamak kolay olsun diye çöp varilleri yerleştirir. Dolunca da bunları araçlarla dışarıya taşır. Ama pislikle bir türlü baş edemez.
ORMANDAKİ ÇÖP İNSAN YAPMASIDIR
Vicdan ve ahlak sahibi insanların yaşadığı medeni ülkelerde birçok ulusal parkı ziyaret ettim. Birçoğunda tek bir çöp kutusu yoktu ve etraf tertemizdi. Çünkü ormandaki çöpü, ormanın kendisi değil, oraya gelen insanlar yaratır. O ülke vatandaşları “atmazsan, çevrede çöp olmaz” gibi çok basit bir kuralı içselleştirmişti. Herkes dolu getirdiği gıda kaplarının içindekini yedikten veya içtikten sonra, hafiflemiş boşlarını getirdiği torbaya koyup evine götürüyordu. Böylece çöp sorunu oluşmuyor ve çözüme de gerek kalmıyordu.
ULAŞIM SORGULAMADAN TRAFİĞE ÇÖZÜM GELİŞTİRME
İstanbul’un önemli sorunlarından biri, trafik sıkışıklığıdır. Bu sıkışıklığın en ilgi çeken bölümü de Boğaziçi geçişidir. Bunun için köprüler ve tüneller inşa ettik ve etmeye devam ediyoruz. Niye? Boğaziçi geçişlerine çözüm olsun diye bunları yapıyoruz. Şimdi birlikte düşünelim. Niçin bu kadar çok İstanbullu her Allahın günü iki kez “karşıya” geçmektedir? Hatta devam edelim, niçin her sabah yüz bin kişi Eminönü, Karaköy’e veya Maslak’a gitmekte ve yollar tıkanmaktadır. Örnekler çoğaltılabilir. Bunun sebebi tamamen, trafik sorunu düşünmeden yapılan imar planlamasıdır. Hâlbuki şehir planı, ulaşım planıdır. Şehir ekonomisinin verimini arttırmak için imarda amaç ulaşım gereğini azaltmak olmalıdır. Her semtte, hem konut hem de işyerleri bulunmalı insanlar işlerine tek vasıtayla ve hatta yürüyerek gitmelidir.
BİR İSTANBUL İSTANBUL’A YETMEZ
İstanbul’un imar planları, her ilçeyi “kendi kendine yeterli” hale getirecek şekilde hazırlanmalıdır.
Son Söz: Yanlış çözüm, çözdüğü sorunu büyütür.
1930’da Arjantin’de doğmuştu. Ailesi, Suriye’den göç etmişti. Hıristiyan Arap kültürden geliyordu. Ailesinin Arjantin’e göç ettiği yıllarda Suriye’den gelenlere “El Turko” denirdi. Çünkü onlar Türkiye’den gelmiştiler. Çoğu İtalyan asıllı olan Arjantinliler, Suriye göçmeni Hıristiyan Araplara, siz nesiniz, hangi millettensiniz diye sorunca onlar “biz Türk’üz” demişlerdi. Kendileri Türk’üz dedikleri için onlara “El Turco” denmişti. Pek tabii sohbet koyulaştıkça Suriyeli ve Arap olduklarını da ilave etmişlerdi Ama onlar kendi tanımlarına göre öncelikle Türk’tüler. Türklük işte böyle bir şeydi. Hem de 100 yıl önce bile. Bölücüler, gericiler ve mandacı ecnebileşmiş-Türkler için, bunu anlamak bu kadar zor mu?
TÜRKİYE TÜRKLERİN OTURDUĞU YERDİR
Bir yurt, ismini genellikle orada oturanlardan alır. Mesela Fransa, Fransızların; Almanya, Almanların; İtalya; İtalyanların yurdudur. Eğer bir yurt, coğrafi bir isimse, mesela Anadolu (Yunanca günesin doğduğu yer) o topraklarda oturanlara, oralı anlamında “Anadolulu” denir. Türkiye kelimesi, Türklerin oturduğu yer demek olduğuna göre, orada oturanlara Türkiyeli demek dilin mantığına aykırıdır. İnsan İstanbullu, Ankaralı, Londralı, Parisli olabilir. Çünkü oturulan yerin adı, oturanlardan türememiştir. Türkiye’ye “Türkiye” adını Türkler değil, başkaları vermiştir. İlber Hoca’ya göre, ilk olarak İtalyanlar bu topraklara Turchia demiştir.
ÜÇ TARZ-I SİYASET
Asrın başında dağılmakta olan Avrupa’nın hasta adamı Osmanlı Devletinin toparlanabilmesi için model geliştiren fikir adamı Yusuf Akçura, Türkçülük, Osmanlıcılık, İslamcılık diye “Üç Tarz-ı Siyaset” vardır demiş ve Türkçülüğü önermiştir. Cumhuriyetin “ulus devlet” teorisinin başlangıcı budur. Anlaşılan bu teori, bugün tasfiyeye tabi tutulmaktadır. Bunun yerine Osmanlıcılık veya daha çok İslamcılık konmaya karar verilmiştir.
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ BİTMEYECEKTİR
Çünkü bağımsız bir devlette yaşayanların oluşturduğu bir ulusun, birlik ve bütünlüğünü koruma demek olan çağdaş milliyetçilik hiçbir ülkede bitmeyecektir. Bunların başında da bağrında 50 milyon Alman asıllı insan barındıran ve Almanya’ya karşı savaşmış olan ABD gelir. Bu milliyetçiliğin ruhu, Hz. Muhammed’in Veda Hutbesi’ndeki birlik öğüdünün ta kendisidir. Amacı, kavimciliği, aşiretçiliği, bölgeciliği, mezhepçiliği, cemaatçiliği, tarikatçığı, etnik milliyetçiliği ortadan kaldırıp “barışı” sağlamaktır. Bunu İslamcılık sağlayamaz. Müslüman Arap ülkelere bakın yeter.
Son Söz: Bindiği dalı kesen, bindiği dalı idrak edemeyendir.