Vakıfbank Genel Müdürü iken, 1997 Nisan ayında görevinden ayrıldı. Daha sonra Bayındır Holding Finans Koordinatörü oldu. Daha sonra Yaşar Holding Finans Grubu'nun başına geçti.
SÖYLEŞİ
Fehmi Gültekin: 'Menekşe tarlasına filleri soktular' Nuriye Akman 1 Haziran 1997, Pazar
Vakıfbank'ın bir süre önce görevden alınan genel müdürü Fehmi Gültekin'in şahsında Türkiye'de kamu yöneticisi olmanın anlam ve önemini konuşmak istedim. Vakıfbank'ta kaynayan cadı kazanlarının nedenini anlamaya çalıştım. Tek enstrümanım sorularımdı. Aydınlanmama yetmedi.
Şu anda boşta mı geziyorsunuz?
Görevden alındığım andan itibaren kafamı dinlemeye çalışıyorum.
Kafanızdan tam tam sesleri mi geliyor?
Yo, kafamda çok dinlendirici bir müzik var.
Görevden alınmış bir genel müdür olmak nasıl bir duygu?
Kendimi görevden alınmış bir genel müdür olarak görmüyorum.
Neden? Kamuda genel müdürler İzmir Marşı'yla gelip Mehter Marşı'yla gitmeye alışkın oldukları için mi?
Yok değil. Her görevden ayrılmak başka bir görevin başlangıcı olur. Genel müdürlüğün size tapu kaydı olmayan bir görev olduğunun bilinciyle hep arkadaşlarıma şunu söylemişimdir. Biz doğruyu ve inandığımızı yapacağız. Bunu yaparken birilerinin menfaatine ters düşebiliriz. O gün gidebileceğimizi bilerek hareket edeceğiz.
O günlerde "Yarın ölecekmiş gibi ibadet edecek, hiç ölmeyecekmiş gibi çalışacaksınız" hadisinden esinlenip, "Hiç görevden alınmayacak veya yarın görevden alınacakmış gibi çalışacağım" diyordunuz.
Evet. Hiç görevden alınmayacakmış gibi işlerimi ayarladım yarın görevden alınacakmış gibi de kendimi hazırladım.
Hiç görevden alınmayacakmış duygusu insana rehavet verir. Ertesi gün görevden alınma beklentisi ise stres getirir. Son 4 yıldır rehavet ile stres arasında gidip gidip geldiniz o zaman.
Hiç öyle olmadı. Görevden alındığım gün bile arkadaşlarıma işleri aksatmamalarını söyledim. İdarede devamlılık vardır. Sakın dedim, genel müdür gitti harç bitti, yapı paydos yok.
Peki ertesi gün görevden alınmayıp 4 yıl kalmayı siyasileri kızdıracak bir iş yapmayışınıza mı bağlıyorsunuz?
Yok. Ben gündemdeki adam olmak istemiyorum. Bakın ben daha önce Vakıfbank'ta kim varsa o arkadaşlarla çalıştım. Yetkilerimin tümünü devrettim, başarıyı onlarla paylaştım. Buna rağmen arkamdan 4 genel müdür yardımcısı, başkanlar görevden alındı.
4 yıl koltuğunuzu koruyabilmek için ne yaptınız?
Doğruyol-CHP iktidarında Necmettin Cevheri, benim hiçbir işime karışmadı. Bana müthiş güvendiği ve hiç yanlış yapmadığımı gördüğü için de bir günden bir güne şu krediyi şuna ver, şunu yap dememiştir.
Cevheri'nin dünürünün yüklü miktardaki kredi borcunu sildiğiniz iddia ediliyor.
Yalan. O bahsettikleri kişi dünürü değil. Urfalı bir işadamı, bankada kredi kullanmış Irak savaşı döneminde, ödemelerini yerine getirememişti. O zaman genel müdür yardımcısıydım ve bu işten sorumlu değildim. Sayın Cevheri'yi ve beni yıpratmak için söylenmiş sözlerdir. Borcun kapanma olayı benim dönemimde olmamıştır. Anayol döneminde bağlı olduğumuz Rüştü Saraçoğlu da bir tek işimize müdahale etmemiştir.
Yani müdahale son 8 ayda mı oldu?
Bu iktidar kurulduğunda Sabri Tekir'e gittim, adamlarınız vardır çalışacağınız, böyle bir durumda görevi zorluk çıkartmadan devrederim dedim. "Gıyabında birçok kişi olumlu referans verdi. Ancak şikayet edenler de var. Biliyorum çekemediklerinden söylüyorlar. Seninle çalışacağız" dedi. Kendisine brifing hazırladım. Bankayı, düşündüğünden çok ileri seviyede bulduğunu ifade etti. Bir ay önce Sayın Başbakan'a brifing verdik. Hayranlıkla dinledi. "Harika, mükemmel. Dört dörtlük olmuş, doyamadım" dedi. Partisinin il ve belediye başkanlarıyla yaptığı toplantıda bize methiyeler dizmiş. Adamlar geldi, ne yaptınız da Başbakan'ı böyle memnun bıraktınız diye boynuma sarıldı. Bir hafta sonra ben Güney ve Doğu Anadolu Bölgesi'ne gittim. Benden sonra Urfa'ya giden bakanımız bu gezimden duyduğu memnuniyeti ifade etti. Bir gün sonra beni çağırdı. "Başbakan'ın talimatı. İmzalayın" diye bir dosya uzattı. Nedir bu dedim. "Görevden alınma yazısı" dedi. Yarın bana ne yaptın da görevden alındın diyecekler. Ne diyeceğim dedim. "Bir gerekçesi yok bunun. İmzalayın" dedi. İmzalamadan çıktım odadan. Şok olmuştum. Görevden alınabilmem için Vakıflar Genel Müdürü'nün önerisi, Başbakan'ın onayı gerekir. Yasaya göre Başbakan'ın onaylayacağı bütün durumlarda Başbakan Yardımcısı'nın da onayı gerekiyor. Ama Sayın Çiller'in onayı yoktu.
Özer Çiller'le çok yakın olduğunuzu söyleyenler var.
Yok öyle şey. Benim en yakınım Vakıfbank'tır. Başka yakınım olmaz.
Tanışıklığınız var mı peki?
Yok yok benim hiç öyle bir şeyim yok.
Peki ne zamandır tanışıyorsunuz?
Ne olur beni başka şeylere çekmeyin. Benim siyasi kimseyle dostluğum olmaz.
4 yıl görevde kalma adına hiç taviz verme durumunda kaldınız mı?
Kalmadım. Eğer uygun bir şey değilse anında reddettim.
>Vakıfbank tarihinde genel müdür yardımcılarının maximum 8 olduğu doğruysa, döneminizde bu sayının 12'ye çıkması bir taviz kabul edilebilir mi?
Vakıfbank'ta 10 tane genel müdür olduğu zamanlar da oldu. O zamanki işlem hacmiyle bugünkü arasında çok büyük fark var.
Bir düzine genel müdür yardımcısına ihtiyaç var mı?
Var eğer görev verirseniz, isterseniz 15 de olabilir. Birilerinin Vakıfbank'ı koruması, bunun için temeline zarar vermeyecek neler varsa onu yapması gerekiyor. Birtakım talepler olmuştur. Sırf Vakıfbank'a zarar vermemek için ve fazla da önemli olmadığı için o arkadaşları ben genel müdür yardımcısı yaptım.
Bakanınız Sabri Tekir'e 3-4 Vectra araba aldınız mı?
Yok. Sabri Tekir'e değil, biz bakanlıklara alıyoruz araba. Başbakanlık'ta bir sürü arabamız var.
Bu bir Vakıfbank geleneği mi?
1954'den bu yana devlet bakanlıklarının, Başbakanlığın bir takım ihtiyaçları bankalardan karşılanır. Bu gayet doğaldır. Milli Gençlik Vakfı'na da bir araba verdiğim yönünde iddialarda bulunuldu. Vermedim, vermem de. Sayın Tekir'in de şahsına değil, Bakanlığın özel kullanımında özel bir araba olması lazım.
Özetle RP'nin adamı olamadınız mı?
Ben kimsenin adamı olmadım.
Bu, her devrin adamıyım anlamına da gelebilir mi?
Hayır. Ben işimin gereğini yapan adamım. Hangi iktidar olursa olsun uyum sağlarsa beraber çalışırım. Demek ki uyum sağlayamamışım ki bugün görevde değilim.
Fehim Adak'la hemşehri ve Arap kökenli olmanın etkisiyle, eşlerinizi de içine alan bir yakınlığınız vardı. Ne oldu? Fehim Adak sizi sattı mı?
Ben öyle bir şey diyemem. Fehim Adak'a neden beni aldınız bile demedim. Bakın Fehim Adak'la benim diyaloğum fevkalade iyi noktada. Hemşerilik falan değil. Göreve geldiklerinde beni çağırdı, "Bu ülke için iyi şeyler yapmak, ekonomiyi düzeltmek istiyorum. Sen olsan ne yapardın?" dedi. Çok samimi buldum bu isteği, arkadaşlarla oturduk öneriler koyduk ortaya, birtakım yönlendirmeler yaptık. Fevkalade memnun kaldı.
Niye kurtaramadı sizi?
Gidip de beni kurtarın demedim kimseye. Bakın bu bankada bir yerlere gelme arzusunda olanlar var.
Bu, klasik "herkesin gözü benim koltuğumda" fobisi olabilir mi?
Valla değil yemin ediyorum. Beni tanısanız bunları sormazsınız. Ben o koltuğa hiç oturmadım.
Poponuzun oturması önemli değil sonuçta o koltuğun sahibiydiniz.
Şey olarak da oturmadım hakikaten oturmadım.
Oturmadınız da ayağı yanık kedi gibi mi dolaştınız?
(Kahkahalar) Hayır. İsteseydim ben 15 sene de orayı korurdum.
Nasıl?
Çok şeyler yapmak lazım o zaman kişiliğinden uzaklaşman lazım. Ne yaptıklarını görmüyor musunuz. Benim söylemem olmaz, o arkadaşları itham etmiş olurum. Ben onurumla gittim. Kimsenin arkamdan falancaya usulsüz kredi verdi, kendine menfaat sağladı, şuna şöyle yarandı dediğini duydunuz mu. Ben şimdi x şahsına kredi verseydim, böyle bir olayla karşılaştığım için söylemiyorum, x şahsı Başbakan'a, bakana bilmem kimlere yakın olan kişileri tespit etseydim onların her taleplerini yerine getirseydim o zaman...
4 yıl boyunca hiç mi bu taleplerle karşılaşmadınız?
Karşılaştım.
Bu süre içinde koltuğunuza bir şey olmadı. 15 yıl kalmanın bedeli varsa, 4 yıl kalmanın da var demek.
Ama hiçbir olumsuz talep de benden geçmedi.
Bir kamu yöneticisi siyasi ağırlık merkezlerini mutlaka dikkate alır. Dengeyi kaydırdığı an kellesi gider. Siz nerede kaydınız?
Bakın bana çok talepler gelmiştir. Uygun olmayanların hiçbirisi yapılmamıştır. Benim dönemimde kanuni takipteki kredilerim sıfır. 8833 çalışanın kıdem tazminatının karşılığı 4 trilyonluk fon ayırmışım. Eğer bunları yatırmasaydım benim karımda görünecekti. Vakıfbank şu anda Türkiye'nin en likit bankası. Yurtdışında işlem yapan firmalar Vakıfbank mektubuyla gittiklerinde pazarlık imkanları çok fazla. Vakıfbank Türkiye'nin en semiz bankası.
Biraz arşiv karıştırdım. Hem faizi günah görenleri de sisteme katacağım diyor, hem de faize karşı olduğunuzu söylüyorsunuz. Kişisel hesaplarınız için faiz almıyorsunuz. Faize karşı çıkarken mi İslamı bankacılık olmaz derken mi daha samimi misiniz?
Benim hiç vadeli hesabım olmadı. Faizde hiçbir hesabım yok. Babamın vasiyeti var. Oğlum, faiz almayacaksın, harama el uzatmayacaksın, kimsenin hakkını yemeyeceksin, dedikodu yapmayacaksın demiştir. Ben faiz almıyorum ama bankacılık yapıyorum. Faizsiz bankacılıkla ilgili çalışmalar yapacağım, 65 milyon insanı bu sistemin içine sokacağım dediğimde yalnız benim düşüncem değildi. Citybank bile İslami düşüncedekileri sisteme sokmaya çalışıyor. Ben çok modern bir bankacıyım.
Paranın dini olmadığından mı?
Parayla uğraşan her insanın düşüncesine uygun enstrümanı bankacılık sistemine sokmak istiyorum. Siz diyorsanız ki bana öyle bir porföy oluşturun ki kazancımın içinde içki ve faiz olmasın, düşüncenize saygı duyar, ona göre portföy açarım. Benim inaçlarım ise kimseyi ilgilendirmez.
Faiz almıyor ama veriyorsunuz. İçinizde bir çelişki yaşamıyor musunuz?
Faiz veririm. Beni ilgilendirmez. Bana ne? Hiç kimsenin beynine başkasının hükmetme hakkı yok. Ben bankacıyım. Finans marketleri niçin kurdum. İnsanın parayla ilgili hangi ihtiyacı varsa girdiği zaman hepsini karşılasın diye.
Peki seyit olmak bankacılıkta mı işe yaradı, özel hayatınızda mı?
Benim Peygamber sülalesinden gelmem hiç kimseyi ilgilendirmez. Şahsımdan başka kimseye de fayda sağlamaz. Bir ayrıcalık da taşımıyorum. Kimseden hiçbir farkım yok. Ben hizmetliye bile çayı getirir misiniz derim hiçbir zaman çay getir demem, onu hor görmem.
Seyitliği bir enstrüman olarak hiç kullandınız mı?
Hayır. Refahlılar arasında bir akrabam var. O insanlar benim ne olduğumu bildikleri için kendi aralarında söylemişler. Bunu okuduğumda çok üzüldüm.
Ama Zülfikar Doğan imzalı haberde seyit olduğunuzu siz söylüyordunuz.
Evet geldi bana sordu. Ben söylemedim, kendisi duymuş. Bak kardeşim dedim benim böyle bir durumum, babamın vasiyeti var. Ben tutup da başkaları hakkında şunu bunu söylemem, bunlar bana yakışmaz. Bunları sana özel söylüyorum dedim. O da gitti yazdı. Çok üzüldüm.
Ekip çalışmasından söz etmiştiniz. Zimmetine para geçirdiği iddiasıyla işten atılan Kavaklıdere Şubesi Müdürü Şahin Ayaz'ı önce TYT Bank'a yerleştirip, genel müdür olduktan sonra da bireysel bankacılık başkanlığına getirdiğiniz iddia ediliyor.
O ihbar mektupları bende de var. Bunu yapan kişi, eski teftiş kurulu başkanı olduğu için usulsüz soruşturmalar yaptırarak insanları insanları karaladı. Hiç birinin aslı yok. TYT Bank'a o günkü TYT Bank genel müdürü aldı. Benim müdahalem söz konusu değildir.
Yine zimmetine para geçirdiği iddiasıyla işten atılan eski muhasebe müdürü Abdullah Çelik'i siz genel müdür yardımcısı yapmışsınız.
Bu arkadaşım da son derece dürüst bir insandır. Soruşturma raporları yeniden incelettirilmiştir, bir problem yoktur. Dürüst bir insanı lekelerseniz ona itibarını iade etmeniz lazım. Benim yaptığım da budur.
TYT Bank batmadan bir süre önce bu bankaya 4.5 milyon dolar yatırdınız mı?
Bu iddiaların hepsi yüksek denetleme kurumu ve başbakanlık teftiş kuruluna da gönderilmiştir. O zamanki başbakan Tansu Çiller oluruyla soruşturulmuş ve uygun olmayan iddialar olduğu belirlenmiştir.
Bir de adınızın etrafında "Siirt mafyası" lafı dolaşıyor.
Bunu söyleyen Ünal Yaltırık, Printemps'ı 700 milyar batağa sürükleyen biri. Onunla ilgili suç duyurusunda bulundum. Benim bankaya Kürt kökenlileri yerleştirdiğimi, bankanın sarı yeşil olan renklerine kırmızıyı ilave ettiğimi ifade etmiş kendi dergisinde. Allah'tan ki Siirt'ten olan bir genel müdür yardımcım yok. Ben Kürt kökenli de değilim. Ben Türkiyeliyim. Kökenim Arap'tan gelebilir. Bunlar önemli değil.
Ya Vakıfbank'ta Refah'ın kadrolaşma harekatı?
Bu bankada terfiler insanların başarılarıyla tespit edilir. 1A sınıfı şube müdürü 1B sınıfı şube müdüründen, 1B müdürü seksiyon müdüründen olur. Ancak bugün birim müdürü başkan yapılıyor. Yani teğmeni; yüzbaşı, üstteğmen, binbaşı, albay olmadan general yapıyorlar. 19 yılda kafamda toparladığım, 3.5 yılda uygulamaya koyduğum düzeni, yani insanların siyasi nedenlerle terfi etmeleri yerine hak edenlerin terfisi için yaptığım bütün düzenlemeleri menekşe tarlasına filleri sokarak tarumar ettiler. Tayin dönemi okullar tatil olduktan sonradır. Çoluk çocuk olumsuz etkilenmesin diye. Bu tayinler hiç değilse Haziran sonunda yapılabilirdi. Bu ne acele?