İhsan Arslan Diyarbakır Eski Milletvekili M. İhsan Arslan
1 Ocak 1948 tarihinde Sason'da doğdu. Babasının adı Ali, annesinin adı Ayşete'dir. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Kamu'da memurluk ve öğretmenlik yaptı.
İhracat-ithalat ağırlıklı olmak üzere ticari faaliyetlerde bulundu. Yabancı sermayeli şirketler kurdu. Diyarbakır'da boru, kablo ve mermer fabrikaları kurdu. Zaman gazetesinin imtiyaz sahibi oldu. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazı yazarak aktif gazetecilik yaptı. Mazlum-Der'in iki dönem genel başkanlığını yaptı.
Sağlık, Eğitim ve Dayanışma Vakfı (SEDAV) Mütevelli Heyeti Başkanlığı görevini yürütmektedir. 22. Dönem Diyarbakır Milletvekili. İyi düzeyde Arapça ve Farsça biliyor. Evli ve 5 çocuk babasıdır.
HAKKINDA YAZILANLAR
Türkçe bilmediği için sınıfta ağladı Milliyet 21 Ekim 2007
Sınır ötesi operasyona olanak veren tezkereye açıkça muhalefet etmesiyle gündeme gelen AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan'ın yaşam öyküsünü en iyi anlatacak sözcük 'mücadele' olsa gerek. Arslan, ilkokula başladığında adını soran öğretmene Türkçe bilmediği için ağlayarak cevap vermiş...
AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan son olarak, sınır ötesi operasyona olanak tanıyan hükümet tezkeresine karşı "mesafeli" duruşuyla gündeme geldi.
Arslan, genel merkezin politikasına karşı muhalif seslerin sıkça duyulmadığı bir parti olan AKP'de sınır ötesi harekâta kuvvetli ifadelerle karşı çıktı, bu yönde bir harekâtın Türkiye'de yaşayan Kürtleri rahatsız edeceğini söyledi. Arslan, muhalefetini kayda geçirdikten sonra oylamada tezkere lehine oy kullandı.
Ankara Kulisi, iktidar partisinin milletvekilleri arasında en ağırlıklı isimlerden biri olan ancak kamuoyunun önüne çok fazla çıkmayan Arslan'ı bugünlere taşıyan yaşam öyküsünü araştırdı.
TRT'de Kürtçe tercümanıydı
1948 yılında Sason'da doğan Arslan'ın yaşamı ilkokul yıllarından itibaren mücadeleyle geçti. İlkokulun 1. ve 2. sınıfını komşu köyde okuyan, teyzesinde kalan Arslan, henüz Türkçe bilmediği için okulun ilk günü ismini soran öğretmene ağlayarak cevap verebildi.
Güçlükler içinde geçen eğitim serüveni Arslan'ı sonunda Ankara'da üniversiteyle buluşturdu. Gündüzleri çalışması gerektiği için Ankara'daki Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi'nin Türk Dili ve Edebiyatı gece bölümüne kaydını yaptırdı. Gündüzleri Sağlık Bakanlığı'nın hastanelerinde döner sermaye saymanlığı yapıyordu. Hukuk Fakültesi'ne de kayıt yaptırdı ve aynı zamanda TRT'de dış haberler servisinde Kürtçe tercümanlık yapmaya başladı. Arslan, o yılları, "Aynı anda iki üniversite okuyor, iki iş yapıyordum" diye anlatıyor. Arslan, hukuku üçüncü sınıfta bırakarak, tercihini edebiyat eğitiminden yana kullandı.
Lokantacılık serüveni
Arslan, üniversiteyi bitirince Arapça öğrenmek ve dini konularda lisans üstü eğitim yapmak amacıyla Libya'ya gitti, ancak kısa bir süre sonra Türkiye'ye döndü. İş hayatına lokanta açarak giren Arslan, Ankara ve İstanbul'da kebapçılık üzerine 3 işyeri işletti. Bu süreç Arslan'ı 1980'li yıllarda dış ticarete itti. Arslan, ilk işlerini İran'la yaptı, ardından müteahhitliğe adım attı. Ankara, İstanbul ve Diyarbakır'da inşaat işleri yürüten önemli bir müteahhit oldu.
Zaman'ı kurdu
Halen AKP Hukuk ve Siyasi İşler Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Arslan'ın aktif siyaset macerası Milli Görüş'ün partilerinden Fazilet Partisi'nin son döneminde başladı. TBMM'ye AKP'nin ilk döneminde giren Arslan'ın oğlu Mücahit Arslan ise partinin en genç kurucularından. Mücahit Arslan, Erdoğan'ın yanından ayırmadığı, en çok güvendiği isimlerden biri. Mücahit Arslan, Başbakan'ın makam arabasına binebilen ender insanlardan biri.
Yaklaşık 15 yıl sarı basın kartı taşıyan İhsan Arslan, Zaman gazetesinin ilk kurucularından biri aynı zamanda. Ancak gazete daha sonra Arslan'ın kontrolünden çıkarak, olduğu gibi Fethullah Gülen cemaatinin mülkiyetine geçti. Bir süre Mazlum-Der Genel Başkanlığı da yapan Arslan, 1996'da 8 Türk askerini PKK'nın elinden almak için Kuzey Irak'taki kamplara gitmiş, bu nedenle ağır eleştirilere uğramıştı. Arapça ve Farsça bilen Arslan, evli ve 5 çocuk babası.
HABER
'Radikal İslamcılık'tan demokratlığa
AKP muhabirimiz Abdullah Karakuş, Arslan'la konuşarak samimi özeleştirilerini not etti. İşte Arslan'ın Karakuş'a yaptığı açıklamalar:
• SABAHA KADAR DEVRİM YAPARDIK: İdeolojik olarak çok hızlı bir dönem olan şu meşhur 68 kuşağı dediğimiz dönemde ben Ankara'da üniversite okuyordum. İster istemez o hızlı dönemden ben de nasibimi aldım. İster soldan, ister sağdan, ister dinci kesimden hiçbir genç düzenden memnun değildi. Ütopyalarımız vardı.
Ben her genç gibi yegâne doğruyu yalnız kendime ait bilirdim. Her şeyi ben doğru düşünüyorum, zaten ben tek başıma dünyayı değiştirebilirim sanırdım. Evlerde arkadaşlarla oturup sabaha kadar devrim yapıyorduk. Ama şimdi, "Hayır, her şeyin en doğrusunu asla ben düşünemem" diyorum.
• GEÇMİŞTE RADİKAL İSLAMCIYDIM: Ben geçmişimde radikal İslamcıydım. Bunu hiçbir zaman inkâr etmiyorum. 68 kuşağında kamplaşmalar olmuştu. Bu övünülecek bir şey değildi. Ama ben 1990'lardan sonra olayları daha objektif görmeye başladım. Halkın kendi idarecilerini seçmesinin ne demek olduğunu anladım. Siyasete de o yüzden merak saldım. Mazlum-Der'i kurduğumuzda sadece bizim gibi düşünen insanları değil tüm insanları fark ettim. Kim olursa olsun mazlumun yanında yer alma fikrim gelişti. Hatta İHD ile ideolojik olarak farklı düşünmemize rağmen bilerek ve isteyerek aynı platformda insan hakları mücadelesi verdim.
• DEMOKRASİYE KARŞIYDIM: Ben seçim çalışmalarımda kendimi "Daha önce demokrasiye karşıydım, şimdi demokrasi için mücadele ediyorum" diye tanıttım. Bu değişim uzun zaman aldı ve daha çok Mazlum-Der yıllarında oldu. Ama siyasete girdiğimde kendimi rahat şekilde ifade edemedim. Geçmişte insan hakları mücadelesi verirken otokontrol ve sansürümüz yoktu.
• KÜRTÇÜ DEĞİLİM: Geçmişte Güneydoğu'da Kürt sorunuyla ilgili büyük yanlışlıklar yapıldı. Bizim isyanımız da bunaydı. Benim karşı koyuşum asla Kürtçülük adına olmadı. Ben hiçbir zaman Kürtçü olmadım. İster Türk ister Kürt olsun, ona yapılan zulme karşı koydum ben. Benim bu mücadelem sanki o gruptanmışım gibi anlaşıldı, ama asla. Kaç kere Bosna'ya gittim ben.
• NİYE BARZANİCİ OLAYIM Kİ: Fethullah Erbaş ile birlikte 1996'da 8 askerin kurtarılması için Irak'a gittik. O tamamen insan hakları mücadelesi kapsamında yapılmış bir eylemdi. Siyaseten ne PKK'nın propagandasına alet olmak istedik ne de 'buna devlet ne der' endişesine kapıldık.
8 askerin ailesi mağdurdu. Görüştüğüm örgüt üst düzey yöneticilerini orada ciddi şekilde eleştirdim. Hayatım boyunca PKK'nın çizgisinde yer almadım. Türkiyeli olmanın heyecanını yaşıyorum. Bana "Barzanici" diyorlar. Kardeşim, ben niye Barzanici olayım? Ben illa bir adamcı olacaksam Tayyip Erdoğancı olurum.
• HATALARIMI GÖRDÜM: Bana, "20 yıl önce şöyle böyle demişsin" diyorlar. Niye, hangi ortamda söylemişim? Ben 20 yıl sonra o günkü dediklerimi tekrar süzgeçten geçiriyor, yanlışlarımı bir kenara koyuyorsam birilerinin buna engel olmaya hakkı yok. Hatta benim gibilere imkân tanınmalı. Hata yapıla yapıla insan doğrusunu buluyor.
Siz hata yaptığınızı kabul etmiyorsanız asla değişemez, gelişemezsiniz. Birilerinin beni anlamama gayreti var.