1964 yılında doğdu. Prof. Dr. Hüseyin Kaya Çilingiroğlu ile Gülümser Hanım'ın evladı. Tıp Fakültesi'nde okudu. Dördüncü sınıftan ayrıldı. Üniversiteyi bıraktığı 1985-86'dan sonraki dört-beş yıl içinde balıkçılık, bar işletmeciliği, sigortacılık, emlakcılık ve borsa işleri yaptı. 2019 adlı radyonun ortaklarından oldu. Bir reklam ajansının ortağı.
İlk evliliğini, dört yıl çıktığı sanatçı Hülya Avşar'la yaptı. Ağustos 1997'de Paris'te evlendiler. Kaya Çilingiroğlu-Hülya Avşar çiftinin çocukları Zehra, 15 0cak 1998 tarihinde VKV Amerikan Hastanesinde doğdu. Zehra ismi, Kaya Çilingiroğlu'nun, babası Prof. Dr. Hüseyin Kaya Çilingiroğlu'nun annesinin isminden geliyor.
İkinci evliliğini Feraye Tanyolaç ile 19 Şubat 2009 tarihinde oğulları 2.5 yaşındayken yaptı. Bebeğe, dedesi Profesör Hüseyin Kaya Çilingiroğlu'nun ismi verildi.
Beşiktaş taraftarıdır. İyi bir golf oyuncusu ve Klassis Golf Club üyesidir.
HAKKINDA YAZILANLAR
HÜLYA AVŞAR'I HİÇ BEĞENMEZDİM Cemal A. Kalyoncu Aksiyon 4 Ağustos 2001 Sayı 348
Herşey yalan, gerçek olan ölüm. Çilingiroğlu ailesinin bir ferdi olan Kaya Çilingiroğlu'nun hayat hikayesini yazmak için geçen hafta içinde kendisi ile görüştük. Yazıyı yazmaya başlamadan, babası Hüseyin Kaya Çilingiroğlu'nun vefat haberi geldi, hafta sonuna doğru. Baba Kaya Çilingiroğlu'na Allah'tan rahmet, ailesi ve yakınlarına da sabır diliyorum. Herşey yalan, gerçek olan ölüm. Çilingiroğlu ailesinin bir ferdi olan Kaya Çilingiroğlu'nun hayat hikayesini yazmak için geçen hafta içinde kendisi ile görüştük.
Yazıyı yazmaya başlamadan, babası Hüseyin Kaya Çilingiroğlu'nun vefat haberi geldi, hafta sonuna doğru. Baba Kaya Çilingiroğlu'na Allah'tan rahmet, ailesi ve yakınlarına da sabır diliyorum. Türkiye'nin en sevdiği sanatçılardan biri olan Hülya Avşar'la yaptığı evlilikten dolayı, magazin basınının, hayatının bir saniyesinde bile rahat bırakmaya gönlü razı (!) olmadığı Kaya Çilingiroğlu, yukarıda da bahsettiğim Prof. Dr. Hüseyin Kaya Çilingiroğlu'nun tek çocuğu. Çilingiroğlu ailesi Trabzon'un Sürmene ilçesinin, bugün bile otomobilin zor çıkabildiği, eski adıyle Zavli, şimdiki adıyle Muratlı köyünden. Kaya Çilingiroğlu, ailesinde, en eski isim olarak babasının dedesi Uzun Hüseyin'e kadar ulaşabiliyor ancak: "Babam, büyükdedemi eşkıya diye anlatırdı. Biz eşkıya torunuyuz." Aile için, bir de rivayet var: "Anlatılana göre biz aslında 500-600 senelik bir aileyiz. Doğru mu, yanlış mı bilmiyorum. Yavuz Sultan Selim zamanında, ona çilingirlik yapan bir ailenin halkasıyız gibi bir şey anlatılırdı ama ben çok emin değilim." Çilingiroğlu soyadı da buradan geliyor zaten.
Eşkıya torunu ve saraylı
İki metre boyunda olduğundan 'Uzun' lakabıyla anılan Hüseyin Bey, 1.62'lik Emine (veya Ayşe, ismi tam hatırlanamadı) Hanım'la evlenir. Bu evlilikten, adını Hasan verecekleri, Kaya Çilingiroğlu'nun da dedesi gelir dünyaya. Hasan Efendi de, yine Sürmeneli bir aile olan Mehmet ve Zübeyde Orhon çiftinin 12 çocuğundan biri olan (Şişe Cam Fabrikaları'nda uzun yıllar genel müdürlük yapan Talat Orhon da bu 12 kardeşten biridir) Zehra Hanım'la evlenir. Bu evlilikten ise Leman, Fuat (Tekel Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu üyeliği yaptı), Neriman ile Çilingiroğlu'nun da babası olan ve geçen hafta vefat eden Hüseyin Kaya doğar. Hüseyin Kaya Bey, Trabzon'daki ilkokul tahsilinden sonra, lise tahsili yapmak için Erzurum'a gider. Fakat okuldan uzaklaştırılır: "Kavga dövüş etmekten kovuluyor. Karadenizlilik var ya..." Çilingiroğlu, ardından İstanbul'un yolunu tutar, Haydarpaşa Lisesi'ne devam eder. Sonrasında zamanın popüler okullarından olan inşaat fakültesini kazanır. Okulda geçirdiği bir yılın sonunda annesi tıp fakültesine gitmesini söyler ona. Hüseyin Kaya Çilingiroğlu, annesinin bu önerisi üzerine okul değiştirir. Doktor olur, buluşlara imza atar, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kürsü Başkanlığı'na kadar yükselir.
Çilingiroğlu, bu arada iyi de bir futbolcudur. Tıp eğitimi zorlaşana kadar İstanbulspor'da futbol oynar, kulübün fahri başkanlığını yapar. Ayrıca Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor üyesi olan Prof. Dr. Hüseyin Kaya Çilingiroğlu, 1962 yılında da, henüz asistan iken, aynı okulda öğrenci olan Gülümser Hanım'la evlenir. Gülümser Hanım aslında saraylıdır: "Son padişahlardan birinin mabeyin başkatibi, yani özel kalemi olan Rıfat Çeteci annemin büyükdedesidir.(???) Rıfat Çeteci, en büyük ressamlardan biridir." Gülümser Hanım, Rıfat Çeteci'nin kızı Nigar Hanım'ın, Tıp Fakültesi'nin ilk dekanlarından biri olan Süreya Bey'le evliliğinden dünyaya gelen Emin ve Nükhet Taneri çiftinin üç çocuğundan (diğerleri Zinnur (Tekstilci Uğur Birand'la evlidir) ve Mehmet Taneri (O da 1970'lerin tanınmış bir şarkıcısıdır) biridir: "Yani bir taraftan eşkıya, bir taraftan saraylıyız."
'Egoist biriyim'
Hüseyin Kaya Çilingiroğlu ve eşi Gülümser Hanım, evliliklerinden iki yıl sonra staj için Almanya'ya gittiklerinde tek çocukları Kaya da burada doğar: "Babam hayatı boyunca yaşadığı herşeyi, üç aşağı beş yukarı programlayarak yapan bir adam, şu yaşımda evleneceğim, şu yaşımda doktor olacağım falan diye. Bir tek bende yanıldı. Oğlum ileride büyük bir doktor olursa, benim yapamadığım bazı şeyleri tamamlasın ve aynı soyad ile aynı isimden istifade etsin diye bana da aynı ismi veriyor. Fakat, tabii oğlu doktor olmuyor."
- Niye olmuyor?
"Çünkü oğlu doktorluğu sevmiyor. Ben okumayı seven bir adam değildim. Tıp okumak ayrı bir şey. İnsanın hayatından fedakarlık etmesi gereken bir durum. Ben hayatımdan fedakarlık etmek istemiyorum. Egoist bir insanım yani. Egolarım yaşatıyor beni belki de."
- Babanızla ilişkiniz nasıldı, baskı gördünüz mü?
"Baskı yoktu. Babam hayatında bana sarılmış, beni okşamış bir adam değildi; ama büyük bir aşk vardı aramızda. Hayatımda ne annemle ne babamla bir kere ne sürtüştüm, ne kırdım, ne kırıldım. Ne derlerse, ben haklı bile olsam evet dedim. Onun da huzurunu yaşıyorum şu an.
- Hiperaktif bir yapınız var. Hiç dayak yediğiniz oldu mu anne babanızdan?
"Babadır, annedir, ne olacak, bir tokat atar. Babam annesinden her gün dayak yiyormuş. Ben babamdan bir kere yedim, lisede idim. Kavga dövüş ettim. Annemden de ilkokul zamanı 2-3 kere yemişim. Onun dışında ben ne anamı/babamı kırdım ne de kendim kırıldım. Dolayısıyla sırf o üzülmesin diye, üzüleceğini biliyordum, onun için tıp yazdım, tesadüfen kazandım." Aile, Kaya iki yaşına gelene kadar Almanya'da kaldıktan sonra Türkiye'ye döner. Çocukluğu Sultanahmet/Cağaloğlu'nda geçen küçük Kaya, iki-üç yaşlarında iken yuvaya gider, 5,5 yaşında da okullu olur: "Ailede o zaman para pul yok. Babam ve annem memur, çalışmaya mecburlar. Yaşlı bir dedem vardı Hasan Bey, onunla kalırdım. Onun için ben anne ve babamla pek vakit geçiremedim. Kirada otururduk, kiramızı da dedem verirdi. Sonra babam meşhur bir doktor oldu, iyi para kazanmaya başladı." Kaya, ilkokul üçüncü sınıfta okurken, babasının Şişli/Bomonti'den ev alması ile muhit değiştirir. Sonrasında lise eğitimi için kovuluncaya kadar, yine burada olan Saint Michel Lisesi'ni tercih eder: "Lise ikide kovuldum. Yine kavga dövüş mevzuu. Not ortalamam da iyiydi aslında. Bazıları net 8 veya 9, bazıları da 0 veya 1 gelirdi. İstikrarsız bir talebe idim." Çilingiroğlu, ardından iki yıl da Yıldız Lisesi'nde okur. Beş dersten sınıfta kalmasına rağmen, tıp fakültesini kazandığı için mezun edilir: "Bana jest yaptılar."
- Sizden kurtulmak için mi?
"Yok, hayır. Olur mu? Büstümü dikmeleri lazım, okulun tarihinde tıp fakültesini kazanan yoktur." Ele avuca sığmayan tanımlamasına oldukça uyan Kaya Çilingiroğlu, hiperaktif bir kişidir: "Kafa biraz fazla çalıştığı için manyaklık var yani. Türkçesi o. Anladın mı?" O yüzden olacak, 17 yaşında iken evden ayrılır: "Ben kendimi yönlendirdim hep. 17 yaşında iken ben artık yalnız oturacağım dedim babama." 'Tüccar olmak istiyordum' Okumak için fedakarlık yapmayı göze alamayan Kaya Çilingiroğlu, tıp fakültesini terk eder, hem de dördüncü sınıftan... : "Ben tüccar olmak, para kazanmak istiyordum. Hep büyük oynadım, gözüm çok açıktı. Doktor olsan gideceğin yer bellidir."
Üniversiteyi bıraktığı 1985-86'dan sonraki dört-beş yıl içinde küçük boylu işler yapan Çilingiroğlu, önce balıkçılık yapar, bar işletir. 1990'da Osmanbey'de ofis açar, sigortacılık, emlak derken borsa işine girer. 2019 adlı radyonun ortaklarından olur. Ardından kötü bir dönem geçirir. Tekrar işlerini yoluna koyan Çilingiroğlu, bugün gsm bayiliğinin dışında bir reklam ajansının da ortağıdır.
'Günah işlediğimi bilerek...'
İş adamı derneklerine toplantılardan sıkıldığı için üye olmayan, Galatasaray ile Beşiktaş üyeliği bulunan, her Beşiktaşlı gibi Beşiktaş Kulübü'ne başkan olmak isteyen Kaya Çilingiroğlu, iyi bir golf oyuncusu ve Klassis Golf Club üyesidir. Çilingiroğlu, golfe sınıf sporu olarak bakanların bakış açılarını da değiştirdiğini düşünmektedir: "Eskiden öyle idi. Benimle birlikte kalktı. Çünkü halk adamı olduğum için, ben geldiğim yeri kendime uydururum. Başarılı olurum ve insanlar beni bir şekilde kabul ederler." Biriktirmeyi sevdiği için 'anormal hobisi' olan, otomobilden kredi kartına, madeni paradan saate, kalemden şapkaya daha birçok konuda koleksiyonu bulunan Kaya Çilingiroğlu siyasetten de hoşlanmaktadır: "Birkaç teklif var ama doğruyu seçeceğimi zannetmiyorum. Benim yıpranmamış bir ismim, temiz bir sülalem var. Hayattaki en büyük servetim babamın soyadı. Ben kazanmak isterim, kaybetmeyi sevmem. Ama kazanacağım diye hırsız/uğursuz bir yere de girmem. Türkiye'nin belli bir yapısı var. Ben çok dindar bir adamım. Hadi canım içki içmiyor musun, diyebilirsin. İçki içerim, ama dinine son derece bağlı, Kur'an-ı Kerim'i okumuş, bilen bir adamım. Ben, Kur'an-ı Kerim'e, yazdığı gibi inanan biriyim. Hani öyle bazı palavracılar var ya, günümüze uydurmaya çalışanlar, öyle bir şey yok. Kur'an, anayasa. Ama maalesef içki içiyorum, gece geziyorum. Bunları da yapıyorum, keşke yapmasam. Günah işlediğimi de bile bile yapıyorum. Bazı insanlar var, perşembe içmez, cuma içmez, salı içer. Ulan bu içki hergün zarar, ha ramazanda içmişsin, ha bugün içmişsin. Hiçbir fark yok arada. Ben, kızımın başörtüsü takmasını da isterim.İsterim ama zorlamam. Ama şimdi başörtüsü ile bu kadar... Mesela Meclis'e giremiyorlar, üniversitelere giremiyorlar. Bence bu, yanlış. Ama başörtüsü takan insanlar da erkek eli sıkmıyor, bu da onların yanlış tarafı." "Beni herkes bilir. Ben cuma namazı kaçırmam. Ramazanda orucumu tutarım. Hatta hacca gitmeyi düşünüyorum. Avrupa'ya gidiyorsam, hacca da gidebilirim yani. Bu hac farzdır. Düşünsene, sünnet olmuşsun, kelimeyi şahadet getirmişsin, oruç tutmuş, namaz kılmışsın, hacca gitmemişsin. Hacı olmadan öleceğim mesela. Bana diyorlar ki 'İçki içecek misin?' İçeceğim. Ne farkı var, ha bugün içmişsin ha hacı olduktan sonra içmişsin, hiç farkı yok. Rüştünü ispat etmiş herkes, cebinde parası varsa hacca gitmeli.Burada Allah sevap yazsın, diğerlerinde günah yazsın.
Sonuçta göreceğiz. Bir cehenneme gideceğiz ama cennete döneceğiz gibi geliyor bana. Orada kalıcı olmak kötü."
Kaya Çilingiroğlu, 1996 senesinde, magazincilerin objektif ve kameralarının sürekli kendisine çevrilmesine vesile olacak bir olaya imza atar. O yıl, 1963'te Edremit'te doğan, bir güzellik yarışmasında birinci seçilerek Haram adlı filmle 1983'te sinemaya adım atan, bugün sanat dünyasında yaptığı her işle kendisinden söz ettiren Hülya Avşar'la evlenir ve magazin dünyasının ortasında bulur kendisini: "Benim onunla anılmam gayet doğaldır. O, çok daha meşhur ve popüler bir insan. Kaya'nın karısı Hülya denmesi yanlıştır, Hülya'nın kocası Kaya denmesi doğaldır. Bundan dolayı hiç komplekse kapılmadım. Çünkü ben kendimi biliyorum." Kaya Çilingiroğlu, aslında tanışmadan önce Hülya Avşar hiç beğenmediği birisidir: "Hülya Hanım'la biz gazinoda tanıştık. O zaman gazinoda program yapıyordu. Ben de Hülya Avşar'ı hiç beğenmiyordum. Yani benim hiç beğenmediğim bir kadın, Hülya Avşar. O dönemde bir Hülya Avşar fırtınası esiyormuş, onun da farkında değilim. Bir gün durup dururken dedim ki, ben Hülya Avşar'ı dinlemeye gideceğim bu gece. Evliydim, ayrılmıştım. Kalktım gittim, orada bir elektrik oldu. Sonra bir vasıta ile tanıştık. Aradan 3-4 ay geçti, beraber olmaya başladık, 11 senedir beraberiz." Bu, Çilingiroğlu'nun ikinci evliliğidir. Çilingiroğlu, ilk evliliğini belli ki unutmak istemektedir: "Kötü bir anı, ismini hatırlamıyorum. Ciddi söylüyorum."
- Hülya Hanım da dini konularda hassasiyetini her fırsatta dile getiriyor. Evlenmeden önce onun bu hassasiyetini biliyor muydunuz?
"Hülya evlenmeden önce böyle değildi. Onun din hikayesi biraz benimle birlikte başlar. Kur'an-ı Kerim okur. Hemen hemen her akşam Yasin okur. Ben çok ufaktan beri oruç tutar, namaz kılardım falan filan. Bir süre o işlevimizi kaybettik. Sonra Zehra ile birlikte, yeniden..."
- Peki medyada hergün kendileri hakkında çıkan haberler onları nasıl etkiliyor?
"Üstünde hiç durmuyoruz bile. Biz artık topluma mal olduk. Bizim gece bir yere yemeğe gitmemizden tut, seyahate gitmemize kadar her şey olay oluyor. Medyatik olmanın verdiği sıkıntı var. 7-8 bin kilometrekarelik bir hapishanede yaşıyorsun. Bunun artıları, eksileri var. Ama artık bunun eksileri ağır basmaya başladı. Eskiden artıları daha ağır basardı. Görüyorsun, seviliyorsun, iltimaslı bir adamsın. Anlatabildim mi, hayata her yerde 1-0 galip başlıyorsun."
- Şu an beraberlik mi sözkonusu?
"Hayır. Şu an eksi 1 olduk. Artık çok sıkıntı vermeye başladı bu medya. Hülya Avşar'ı hiç konuşmayacaktın ama Hülya Avşar konusuna da girdin."
- Hayatınızın bir parçası olduğu için...
"O haberi yapan, gazetecilikle alakası olmayan ve bilinen insanlardan bir tanesi. Ahlaksızın önde gideni. O, böyle bir haber yaptı, haber de yalandı.Biz dedik 'Bu haber yalandır, böyle bir şey yok.' Onun üstüne, aynı uçakta ben biri ile gitmişim gelmişim, falan böyle bir ortalığı karıştırdı. Hiç bir şey yok. Ben kendimden eminim. Benim hangi arkadaşımla nereye gittiğimi karım da, ailem de biliyor. Tabii ki bunun akabinde bir zedelenme oldu, yani tartışma oldu, ister istemez 'bunlara niye sebebiyet veriyorsun' diye. Ama toparladık herşeyi, problem yok."
Hayat devam ediyor. Çilingiroğlu ailesi bir haftada büyüğünü kaybetti, bir de evlilik kurtardı. Prof.Hüseyin Kaya Çilingiroğlu'na Allah'tan tekrar rahmet, Çilingiroğlu ailesine de her konuda sabır dileğiyle...