1869 yılında bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Deliorman'da doğdu. 1.92 m boyunda ve 148 kg ağırlığında idi. 21 yaşında Koca Yusuf'un karşısına çıktı. Övgüsünü aldı.
1899 yılında Avrupa'ya gitti. Callmett, Pitejenski ve Dumas gibi ünlü güreşçileri yendi. Petrow'a yenildi. Galibiyetler listesine Hintli Gulan, Macar Caya, Rus Baradonow ve Alman Müller'i de ekledi.
1911 yılında 32 gecede 43 müsabaka yaptı. "Cihan şampiyonu" ilan edildi.
1938 yılında Balıkesir'de vefat etti.
HAKKINDA YAZILANLAR
Kurtdereli Mehmet Pehlivan, Atatürk ve Sultan Abdülhamit Hanifi Altaş
Bu ülkede Osmanlıcılar, Osmanlıcılığı milliyetçilik diye yutturmaya çalışanlar, saraydan beslenmenin özlemiyle yanıp tutuşan hilafet ordusu artıkları, Türkiye Cumhuriyetine ve Atatürk'e düşmanlığı yegane varlık sebebi haline getirmiş olan ümmetçiler, nurcular ve benzerleri, yıllardır körü körüne bir Abdülhamit hayranlığı pompalayıp durmaktadırlar. Bunlar için, Sultan Abdülhamit, bir türlü içlerine sindiremedikleri Türk Cumhuriyetine ve onun kurucusu Atatürk'e olan karşıtlık ve düşmanlıklarının adeta bir simgesi haline dönüşmüştür. Öyleleri Sultan Abdülhamit'i ve Vahidettin'i yücelttikleri her seferinde, aynı zamanda da Türkiye Cumhuriyetini ve Atatürk'ü karalamak gizli veya açık kastı içinde bulunmuşlardır.
Türk güreşinin en büyük adlarından biri olan Kurtdereli Mehmet Pehlivan, Balkanlardaki (bugünkü Bulgaristan'da) Deliorman'da dünyaya gelmiş, sonra Balıkesir'in Kurtdereli köyüne yerleşmişti. İlk kez Koca Yusuf'la güreşerek ün yapmıştı. Koca Yusuf onda yetenek gördüğünden güreşi yarım bırakmış, ödülü de ona vermişti. Padişah II. Abdülhamit döneminde Batıya giden pehlivanlar arasında yer alan Kurtdereli, Fransa, İngiltere ve ABD'de büyük başarılar kazanmış, dünya şampiyonu olmuştu. Son kez 1911'de İstanbul'da şampiyon olan Kurtdereli, 11 Nisan 1939 günü 75 yaşında ebediyete göçmüştü.
Cumhuriyetimizin 77. kuruluş yıldönümünde, Türk güreşinin en büyük devlerinden olan Kurtdereli Mehmet Pehlivanın, Atatürk'le ve Sultan Abdülhamit'le şahsen olan münasebetlerine ilişkin göz yaşartıcı sahnelerle dolu anekdotları, gerek onun, gerek Atatürk'ün, gerekse de Sultan Abdülhamit'in kişilikleri ve karakterleri hakkında son derece aydınlatıcı ve fikir verici olması, bir çok bakımdan da derslerle dolu bulunması yönüyle değerlendirmelerinize ve dikkatlerinize sunuyorum.
ATATÜRK VE KURTDERELİ MEHMET PEHLİVAN
Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu), Ankara'da at yarışı alanında 1931 yılının 11,12, 13 Kasım günlerinde, Türk pehlivanları arasında büyük bir yağlı güreş karşılaşması düzenlenmişti. Atatürk ve TBMM Başkanı Kazım Paşa da güreşleri sonuna kadar izlemişti. Türkiye başpehlivanının seçileceği bu karşılaşmaya, Türkiye'nin her tarafından bir çok tanınmış pehlivanlar gelmişti. Eski ve namdar pehlivanlar da bu karşılaşmanın hakemliğine seçilmişlerdi. Başhakem olarak Kurtdereli Mehmet Pehlivan ve Suyolcu Mehmet Pehlivan en büyük yeri almışlardı.
Kurtdereli bu güreşlerde başhakem olarak bulunurken, Anadolu Ajansı, Havacılık ve Spor, Hakimiyet-i Milliye muhabirleriyle konuşmalar yaptı.
Avrupa'da, gençliğinde yaptığı güreşleri anlattı. İşte, bu görüşmeler sırasında Kurtdereli Mehmet Pehlivan bu başarılarının sırrını öğrenmek için kendisiyle konuşanlara, baştanbaşa mücadele ve başarılarla dolu geçmişini anlatırken, birbirini kovalayan büyük zaferlerinin sırrını şöyle açıklamıştı: " ....Güreşirken bütün Türk milletini arkamda hisseder ve onun şerefini korumak için herşeyi yapardım. Ve sanki bütün Türk milletinin kuvvetinin arkamdan dayandığını hissederdim."
Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk'le ilgili anılarında, bu güreşleri bizzat güreş yapılan yere Atatürk'le birlikte gelerek izlediğini şöyle anlatmaktadır: "Anadolu Ajansının sorduğu soruyla, Kurtdereli'nin o sözü söylemesinden sonra, Atatürk'e hakem yerinde oturan yaşlı Kurtdereli'yi gösterdiler ve onun hakkında bazı şeyler söylediler. Bu sözler Atatürk'ün hislerinin en derin noktasına tesir etmiş ve bu hal gözlerinden akan birkaç damla yaşla belirmişti." Türklük ve Türklüğün şerefi, Atatürk'ün üzerine titrediği en mukaddes varlıktır. Atatürk güreşleri seyrederken bilhassa Kurtdereli Mehmet Pehlivandan gözlerini ayırmamıştır. O gün (12 Kasım) Çankaya'ya döner dönmez eski başpehlivana bir mektup yazar ve bu mektubu bir armağanla birlikte Kılıç Ali ve Salih Bozok ile gece yarısı Kurtdereli'ye vermek üzere gönderir. Kurtdereli, Suyolcu Mehmet Pehlivan ile kaldığı "Zafer Oteli"nde uykudan kaldırılır. Atatürk'ün gönderdiği para armağanı (1000 TL) ile kendisine övgüleriyle dolu mektubunu yaşlı Pehlivana verirler. Kurtdereli ummadığı ve beklemediği bu iltifattan dolayı ağlar ve dualar eder.
Atatürk'ün yazdığı ve Türk sporu için bir direktif niteliğinde olan, onun üstün kişiliğini ve üstün görüşünü yansıtan bu mektup şöyledir:
Kurtdereli Mehmet Pehlivana Ankara 12.11.1931
Seni cihanda ün almış bir Türk pehlivanı olarak tanıdım. Parlak muvaffakiyetlerinin (başarılarının) sırrını şu sözlerle izah ettiğini de öğrendim: "Ben her güreşte arkamda Türk milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürdüm."Bu dediğini en az yaptıkların kadar beğendim. Onun için senin bu değerli sözünü Türk sporcularına bir meslek düsturu olarak kaydediyorum. Bununla, senden ve sözlerinden ne kadar memnun olduğumu anlarsın. Çoluk çocuğun için sana ufak bir armağan gönderiyorum. O, bu mektubumla beraberdir. Pehlivan ömrünün tam sağlıkla uzun sürmesini dilerim. GAZİ MUSTAFA KEMAL
Atatürk'ün mektubuna eklediği armağan ise şuydu: İş Bankası Umum Müdürlüğüne Kurtdereli Mehmet Pehlivan'a 1000 T. lira veriniz. Bu para, birinci kanun (Aralık ayı) aylığımdan faiziyle kesilecektir.
KURTDERELİ MEHMET PEHLİVAN VE SULTAN II. ABDÜLHAMİT
Kurtdereli ertesi günü (13 Kasım) kendisiyle konuşan bir gazete muhabirine şunları söylemiştir: "-İstibdat devrinde (Sultan II. Abdülhamit'in saltanat dönemi) Avrupa'ya gitmek için vapura bindiğim zaman Saray'dan bir mabeyinci gelip dedi ki: "Zat-i Şahane'nin selamları var, Avrupa'da güreşirken tac ve tahtımın şerefini koruyarak güreş yapsın, buyurdular. " Ben de kendisine dedim ki: "Zat-ı Şahane'nin tac ve tahtının olduğu kadar benim sırtımın da şerefi vardır!" Mabeyinci bir şey demeden gitti. Kendisine söylediğimi aynen Padişah'a söylemiş olacak ki, Avrupa'dan dönen pehlivanlara hediyeler ihsan verilmek adet olduğu halde, avdetimde ( dönüşümde) bana hiçbir şey verilmedi, fakat şu feleğin işine akıl sır erer mi? Bana dünyanın en büyük adamı, işte ömrümün son mükafatını verdi. Allah O'nu Türk milletine bağışlasın..."(*)
İşte size iki farklı dönem, iki farklı anlayış, iki farklı davranış, iki farklı yönetim şekli! Ve tabii o her iki dönemde de, cüssesi gibi kişilik olarak da gerçek bir dev olduğunu gösteren Kurtdereli Mehmet Pehlivan!
Hem yüksek bir şahsi şeref ve yüksek bir izzeti nefis duygusuna sahip olan, hem de milli şerefi en yüksekte tutan Kurtdereli Mehmet Pehlivan! Bir yanda yalnızca tacının tahtının şerefini düşünenler, öte yanda Türk milletinin şerefini herşeyin üzerinde tutanlar!
Onun için birinciler yıkılmaya mahkumdular! İkincilerin kurduğu Cumhuriyet ise Türklük şerefini koruduğu, arkasındaki tek dayanağının Türk milleti olduğunu unutmadığı sürece yıkılmayacak, sonsuza kadar ayakta kalacaktır!
(*) Özbay Güven'in "Atatürk ve Güreş" adlı makalesinden alınmıştır. Erdem Dergisi, Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi dergisi, Cilt:6, Sayı: 18, Eylül 1990 s. 632-635