Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

Oktay Akbal

gazeteci, yazar

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
Oktay Akbal
Oktay Akbal    (1923)-(2015)
gazeteci, yazar

1923 yılında İstanbul'da doğdu. Edebiyat ve gazetecilik dünyasına Servet-i Fünun dergisinde sekreterlik yaparak adım attı. Vatan gazetesinde sanat yazıları ve kitap eleştirileri yazdı, fıkra yazarlığı yaptı. 1969-1991 arası Cumhuriyet gazetesinde fıkra yazarlığı yaptı. Gazetecilikle birlikte başladığı öykü yazarlığının ürünleri edebiyat dergilerinde yayınlandı. Daha çok öykücülüğüyle tanındı. Roman, deneme, söyleşi, anı kitapları, günceleri de vardır. Suçumuz İnsan Olmak ile Türk Dil Kurumu 1958 Roman Ödülü'nü, Berber Aynası ile 1959 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı, bütün yapıtları ile 1999 yılı Orhan Kemal Roman Ödülü'nü kazandı.

28 Ağustos 2015 tarihinde Muğla'da vefat etti.

ESERLERİ:

Hikaye:
Önce Ekmekler Bozuldu (1946), Aşksız İnsanlar (1949), Bizans Definesi (1953), Bulutun Rengi (1954), Berber Aynası (1958), Yalnızlık Bana Yasak (1967), Tarzan Öldü (1967), İstinye Suları (1973), İkyaz Devrimi (1977), İki Çocuk (1979), Karşı Kıyılar (1979), Hey Vapurlar Trenler (1981), Lunapark (1983), Ey Gece Kapını Üstüme Kapat (1988)

Roman:
Garipler Sokağı (1950), suçumuz İnsan Olmak (1957), İnsan Bir Ormandır (1975), Düş Ekmeği (1983), Yeşil Ev (1990)

Anı:
Şair Dostlarım (1964), Anı Değil Yaşam (1985)

Günlük:
Günlerden 1 (1968), Anılarda Görmek (1972), Yeryüzü Korkusu (1974), Yüzyıldır Umutsuzluk (1991)

Deneme :
Konumuz Edebiyat (1967), Dost Kitapları (1977), Yaşasın Edebiyat (1977), Temmuz Serçesi (1978), Önce Şiir Vardı (1982), Geçmişin İçinden (1985), Birde Simit Ağacı Olsaydı (1990),

Köşe Yazıları:
Yazmak Yaşamak (1972), Ölümsüz Oyun (1974), Atatürk Yaşadı mı? (1975), Zaman Sensin (1977) vb.

Gezi:
Hiroşima'lar Olmasın (1976)

İncelemeler:
Çağdaş Dünya Edebiyatçıları Sözlüğü (1967).

Akbal'ın ayrıca birçok roman, inceleme ve araştırma çevirisi bulunmaktadır.




VEFAT-HABER

Oktay Akbal vefat etti
28 Ağustos 2015

Duayen Gazeteci-Yazar Oktay Akbal, Nefes darlığı ve kalp yetmezliği nedeniyle Muğla'da tedavi gördüğü hastanede 92 yaşında hayatını kaybetti.

Duayen Gazeteci-Yazar Oktay Akbal, Muğla'da tedavi gördüğü hastanede 92 yaşında hayatını kaybetti. Nefes darlığı ve kalp yetmezliği nedeniyle bir süre önce hastanede tedavi altına alınan Oktay Akbal, bugün hayata veda etti.



HAKKINDA YAZILANLAR

Oktay Akbal için [1]
Hilmi Yavuz
Zaman 2 Eylül 2015

Ne güzel bir yaz sonu yazısı yazacaktım! Olmadı! Yaz ölüleri vardı çünkü: Fikret Otyam, Tarık Dursun K. ve Oktay Akbal… Üçü de benim can dostlarımdılar, ağabeylerim..

Oktay Akbal öldü: Bu benim gençliğimin ölümü demekti. Gençliğin ölümü! Yaşamda en acı veren ölümlerden biri…

Oktay Akbal'ı, -ki benim için daimâ ‘Oktay ağabey'dir- 1950'li yılların ortalarında tanıdım. Fatih'te, şimdi bir banka şubesi olan PTT binasının önünde, Selahattin abi'nin tezgâhında gazete satıyordum ve ‘Garipler Sokağı'ndan tanıyordum hikâyeci Oktay Akbal'ı… Sık sık annesini görmek için Fatih'e geliyor, onu hayranlıkla seyreden gazete satıcısı genç çocuktan gazete alıyordu.

Bir gün olanca cesaretimi toplayarak kendimi tanıttım. Behçet Hoca'nın [Necatigil] öğrencisiydim; Hoca, hikâyelerini okutmuştu bize. Sonradan her görüşmemizde benimle ilgileniyor, neler yazdığımı soruyor, yazdıklarımı görmek istiyordu…

Babam Hikmet Yavuz uzun yıllar TC bürokrasisinde görev almış bir idareci olarak emekli olduğunda, aile onun emekli maaşıyla geçinmek durumunda kalmıştı. Bir kira evinde oturuyorduk ve geçim giderek zorlaşıyordu. Babamın kaygılı yüzünden anlıyordum bunu…

Oktay ağabeyle tezgâhın önünde söyleşirken, birdenbire “Abi” dedim, “Ben çalışmak istiyorum. Bir iş bulmama yardımcı olur musunuz? Mesela, gazetede?”

1957 yılı Şubat ayı başında, Cağaloğlu'nda, Molla Fenârî Sokak'ta, ‘Vatan' gazetesinin cümle kapısından içeri girerken, siyahî ve çok şişman kapıcı [Sunusî efendi], tam bir Arap bacı ağzıyla ‘Ayo, nereye?' diye sorduğunda, yanıtım ‘İhsan Ada'yı göreceğim!' olmuştu…

İhsan Ada, yazı işleri müdürü, kalın gözlüklerinin arkasından dikkatle baktı. “Oktay Akbal sizden söz etti” dedi; “Hukukta öğrenci imişsiniz. Sizi şimdilik musahhih olarak deneyeceğiz. Akşam 19.00'da başlıyor mesai, gece yarısından sonra bitiyor…”

‘Vatan' gazetesinde baş musahhih Kâzım Özdilci Hoca'nın çömezi olarak musahhih yamaklığına başladığımda 21 yaşımdaydım. [Özdilci hoca deyip geçmemeliyim: O yıllarda 60'lı yaşlarındaydı, fevkalade zeki, cin fikirli, nüktedan ve donanımlı biriydi. Gazetenin sahip ve başyazarı Ahmet Emin Yalman'ın başyazı metinlerini düzeltecek kadar! Yanılmıyorsam, Ali Kemal'in oğlu, Büyükelçi Zeki Kuneralp'in de kayınpederiydi!]

Oktay ağabey gece sekreteriydi. Geceleri gazeteyi başmürettip Haydar Usta, dişlerini sıkıp gıcırdatarak [bu onun tik'lerinden biriydi!] birinci sayfayı onun nezaretinde bağlarken, İdare Müdürü Nezih abi [Nezih Yener] ikinci mürettip Ayan Usta'ya şakacıktan takıldığında Ayan, elindeki çelik kumpasla Nezih abi'yi sokağa kadar kovalıyor, mürettip çırağı Korsan'ın [kimse adını bilmiyor, herkes onu böyle çağırıyordu;- ‘Korsan'lığı bir elinin sadece bir parmaklı oluşundandı], Oktay ağabey'e getirdiği 1. sayfa provası onaylandığında, saatler gece yarısından iki saat ötesini gösteriyordu ve Fatih'e son tramvayı kaçırmışken, Oktay ağabey, ben ve Korsan yola düşüyor; Çarşıkapı, Beyazıt, Vezneciler ve Şehzadebaşı'nın tenha yollarından güle söyleşe Fatih'teki evlerimize gidiyorduk. Oktay ağabey, 34 yaşındaydı…

[Sevgili okurlarım, ‘Oktay Akbal' yazısını uzun tutuyor olmamın iki nedeni var: İlki, ilkgençlik yıllarımda yeniyetme bir yazar adayı olarak onun, yardım ve ilgisini hiç esirgememiş; sonraki yıllarda bir can dost, bir sırdaş kimliğiyle gerçek bir ağabey olmuş olmasıdır. İkinci neden, 1950'li ve 60'lı yılların gazete ve gazeteciliğine ilişkin yaşantı ve gözlemlerimin bir anlam ifade edebiliyor olacağını düşünmemdir. Beni anlayacağınızı umuyorum.]