Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

Osman Öcalan

işadamı, fırıncı

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
Osman Öcalan
Osman Öcalan
işadamı, fırıncı

1958 yılında Şanlıurfa’da doğdu. PKK terör örgütü kurucusu Abdullah Öcalan'ın kardeşi. Öcalan ailesindeki 6 kardeşin en küçüğü. Abisinin kurduğu PKK'da 20 yaşından itibaren aktif olarak yer aldı. 1986'da PKK'nın lider kadrosuna girdi. Abisinin yakalanmasının ardından örgütte hızla yükseldi. Ağabeyi Abdullah Öcalan tarafından çeşitli gerekçelerle eleştirildi. Ayrılmadan önce PKK'da başkan yardımcısıydı. PKK’daki kod adı 'Ferhad' idi.

PKK'dan ayrılarak yasadışı Yurtsever Demokrat Parti'yi (PWD) kurdu. Ayrılmasından sonra PKK tarafından suikast girişiminde bulunuldu. Suikast girişimi, 30 Kasım 2005'te Erbil ile Süleymaniye arasındaki PWD-K'nın 'Seyit Sadık' kampında meydana geldi. PKK'dan ayrılarak PWD-K (Partiya Welatpareze Demokraten Kurdistan) saflarına katılan 'Hozat' kod adlı Muharrem Ay, Öcalan'ın kahvesinin içine, eroinin hammaddesi olan asitanhidrit, civa ve arsenik koydu. Kahveyi içtikten bir süre sonra rahatsızlanan Osman Öcalan, Erbil'de ABD'lilerin kontrolündeki bir hastaneye götürüldü. Acil müdahaleyle kurtarıldı.

İran Kürtlerinden Jiyan kod adlı Keve Suci ile örgütten kaçarak evlendi. Süleymaniye'nin Köysancak ilçesinde ekmek fırını açarak esnaflığa başladı. Keve Suci’den iki erkek çocuğu oldu. Çocuklarının adı Fırat ve Welat… Şiddetli geçimsizlik sebebiyle Keve Suci’den mahkeme kararıyla boşandı. Keve Suci, çocuklarını babalarına bıraktı. Osman Öcalan'ın Erbil'deki evini satarak İsveç’e gitti.

Şubat 2008’de yeniden evlendi. İkinci evliliğini, Kuzey Irak'ın Dohuk kentine bağlı Akre ilçesinden 22 yaşındaki Sozan adlı bir bayanla yaptı. Geline 2,5 kilo altın aldı. Evlilik için 52 bin dolar para harcadı. Düğüne yaklaşık 200 kişi katıldı. Osman Öcalan ekmek fırını işletmeciliği yapıyordu.

15 Ekim 2021 tarihinde Erbil'de tedavi gördüğü hastanede koronadan öldü.


HABER

PKK'DAN AYRILAN OSMAN ÖCALAN YENİ BİR PARTİ KURDU
Zaman 17 Kasım 2006

Teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan, yeni bir örgüt kurdu.

Teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan, yeni bir örgüt kurdu. Terör örgütü PKK'dan ayrıldıktan sonra yasadışı Kürdistan Yurtsever Partisi'ni kuran ancak daha sonra ayrılan terörist Osman Öcalan'ın, Kürdistan Demokrat Birlik Platformu adı altında yeni örgüt kurduğu bildirildi.

Yeni örgütün kuruluş bildirgesi merkez komite üyesi Rezan Mad tarafından yapıldı.

Hep “Musibet” mi bekliyeceğiz?

“Bir musibet bin nasihattan hayırlıdır” diye bir deyim vardır.

PWD yöneticilerinden Osman Öcalan, bir süre önce Güney Kürdistan’da gerçekleşen “Kemalê Sor” cinayeti hakkında ikinci bir makale yazdı.

Elimdeki bilgilere göre, İsveç’in merhum Dışişleri Bakanı, Kürt halkının ve Kürt haklarının vazgeçilmez dostu, engin bir demokrat perspektife sahip Anna Lindh ile yukarıda bahsettiğim, “PKK'de Siyasi Terörün İki Farklı Dönemi” başlıklı, makalenin sahibi Osman Öcalan arasında yaş farkı ya yok, ya da Osman Öcalan, Anna Lindh’den 1 yaş küçük. Anna Lindh 19 Haziran 1957 doğumlu ve elimdeki bilgiler Osman Öcalan’ın 1958 doğumlu olduğunu gösteriyor. Osman Öcalan’ın doğum tarihi ile ilgili yanılmam olabilir, ancak, bu, nesil farklılığına neden olacak bir yanılma ya da yanlışlık anlamına gelmiyor.

Osman Öcalan ikinci kez baba

Terör örgütü PKK'dan ayrıldıktan sonra yasa dışı Kürdistan Yurtsever Partisi'ni (PWD) kuran ve daha sonra buradan da ayrılan Osman Öcalan, ikinci kez baba olurken, Türkiye’den af talebi olmadığını söyledi.

Terör örgütünden ayrıldıktan sonra evlenen ve 15 gün önce ikinci çocuğu dünyaya gelen terör örgütünün eski yöneticilerinden Osman Öcalan, bir internet sitesinin sorularını yanıtladı.

Osman Öcalan, kendisi ile birlikte örgütten ayrılan ve öldürülen Şapur Badoşive, Hikmet Fidan, Kemale Sor, Faysal Dunlayıcı (Kani Yılmaz) ve Sabri Torin cinayetlerinde karanlık bir taraf bulunmadığını ifade ederek, “Bu insanların vurulmasının PKK’dan kaynaklandığı açıktır'' dedi.

Eşi ve yeni doğan ikinci çocuğu ile Kuzey Irak'ta iyi durumda olduklarını söyleyen Osman Öcalan, “Fırat (ilk çocuğu) büyüyor. Artık konuşabiliyor. Bu yakınlarda bir kardeşi doğdu. Kardeşinin adı Welat'tır. Kuzey Irak'a geçici gözle bakmıyorum. Ancak, tam yerleşmiş de değilim. Şayet olanaklar olursa her parçada bir müdet yaşamayı esas alan değişken bir yaşamı tercih ederdim'' dedi. Osman Öcalan, Kuzey Irak'taki siyasal güçler ve yetkilerle son derece olumlu ilişkiler içerisinde olduğunu iddia etti.




Osman Öcalan'la ropörtaj
Ali Usta
www.malame.org

Malame.com /Osman Öcalan : "Türkiye'de koşullar uygun hale gelirse Kuzey Kürdistan'a giderim. Af talebim yoktur. Çünkü af suçlular içindir yaptıklarımın hiç biri suç değildir. Yanlışlarımız için sadece halkımıza hesap veririz. Türkiye'nin bizlerin özgür dolaşması için formülü af olursa, bu kendisine kalmıştır. / Sipan, Kemal, Hikmet, Kani ve Sabri’nin katıl edilmesinin öyle karanlık tarafı yoktur. Bu insanların vurulmasının PKK den kaynaklandığını açıktır."

-Merhaba sayın Öcalan, öncelikle Demokratik Birlik Platformu hakkında bizi bilgilendirir misiniz?

-Kürt sorunun çözümünde demokratik değerler, stratejik işleve sahiptir. Özgürlüğün elde edilmesi kadar ulusal gelişme içinde buna ihtiyaç vardır. Ne var ki Kürt siyasetinin demokrasiyi sahiplenmesi hala son derece zayıftir. Otoriter eğlimler, egemen olan yöndür. Eger bazı kesimler otoriter davranmıyorsa bu demokrat olduklarından değil güçleri olmadığı içindir. Güçlenmeleri halinde çok eleştirilen PKK ye rahmet okuyacaklarına adım gibi eminim. Sömürgeci güçlerin diktatoryel yapıları biliniyor. Bu nedenlerle demokratik gelişmenin yaratılması hayati öneme sahiptir.

Demokratik Birlik olarak tanımlamamız demokratik değerlerden çözümü görmemizdir. Her şeyden önce kendimizi demokratik bir eğitime tabi tutmamız gerekmektedir. Demokratik değerleri taşımayan bir yapının demokratik gelişme gelişme yaratması beklenemez. Ne sömürgecileri çözüme çekebilir ne de ulusal gelişme sağlaya bilir. Dolaysiyla demokratık birliğin baştan gelen işlevi kendiminin demokratikleşmesidir. Örgüt kurmaya hala ihtiyaç duyan bir çevre olarak hareket ediyoruz. Kaldı ki Kuzey Kürdistan zemininde dayanmayan örgütlemelerden yana değiliz. Mülteci konumundaki örgütlenmelere sıcak bakmıyoruz. Dolaysıyla yeri ve zamanı geldiğinde örgüt olmanın gereklerini yerine getireceğiz. Şimdilik çalışmalarımız zemin yakalamaya dönüktür.

-Bilindiği gibi, PKK tarihindeki en büyük kopuşla, PWD'nin kurucuları arasında yer aldınız ve daha sonra bu partiden ayrıldınız. PWD'yle ayrı düştüğünüz noktalar nelerdi?

-PKK tarihinde en büyük kopuşun içinde yer aldım. Bu kopuşun örgütlenmesine öncülük ettim. Yozlaşmanın önünü almak için hemen partileşmenin gerekliğine inandım. Diğer kadroları partileşmeye ikna etme konusunda çabalarım belirleyici olmuştur. Neredeyse kopan gurubun belli başlı kadroların tümüne yakını siyaset yapmaya karşıydılar. Endişeleri, yaşamsal sorunlarıyla ilgiliydi, siyasal değildi. Bireysel yaşam onları yönlendiren etkendi. Benim amacım ise siyasal bir gelişme ortaya çıkartmakti.

Örgütlenmenin bu iki farklı amacı her konuya damgasını vurdu. Biz mirasa sahip çıkmayı savunurken bireysel yaşam peşinde olanlar redi miras dediler. PWD olarak varlığını sürdüren gurup APO ve PKK ye düşmanlık yollunu seçtiler. Bizler bunu ahlaki bulmadığımız gibi ulusal harekete zararlı bir tutum olarak değerlendirdik. Agustos 2005 te yapılan konferansın belirlediği kuruluş ilkelerine söz konusu gurup ters düştü. PWD kongre kararları hiçe sayıldı. Diyebilirim ki APO ve PKK düşmanlığı birileri tarafından PWD nın gündemine konuldu. Hala PWD adına hareket eden gurup onlarca yıl yüceltiği değerlere saldırırken biz eleştiri sınırları içerisinde hareket ediyoruz. “Ulusal hareket saflarında hak olan düşmanlık değil eleştiridir” ilkesi yönlendirici ilkemizdir. Ancak PWD çokça düşlen APO ve PKK düşmanlığı hatasına düştüler. Nasıl ki, PKK nin kendisinden ayrılan ve dıştaki kesimlere düşmanlık yapmasını şiddetle kınıyoruz, aynı biçimde APO ve PKK düşmanlığını kınıyoruz. PWD nın düşmanlık yaparak çıkar sağlama tutumuna başından beri karşı duruk.

PKK dirilişi devrimini başarmış bir güçtür. Hatalar ve yetersizlikler bu gerçeği değiştirmez. Doğru tutum Diriliş devrimin mirasına sahip çıkarak siyaset yapmaktır. İnkarcı tutumlar kaynağını sömürgecilikten alır. Başarı şansına sahip değildir. Bizimle PWD arasında temel ayrılık bu noktada yaşanmıştır.

-İlk çıkışınızda İmralı'yı sert bir dille eleştirdiniz. Daha sonra PWD'den ayrıldıktan sonra İmralı'ya 'Yeşil Işık' yaktığınız söylendi. Bu, ne kadar doğru?

-- İlk çıkışımız da PKK ve Önderliğinin dönem politikalarına yönelik eleştiriler yoğun oldu. Tehlikeli gidişatın önünü almak zorundaydık. Ulusal çizgiden uzaklaşmayı önlemek için açık tutumlar alınmalıydı. Yaptığımız kesin bir gerçekti. Ulusal değerlere sahip çıkmak görevimizdi. Yaptığımız sert eleştiriler çok geçmeden sonuç verdi. PKK nin ulusal çizgiden uzaklaşmasını önü alındı. İster Kemaizm isterse genelleşme adına başlatılan ulusal değerlerden kopuş durdurularak ulusallaşma tekrar PKK nin gündemine konuldu. PKK nin federal Kürdistan hükümetiyle çatışma riski büyük ölçüde aşıldı. Daha sonları aynı dozajda eleştiri yapmaya gerek kalmadı. Gerisi tahlilden uzak eleştiri düzeyi ile sorunlara çözüm aralana bilirdi. Şu durumda yaptığımız budur. PKK ye yönelik eleştirilerimiz sürüyor. Eleştirilerimizin yapıcı nitelikte olmasına özen gösteriyoruz. Bizim açımızdan her zaman diyaloğ ve ortak çalışma savunulan görüş olmuştur. Bunu red eden PKK tarafıdır. Diğer yandan M. Barzani C. Talabani vb gibi Abdullah Öcalan da bizlerce Kürt halkının bir önderi olma statüsünde ele alınmıştır. Hatta ve yetmezliklerinin eleştirisi saygısız davranmayı gerektirmez. Sömürgecilerin elinde esir oluşu nedeniyle ona daha saygılı davranmak, tölerans göstermenin sorumlu tutumuna benimsedik.

-Şapur Badoşive (Sipan Rojhilat), Hikmet Fidan, Salah Nuri (Kemalê Sor), Faysal Dunlayıcı (Kani Yılmaz), Serdar Kaya (Sabri Torin) cinayetleri ile bir sürü spekülasyonlar yapıldı. Cinayetlerdeki bir sürü karanlık nokta hala açıklanmış değil, sizin bu cinayetlerle ilgili olarak tek tek değerlendirmenizi almak isteriz.

-Sipan, Kemal, Hikmet, Kani ve Sabri’nin katıl edilmesinin öyle karanlık tarafı yoktur. Bu insanların vurulmasının PKK den kaynaklandığını açıktır. Sipan ve Kemal beğendiğm ve sevdiğm arkadaşlardı. İkiside hem PKK saflarında hem de daha sonraları büyük değer vermişimdir. Sahdetleri beni derinden sarsmıştır. Katıl edilmelerini şiddetle kınadım. Hikmet tanıdığım bir siyasetçiydi. PWD ile ayrılığa düştüğümüz günlerde TEL bağlantısı kurdum. PWD nin aldığı tutumun risklerini kendisine anlattım ve tetbirli olmasını kendisine söyledim. Ne var ki Hikmet PWD'nin riskli yaklaşınını benimsedi. Katledilmesini benimsemedim ve şiddetle kınadım. Hikmet'in katledilmesinin hiç bir meşru tarafı yoktur. Kani Yılmaz’a gelince; onun hakında yorum yapmak istemem. Sevmediğim bir insandı. Buna rağmen öldürülmesini tasvip etmiyorum. Sabri Tori’yi pek tanımadığımdan yorumda bulunmayacağım.

Osman Öcalan olarak siyasal teröre karşıyım. PKK saflarında da aynı tutuma sahiptim. Hep siyasal şiddeti önlemek için çalıştım. Şimdi de siyasal nitelikteki şiddeti bütün içtenliğimle kınıyorum.

-PKK'nin son ateşkesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu ateşkesin diğerlerinden farkı olacak mı? Gerek Amerika, gerek Güney hükümeti, gerekse de Türkiye tarafından sizinle bu süreçte herhangi bir ilişki kuruldu mu? Görüşme olmuşsa, aktardığınız düşünceleriniz oldu mu?

-- PKK nin son ateşkesini destekliyorum. Ateşkes Türk devleti ve PKK nin izlediği politikaların başarısızlığa uğramasının ürünüdü. Başarısızlık tarafları yeni politikaların oluşumuna yöneltmektedir. Savaşın durması yeni politikaların oluşumuna fırsat tanımaktadır. Elimdeki bilgilere göre ateşkes Türkiye, PKK, ABD, Güney Kürdistan hükümeti ve Avrupa birliğin ortak girişimidir. ABD ve AB nin kısmi desteği vardır. Ateşkesin başarı şansı olmakla birlikte pratik gelişmeler bir yıl sonra görülebilir. Türkiye genel seçimlerin ardında çözüm gelişecektir. O zamana kadar taraflar hazırlıklar yapacaktır. Yeni projeler ve siyasetler oluşturacaklar.

Son ateşkes savaşan tarafların başarsızlığa ve çok sayıda gücün mütabakatına dayandığı için başarı şansına sahiptir. Güney Kürdistan hükümet çevreleriyle iyi ilişkilerim vardır. Bütün siyasi çevrelerle görüşümü paylaşmışımdır. PKK dahil diğer güçlere görüşlerim ulaşmıştır. Ancak Türkiye ve PKK ile bire bir temaslarım olmamıştır. Yeni süerce katkılarım muhakaktır. Gelişmeler savunduğun görüşler doğrultusunda seyırediyor. Bütün gücümle başlayan sürecin başarısı için çalışacağım.

-Kuzey Kürdistan siyasetinin içinde düştüğü tıkanıklığı neye bağlıyorsunuz? PWD'nin de bir alternatif olmadığı görülüyor.
Sizce bu tıkanıklık nasıl giderilir?

---Kuzey Kürdistan siyasetinin tıkanıklığının nedeni soğuk savaşın devamıdır. Siyasi güçler bir birilerini hasım görüyor. PKK kendi dışındaki güçlere yaşam hakı tanımazken söz konusu güçler ise gelişmelerini PKK nin tasfiyesinde görüyorlar. Güney Kürdistandaki çözüm itifaklarının aksine Kuzey Kürdistan da kurulan itifaklar bir birilerini zayıf düşürme ve devre dışı bırakma zihniyetine dayanıyor. Biraz daha inceltilmiş soğuk savaş yöntemi örgütler arası ilişkileri belirliyor. Siyasetin tıkanıklığının altında soğuk savaşın yattığı rahatlıkla söylene bilir. Dünyanın geride bıraktığı soğuk savaş hala Kuzey Kürdistanda yaşatılıyor. Sorun proje, plan ve program oluşturmayı aşıyor. Soğuk savaş, ulusal dinamiklerin harekete geçirilmesini önlüyor. Mevcut durumda ulusal dinamiklerin harekete geçme oranı yüzde elinin altındadır. Soğuk savaş nedeniyle yaşanan yıpranma, moral bozukluğu, yersiz enerji tüketimi, kin, nefret gibi etkenler çözümün ihtiyaç duyduğu gücün ortaya çıkarılmasını engelliyor.

PWD tıkanıklığı açma şansını doğuşu üzerine çok geçmeden kayıbetti. Başarsızlığı defalarca kanıtlanmış bir yaklaşıma düştüğü zaman şansını yitirmiştir. APO ve PKK nın düşmanlığına soyunmak PWD nin siyasal bir güç olma zeminini ortadan kaldırmıştır. Redi-miras onun gelişmesine nokta koymuştur. Otuz yıllık diriliş devriminin değerlerini yadsımak tek başına başarsızlığa mahkumiyeti doğurmuştur. Eğer değerler, sahiplenebilinseydi PWD çözüm üretebilirdi. Bütün karşı çabalarıma rağmen PWD son derece ustalaşan güçlerin temsil ettiği APO ve PKK düşmanlığı çizgisine girdi.

Tıkanıklığı aşmak proje, plan ve program geliştirmenin işi değil. Özgür tartışma platformları aşarak soğuk savaşı aşmak tek çıkış yoludur. Özellikle bağımsız çevre ve bireylerin bu konuda yürüteceği çabalar hızla sonuç verebilir. “Ulusal hareket saflarında düşmanlık yok, dostum ve kardeşım var” şiyarı esas alarak diyalığ ve birlik çabalarını yoğun biçimde geliştirilmesi çözümün ortamını güçlendirecektir.


-Hep birlik diyoruz ama nedense ayrılıklar ve dalgalanmalarla beraber, parçalanmalar ve kopuşlar devam ediyor. Bu bağlamda, PKK muhalifi parti ve kişilerin politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz. PSK-PWD-PDK-Bakur protokolleri hakkındaki düşünceniz nedir?

---PKK hala Kuzey Kürdistan siyasetinin etkin gücüdür. Kopuşlar zayıflatsa da tek ciddi gücün PKK olduğu her kesin ortak görüşüdür. PSK, PWD, PDK_Bakur binleri harekete geçirecek güçe sahip değiller. İşin doğrusu bu partiler güç haline gelmemişler. Daha da önemlisi güçlenmeye ihtiyaç duymuyorlar. Bununla birlikte kendilerini tekrarlayıp durdukları için gelişme şansını elde etmiyorlar. PKK nın tasfiyesi üzerinde büyüme ve gelişme istemleri ise gerçekçi değildir.

Söz konusu itifakın geleceğı yoktur. Ne PKK nin ne de devletin ciddi muhalifi olabilirler. Muzdarip oldukları siyaset yapma mantıklarını aşmadıkça Kürt siyasetinin birer aktörü haline gelemezler. Kurdukları itifak güç değil güçsüzlük, çözüm yerine çözümsüzlük üretir.

-PKK'den ayrılmış ve hala kişi olarak politika yapan siyasetçilerimizin yanyana gelebilecekleri bir örgütlenme tarzı sizce mümkün müdür?

---PKK den ayrılanların ezici çoğunluğu redi-miras tutumunu benımsediler. Seçtikleri bu tutum onları başarısızlığa mahkum etti. Büyük mücadelenın yarattığı değerleri karşısına alanlar başarı şansını kaybederler istinasız. PKK den ayrılanlar başarılı olamamışlardır. Diğer taraftan inkara yönelenler, hep dağılmayı temsil ettiler. İnkar dağılmanın düşünce ve davranış biçimi oldu. Diyebilirim ki değerlerin inkarına yölenenler iflah olmaz. Nitekim sonuçlar, bu belirlemeyi kanıtlar Niteliktedir.

İçe dönük inkar terk edilmeyene kadar kopuşları birleştirip siyasi bir harekete dönüştürecek formül bulunamaz. Benim kopuşum farklı özelikler taşımaktadır. Ciddi eleştirel bir turumun yanında eşsiz fedakarlıklarla yaratılan değerlerin savunucusu olsum. Yaklaşımım bir çok kesim tarafında doğru algılanmadı. Kopuşum PKK ile danışıklı döğuş olarak değerlendirildi . halbuki en köklü kopuş benim kopuşumdu. Süreç ne kadar haklı olduğumu gösterecek. Temsıl ettiğim yaklaşım savrulmaya dönüşen kopuşların bir araya gelmesini sağlayacaktır.

-PWD'de olarak PKK'den koptuğunuz zaman Ali Haydar Kaytan, Kesire'nin de bu olayın içinde olduğunu dile getirdi. Bu, ne kadar doğruydu? Kesire'nin suskunluğunu neye bağlıyorsunuz?

---Kesire Yıldırım’ın PWD adı altında kendisini ifade eden kopuşla uzaktan -yakından ilişkisi olmamıştır. Ali Haydar Kaytan’ın ileri sördüğü idia tamamiyla temelsizdir. Bir kurgudan ibarettir. Kendim Kesirenin ajanlığına inanmıyorum. Doğru olan işbirlikçi bir aileden geldiğidir. Kesire neden suskunluğu seçti sorusuna verilecek cevap şudur. O ciddi bir insandı. Savaştı, kayıbetti. ve yenilgisini kabulenerek siyasetten çekildi. Başarmayacağından dolayı başka girişimlerde bulunmadı.

-Fırat ve eşiniz nasıllar? Güney'e tamamen yerleştiniz mi? Güneyli yetkililerle ilişkiniz ne düzeydedir? Bir af söz konusu olursa Türkiye'ye gitmeyi düşünüyor musunuz? Ya da gidebilmenizin koşulları neler olmalıdır?

- Aile olarak durumumuz iyidir. Fırat büyüyor. Artık konuşabiliyor. Bu yakınlarda bir kardeşi doğdu. Kardeşinin adı WELAT tir. Güneye geçici gözle bakmıyorum. Ancak tam yerleşmiş te değilim. Şayet olanaklar olursa her parçada bir müde yaşamayı esas alan değişken bir yaşamı tercih ederdim.

Güney Kürdistandaki siyasal güçler ve yetkilerle son derece olumlu
ilişkiler içindeyim. Güneyde hem siyasi kesim hem de halk nezlinde saygın bir yere sahibim.

Türkiyede koşullar uygun hale gelirse Kuzey Kürdistana giderim. Af talebim yoktur. Çünkü af süçlülar içindir yaptıklarımın hiç biri suç değildir. Yanlışlarımız için sadece halkımız hesap veririz. Türkiye'nin bizlerin özgür dolaşması için formülü af olursa, bu kendisine kalmıştır. Af talebimiz olmaz, bununla birlikte af özgür hareket olanakları yaratırsa değerlendiririz. Bizim için önemli olan çözüm sürecinin başlatılmasıdır. Bir af sadece çözüm ortamının gelişmesine katkı sunar.

-Sorularıma verdiğiniz içtenlikli yanıtlar için çok teşekkür ederim.

-Ben teşekkür eder saygıyla selamlarım.