Tufan Türenç
gazeteci, yazar



1945 yılında Bursa'nın Yenişehir ilçesinde doğdu. Afyon Dumlupınar İlkokulu’nu ve Saint Benoit Fransız Lisesi’ni bitirdi. Gazetecilik Yüksek Okulu’na kaydını yaptırdı. 1968 sonunda Milliyet gazetesinde stajyer muhabir olarak göreve başladı. Milliyet gazetesinde 18 yıl aralıksız çalıştı. 1986 yılında Güneş gazetesine, iki yıl sonra da Hürriyet gazetesine geçti. Hürriyet gazetesi yazı işleri müdürlüğü ve köşe yazarlığı yaptı.

ESERLERİ:

Özgürlüğe Uçan Dev,
O Manşetler
Bir Gazetecinin Hayatı (Erhan Akyıldız ile birlikte)




ESER-AYRINTI

Bir Gazetecinin Hayatı
28 yıl sonra Abdi İpekçi
Tufan Türenç
Erhan Akyıldız

Türkiye’nin 29 yıllık dönemine damgasını vurmuş, sağduyunun ve demokrasinin sesi olmuş, ilkelerinden asla ödün vermemiş gerçek bir gazetecinin, Abdi İpekçi’nin romanı.

Doğumundan çocukluğuna, gençliğinden, ilk aşkına, evliliğine uzanan, çok sevdiği mesleğiyle dopdolu bir hayat.

Babıâli’de bir ekol yaratmış, Türk basınına “çifte kontrol” ve “çağdaş haber yazma yöntemleri” başta olmak üzere evrensel kuralları yerleştirmiş, pek çok genç gazeteci yetiştirmiş, dürüstlüğün ve güvenilir gazeteciliğin simgesi olmuştu İpekçi.
İpekçi 1 şubat 1979'da, İstanbul Maçka’daki evinin önünde bir suikasta kurban gittiğinde Milliyet gazetesi genel yayın müdürü ve başyazarıydı.

Tufan Türenç ve Erhan Akyıldız’ın kaleminden, "Bir Gazetecinin Hayatı" İpekçi’nin değerlerini günümüz okurlarına aktarıyor.




HAKKINDA YAZILANLAR

‘Ahmet Necdet’ abisi ile futbol oynadı
YALÇIN BAYER
Hürportreler Hürriyet 2002 İlavesi

Osmanlı'dan beri bugün de pehlivanları ile ünlüdür Deliorman... Havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez biraz iri kıyımdırlar. Türenç de öyledir.


İÇ dünyasını çözememişimdir Tufan Türenç'in... Gaddar mıdır, sevecen midir. Ya da inatçı mıdır, uyumlu mudur?

Bu sıfatların etkisini benliğinde sezmişimdir Türenç'in... Bir gazetecinin çalışmasında ya da ikili ilişkilerinde bunların önemi de vardır ama en önemlisi şudur:

‘‘Herşeyi Bilen Adam.’’

Yakın çalışma arkadaşlarının dilinde tanımı budur.

‘‘HBA yine fetva verdi.’’

Onun ailesinin de ‘‘Suyun ötesi’’nden, Bulgaristan'ın Deliorman bölgesinden olduğunu çok sonra öğrendim. O Tırnovalı, ben Pazarcıklı (Dobriç)... Osmanlı'dan beri bugün de pehlivanları ile ünlüdür Deliorman... Havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez biraz iri-kıyımdırlar. Türenç de öyledir. Bazen ‘‘N'aptı be!‘‘ diye takılırsam ‘‘Hepten iyiyim be’’ der. Milliyet Yazı İşleri Müdürü iken aynı gazetenin İzmir Bürosu'ndan, aslen Karadenizli Pınar Türenç'le evliliğinden sonra basın dünyasında tanınmaya başlandığını anımsıyorum. Bizim tanışıklığımız Hürriyet'te başlamıştır. O'nu, gazetecilik dilinde ‘‘mutfak adamı’’ olarak izledim.

Kimse gazeteci olarak doğmaz. Doktor babasının ‘‘sakin yapılısın oğlum, haksızlığa uğradığında beklenmeyen tepkiler gösteriyorsun, memur olamazsın’’ uyarısı üzerine SBF'yi kazanmasına karşın Eczacılık'a yazılır. Bir yıl okuduktan sonra vazgeçer; bu kez ‘‘Gazeteci olacağım’’ der. Fındıkzade'de Gazetecilik Okulu'na girdikten sonra babasının doktor arkadaşı eski GS Başkanı Ali Tanrıyar'ın, ‘‘torpili’’ ile Milliyet'te mesleğe adımını atar. Tanrıyar, İpekçi'nin de arkadaşıdır. Türenç de, Saint Benoit'lı olarak Fransız ekolünden sayılır.

Daha iki yıllık gazeteci iken ailesinin ‘‘yurtsever ve dürüst bir insan’’ olduğu gerekçesiyle kendisine ‘‘ajanlık’’ teklif eden bir MİT görevlisini ‘‘suratı asık’’ bir şekilde gönderdiğini bir söyleşisinde açıklaması hálá yıllardır bu konunun etkisinde olduğunu göstermektedir.

Nitelikli gazetecilik donanımını Abdi İpekçi'den almıştır Türenç... Nitekim, merhum arkadaşımız Erhan Akyıldız'la yazdığı ‘‘Gazeteci’’ kitabı, bugün İpekçi ile ilgili en önemli belge sayılmaktadır. Birikim ve deneyimleri ile sosyal demokrat dünya görüşünü Milliyet'te kazanmıştır. Belki de bu düşünce kalıpları nedeniyle CHP'nin son Kurultayı'nda PM'ye seçilmiş; ancak aynaya baktığında kendisinin hep gazeteci olarak gördüğünü farkedince, ‘‘şimdilik’’ siyasetten dönüş yapmıştır. Ancak bir süre sonra eşi Pınar Türenç'in, ANAP MKYK üyeliğine seçilmesi şaşırtıcı olmuşsa da, ailenin ‘‘politika hevesi’’ni bir ölçüde gidermiştir.

Son iki yıldan beri kendisine yeni bir yaşam düzeni kurmuştur. 50 yaşından sonra spor yapmayı ‘‘keşfetmiştir.’’ Özellikle Bulgaristan'a kayak yapmaya gittiğini duyarım. Üyesi olduğu Fenerbahçe sevdasının, yakın zamanda ‘‘depreşmesiyle’’ maçlarını da kaçırmaz olmuştur. Bu arada en ilginçi de ‘‘kötü huylarını’’ bırakmıştır. Gazetenin ilk kalıpları gittikten sonra ‘‘bulmaca’’ çözerek beyin jimnastiği yaptığını farkedebilirsiniz.

Çok cimri olduğunu duymuşumdur. Belki bu nedenle ya da Pınar'dan çekinmiş olacağından gazetenin barına pek inmez. Daha çok aylık ‘‘geyik yemekleri’’ni tercih eder. Yemek dostlarının Doğan, Doğaner, Reha, Arif, Mahir ve Nejat olduğu bilinir. Nedense bu ekibe fazlaca davetli çağrılmaz.

Taslak manşetlerini ‘‘inci’’ gibi yazısıyla atmaktan hoşlanır. Beğenilmezse yırtar atar. Pek sinirlenmez; koridora çıktığında ince bir ıslıkla ‘‘Mihriban’’ türküsünü söyler. Ama bilinir ki, mezardan geçenler de korkmamak için stresli ve gergin anlarında ıslık çalarlar.

Pek anlatmadığı bir tarafını da burada açıklıyorum. Türenç'in çocukluğu Afyon'da geçmiştir. ‘‘Ahmet Necdet’’ abisi de o sırada lisede okumaktadır. Sık sık mahalle maçı yaparlar. Abi'si bir gün büyük adam olur ve Cumhurbaşkanı seçilir. Abi'si, belki de ilk kez tanıdığı bir gazeteciye telefon açar:

‘‘Tufan Bey beni hatırladın mı? Daha önce aramak isterdim ama şimdi kısmetmiş. Beni her zaman arayabilirsiniz.’’

Türenç Sezer'i kutlar ama bugüne kadar bu ayrıcalığı hiç kullanmaz.

‘‘Çankaya Gazetecisi’’ kimliğine bürünmekten çekindiğinden yazılarında Sezer'e en ağır eleştirilerde bulunmaktan kaçınmaz.

Çünkü o bir ‘‘haber hamalı’’dır, gazetecilik de onun için bir sevdadır.



www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)