Yasemin Boran
astrolog, yazar



1980 yılından bu yana astrolojiyle uğraşıyor. Hem klasik hem de Arap astrolojisi konusunda çalışmalar yapıyor. 1989– 991 yılları arasında Sabah gazetesinde, astroloji ve bilinmeyen konularla ilgili yazılar yazmaya başladı. 1991–1992 yıllarında HBB kanalında Türkiye’de ilk kez astroloji ve tarotu televizyonda tanıttı. 1992 yılında Kanal 6′ya 'Astroloji' ve 'Akaşa' isimli iki program yaptı. 1996′dan bu yana Hürriyet gazetesinde her gün hem astroloji ilgili yazılar hazırladı. 1999 yılından itibaren astroloji dersleri vermeye başladı. Altınışık Astroloji Derneği Kurucusu ve Atelye’nin Kurucusu.




HAKKINDA YAZILANLAR

Yıldızların tatlı cadısı
MUHARREM SARIKAYA
Hürportreler Hürriyet 2002 İlavesi

Dizi Araştırma Bölümü'nden Emel Armutçu telefonda ‘‘Muharrem, Yasemin Boran'ı yazacaksın’’ dediğinde bir an duraksadım.

Yasemin Boran ile hayatımda, iki kez karşılaştım.

İlki, iki yıl kadar önceydi.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile röportaj yapmak için Ankara'ya gelmiştin.

Sedat Ergin'in odasının kapısında Çankaya'ya giderken karşılaşmıştık.

Heyecan içindeydin.

Çankaya Köşkü'ne gittiğimizde, o heyecanla teybini gazetede unuttuğun haberi gelmişti.

İkinci karşılaşmamız İstanbul'da Hürriyet'in VIP salonundaydı.

Yazı işleri kadrosuyla akşam sohbetindeydik.

Uzaktan göründüğünde ‘‘Gazetemizin büyücüsü hoş geldin’’ diye masaya davet etmişlerdi.

Yüzündeki gülümseme ve çevrene yaydığın renk doygunu elektrik, bana bir zamanların televizyon dizisi ‘‘Tatlı Cadı’’yı anımsatmıştı.

İtiraf etmem gerekir ki, gazetedeki uzmanlık alanın astroloji, burçlar, renkler ve kokular ile hiç ilgili olmadım.

Zaten Ankaralı bir gazeteci için renk, bürokratik ve politik haberdeki farklı boyut, koku ise kulislerden ve telefonlardan gelen fısıltılı sestir.

Emel duraksamamı hissetmiş olacak ki, ‘‘Hangi yazarın, hangi yazarı yazacağını Ertuğrul Özkök belirledi’’ deme gereği duydu.

‘‘Genel Yayın Yönetmeni'nin bir bildiği vardır’’ deyip telefonu kapattım.

İşte, seni yazma hazırlığım 11 Aralık'taki bu hoş talimatla başladı.

Yener Süsoy'un seni anlatan röportajından hafızamda kalan kırıntılar ve ve Kaz Dağı'ndaki ormandan kesilen ağaçları kurtarma mücadelendeki başarın dışında hakkında fazla bilgi sahibi değildim.

Onun için seninle ilgili ne kadar yazı çıktıysa günlerce okudum.

Kim yakın arkadaşın, onu da bulup konuştum.

Gördüm ki ilgi alanın, Neptün'ün sezgisi, Venüs'ün etkisi, Mars'ın çekiminden daha geniş.

Karşımda, astroloji kadar, çevre, psikoloji, sosyoloji alanlarında da dosyasına hakim birini buldum.

Bir dergide, 16 ve 18 yaşlarında iki çocuk sahibi olduğunu okuyunca, ‘‘Hadi be sen de’’ dedim.

Nedeni İstanbul'daki karşılaşmamızdaki görünümünden olsa gerek.

Mor şortun, kırmızı çorapların, fıstık yeşili kazağın, yüzüne çocuksu şekil veren kıvırcık saçlarının sende yarattığı cıvıl cıvıl küçük kız çocuğu görünümünle, iki çocuk annesi olduğuna inanmak için bin şahit gerek.

Seni araştırırken, bir parça astroloji öğrendim.

Baktım sen balıksın, ben ise koç... Sen su, ben ateş... Zodyak'ın biri ilk, diğeri son, birbirlerine en uzak iki burcu.

Veya, Güneş'te yanyana gelen iki komşu.

Herhalde, seni yazmamı istemelerindeki neden de bundandır.

Çocukların, kedilerin, çevren, güleç dost yüzünle nice yıllara.



www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)