Mehmet Aziz Bey
doktor


Sinekçi Aziz



24 Eylül 1893 tarihinde Kıbrıs Larnaka'nın Vuda köyünde doğdu. Altı kardeşin en küçüğüdür. Köy ilkokulundan sonra İskele (Lârnaka) Rüştiyesi'ni bitirdi. Aynı kentteki Amerikan Akademisi'ne devam etti.

1907 yılında ABD'de bulunan ağabeyi Hayrettin Bey'in yardımlarıyla ABD'ye gitti ve Bridgeport (Connecticut) kentinde Meslek Lisesi'ne devam etti.

1912 yılında ağabeyi Türkiye'ye, o da Kıbrıs'a döndü.

Kıbrıs'a dönüşte, malarya (sıtma) hastalığının insanlara Anophelis sivrisineği ile geçtiğini keşfeden İngiliz bilim adamı Sir Ronald Ross, araştırmalar yapıyordu. Ross'un Vuda köyünü ziyareti sırasında, İngilizce bilen ve bu mesleğe ilgi duyan kişilere gereksinim olduğu belirtildi.

Mehmet Aziz, bir dilekçe ile müracaat edip 1913 yılında sağlık servislerine katıldı. 1929 yılına kadar bu servislerde değişik görevler üstlendi. Aynı yıl Sağlık Müfettişliği kurslarına devam ederek Müfettişlik Sertifikası aldı.

Daha sonra İngiltere'deki London Royal Sanitary Institute sınavlarına katıldı ve Sağlık Sevisleri'nde Sıhhiye Başmüfettişliği'ne atandı.

İngiliz bilim adamı Dr. Barber'in ekibiyle, Mısır, Suriye, Lübnan, Filistin ve Türkiye'de malarya konusunda yapılan araştırmalara katıldı. Bu hizmetlerinden dolayı İngiltere'nin London Royal School of Public Health and Hygine üyeliğine lâyık görüldü.

Kıbrıs'ta Sıhhiye Müfettişliği kurslarını o başlattı. Daha sonra da London Royal Sanitary Institute Sertifikası için kurslar düzenlenmesini sağladı.

Malarya hastalığının Anophelis sivrisineği ile yaygınlaşmasını önleyen ve bu hastalığın tümüyle yok edilmesini sağlayan "Eradikasyon Projesi"nin genel organizatörlüğünü ve yönetmenliğini yaptı. Bu proje ile 1948'de Kıbrıs'ta malarya parazitlerinin taşıyıcısı olan Anophelis sivrisineğinin tümüyle yok edilmesini sağladı.

1929-1948 yılları arasında genel sağlık konuları kapsamına giren verem, tifo, dizanteri, ekonokok, trahoma ile ana-bebek sağlığı ve beslenmeye ilişkin eğitsel çalışmalar yaptı. Bu amaçla Kıbrıs'ın tüm köylerini, bir program çerçevesinde dolaştı.

Dünya bilim literatürüne geçti

1946 yılında Kıbrıs'ta Lişmaniyasis (Leishmaniasis) hastalığını araştıran yabancı bilim adamları ile çalıştı. Bu hastalığın taşıyıcısı olan küpdüşen (tatarcık) sineği taraması sırasında, adada ilk kez görülen bir küpdüşen türü buldu. Buna "Flepotoma Aziz'i" adı verilmesi, ekipçe uygun görüldü. Bu isim, 1955'de Phlepotomus Antonnata Aziz'i olarak değiştirildi.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Kıbrıs'a gelen Ermeni, Yahudi, Rus, Macar, Polonyalı ve Yunan mültecilerin sağlık kontrolünden geçirilip yerleştirilmelerinin organizatörlüğünü yaptı.

1950 yılında Beyrut Üniversitesi'nde Çevre ve Kamu Sağlığı (Public Health and Hygiene) Bölümü'nü kurmak için bir teklif aldı. Ordinaryüs Profesör olarak bu bölümün başına atandı. Bu görevi 1959 yılına kadar sürdürdü. Öğrencileri ile birlikte Hac'a gitti.

Bu ülkenin sağlık sorunlarını yerinde görme fırsatını buldu ve sorunlara çözümler önerdi. Beyrut Üniversitesi'nde olduğu süre içinde, yüksek öğrenimlerini tamamlayan burslu öğrencilerini, kendi ülkelerinde (Bahreyn, Bangladeş, Libya, İran, Mısır ve Sudan gibi) ziyaret ederek, onların meslek yaşamlarında ülkelerine katkılarını yerinde inceleme olanağını buldu. Bu görevi sırasında, Dünya Sağlık Teşkilâtı (World Health Organization) Danışmanlığı da yaptı. Uzun yıllar bu kuruluşun üyesi olarak kaldı.

Associate Serving Brother of the Order of St. John's kuruluşunun üyeliği yanında Kızılhaç'ın da üyesi oldu. 1958 yılında ise Royal Society of Health kuruluşunun üyeliğine kabul edildi.

1959-60 yıllarında Kıbrıs'a döndü. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kuruluşundan hemen sonra, 7 Eylül 1960'da Kamu Hizmeti Komisyonu üyeliğine atandı. 1963 olaylarının başlamasından sonra Kıbrıs Türk Yönetimi'nin kuruluşu ile birlikte bu görevini 1967 yılına kadar sürdürdü. Aynı yıl Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanı oldu ve 1973 yılına kadar da bu görevde kaldı.

Mehmet Aziz'in tiyatroya özel ilgisi vardı. Lefkoşa'da Kardeş Ocağı'nın düzenlediği gecede, Sheakespeare'nin "Venedik Taciri" adlı eserinde "Shylock" karakteri ile başrol oynadı.

Sportif etkinliklere de katıldı. Para koleksiyonu ve pul koleksiyonu gibi özel uğraşları da vardı.

Emekliye ayrıldıktan sonra toplum içinde yaşanan sağlık ve çevre sağlığı konularına ilişkin gelişmeleri yakından takip etti. Uyarılarını ilgili makamlara sürekli olarak aktarmaya devam etti.

Evli ve üç çocuk babasıydı. 17 Haziran 1991 tarihinde vefat etti.

ESERLERİ:

Sıtma hastalığı, bu hastalığın önlenmesi ve tüm detaylarını geniş bilgiler niteliğinde kaleme alan Mehmet Aziz’in bilimsel bildirileri, İngiliz Koloni döneminin Kıbrıs Hükümeti tarafından küçük kitapçıklar halinde yayınlanmıştır:

1. Mehmet Aziz, Anophelin Mosquitoes of Cyprus, Government Printing Office, Nicosia 1934
2. Mehmet Aziz, The Water-Paris Green Mixture in Anopheline Control in the Tilliria Area, Government Printing Office, Nicosia 1940, 16s.
3. Mehmet Aziz, Report on the Anopheles (Malaria) Eradication Scheme: Karpas-Cyprus, Government Printing Office, Nicosia 1946, 67s.




Aldığı Ödüller:

Mehmet Aziz'in aldığı ödüller sırasıyla şöyle:
1. 1936 - MBE (Britanya İmparatorluğu Başarı Servis Nişanı)
2. 1949 - CIBE (Britanya İmparatorluğu Üstün Başarı Nişanı)
3. 1951 yılında Malarya hastalığının önlenmesinde büyük katkılarını dikkate alan İngiltere'nin Ross Enstitüsü Mehmet Aziz'e Ross Ödülünü verdi.




ENGLISH BIOGRAPHY

Mehmet Aziz Bey

I have just discovered that Mehmet Aziz (1893-1991) was the man who eradicated Malaria in Cyprus. Who knew? So when I started to investigate this extraordinary story, I was shocked to find that there is almost nothing written or documented about him. Not even a book. In fact, I could only find one (1) very grainy newspaper photo of him. Sadder still, there appears to be NO monument or memorial in Cyprus to honour his incredible and lasting legacy. Perhaps Mehmet Aziz is just another forgotten and unsung Cypriot hero. Well, not if I can help it. In my own small way, I have decided to create a portrait of him that I hope to incorporate into some sort of commemorative poster or stamp design (in case the Cypriot government decides one day to use it). It has now been 70 years since Aziz started his eradication programme to rid Cyprus of this deadly disease.
So who was Mehmet Aziz? As mentioned above, Aziz is credited for eradicating the Malaria disease in Cyprus. Nicknamed ‘The Fly Man’ by those who knew him, he was appointed as the Chief Health Inspector for the British Colonial Government of Cyprus during the 1930s and 1940s.

He was born in Kalo Chorio village (Greek: Καλό Χωριό, Turkish: Vuda) located in the Larnaca District on the 24 September 1893 and was the youngest of six children. In 1907, aged only 14 he travelled abroad to America with his older brother Hayrettin to study in Connecticut. I am not sure why he went there. In 1912, the brothers decided to return to Cyprus (again, not sure why). I am led to believe they narrowly missed boarding the ill-fated ship Titanic.

In 1914, a famous English scientist, Sir Ronald Ross, came to their village looking to employ English-speaking locals to help him investigate the extent of diseases such as Malaria on the island. Ross was awarded a Nobel Prize in 1902 for discovering that the Anopheles mosquito was the cause of Malaria. He spent a month in 1914 travelling around Cyprus measuring the spleen rate of the children infected by Malaria to determine the prevalence of the disease. He concluded that the spleen-rate in Cyprus averages 21 per cent, which was quite high for a European country. Ross knew that a warm puddle of still water was the ideal breeding ground for the mosquito larvae carrying the Malaria parasite. His report later that year implored the government and the villagers to do more to ensure that these breeding areas did not exist. The 21-year-old Aziz jumped at the chance to work alongside Ross and in doing so, received the education that would launch his career.

In 1916, Mehmet met and married Hıfsiye, who was the daughter of Hafız Mustafa, a famous tailor from the village of Nisou (Greek:Νήσου,Turkish:Dizdarköy). They had three children: a son Baber, and two daughters Türkan and Kamuran. It is thanks to Kamuran’s diary that we know something about her father.

Mehmet Aziz was the originator of the idea and the methodology to eradicate malaria in Cyprus, having studied similar attempts to control the disease in Egypt. He received Government funding to put together a team of experts called the ‘Expert Committee On Malaria’ and within three years: 1946, 1947 and 1948, he was able to coordinate the successful eradication of Malaria in Cyprus. Aziz often talked about the dedication and the hard work of his team. It was a difficult and at times, a hazardous job. His team of Cypriot Health Inspectors were: Ali Tevfik (responsible across Cyprus), Stelios M Sotiriu (responsible for Larnaca), Zenon Panayi Eliadis (responsible across Cyprus), Mihalis Tumlau (responsible for Paphos), Elefthorius Hristofidis (Karpazia) and Kostas Yiorgiu Fisher (responsible for Kyrenia).

Apart from eradicating Malaria in Cyprus, Aziz achieved some other remarkable feats. Between 1929 and 1948 he visited villages all over Cyprus and ran health education and information sessions for the villagers, showing slides and posters on typhoid, tuberculosis, echinococcosis, and trachoma. He educated the local women on dietary issues and health.

He discovered that ‘Leshmanianis syndrome disease’ was spread by a minutely small fly called Tartarian. In 1955, the fly was renamed Flepotoma Antonata Aziz in recognition of his discovery.

Mehmet Aziz was also responsible for all the health inspections, treatment and settlement of the war refugees who arrived on the island between the two world wars and later.

In 1950, Aziz became a professor of Health and Well Being at Beirut University where he educated students from various countries like Bahrain, Bangladesh, Sudan, Egypt and Arabia. He visited alumni in their country of origin to help them set up appropriate Health Services like the ones in Cyprus. While in these different countries he continued his research into various health issues and became a consultant to the World Health Organisation.

He returned to Cyprus in 1959 and was appointed to Cyprus Health Commission in 1960 when the Cyprus Republic was inaugurated. After the intercommunal problems arose in 1963 he headed the Cypriot Turkish Health Services Commissıon until 1973.

He was awarded an MBE in 1936, a CBE in 1946, the British Empire Medallion and the Ross İnstitute Award in recognition of his extraordinary work and achievements as the Chief Health Inspector in Cyprus. He became an Associate Serving of the Order of Brother St John and Red Cross and also the member of Royal Society of Health in 1958.

He published and distributed various publications and booklets on the prevention of disease throughout his working life. His own success in eradicating and preventing many diseases in Cyprus was published around the world from the Times and Daily Telegraph newspapers in London to the Communist Workers Chronicle in Moscow: they all described Mehmet Aziz as the ‘Great Saviour of Cyprus’. BBC broadcasts went out to millions of people around the world and told the story of this one man’s crusade to eradicate Malaria in Cyprus.

According to the American Medical Association, Aziz was widely honored for his achievement in Cyprus and called 'the great liberator.’ He was likened to St. Patrick for ridding his native land of a pest far more insidious than snakes. Aziz himself was quoted by the same journal as saying, "I was brought up in a village where sanitary conditions were very bad. Many young people died who probably would have lived had conditions been better. If in the course of my service I have done something for the improvement and welfare of my country, then that is my greatest pleasure."

Mehmet Aziz died in Nicosia in 1991. Strangely, none of his children ever married. His son (Baber) died many years ago and his two daughters are now quite old. Türkan (who was born in 1917) is almost 100. She was awarded an MBE as the first matron of the Nicosia Hospital and wrote the book "The death of friendship: A Cyprus Memoir" which was published in English in July 2000. Kamran (b.1922) is almost 94 years old and was one of the first Turkish Cypriot women pharmacists on the island. She is also a well-known musician and the composer of a famous song "Ah, my Cyprus". Both sisters still live together in the original Aziz family home on the Green Line in Nicosia. God willing, I hope to pay them a visit later this year and present them with my portrait of their father.

On behalf of all Cypriots both in Cyprus and abroad, I would like to say ‘thank you’ to Mehmet Aziz for his extraordinary work that has ultimately improved the health of his people and saved countless lives. Mehmet Aziz Bey – we salute you.




HAKKINDA YAZILANLAR

Titanik'e binmedi insanları sıtmadan kurtardı

Dünyanın en büyük ve en lüks yolcu gemisi "Titanic", ilk yolculuğunu yapmak üzereydi. Arkadaşları, ona Avrupa'ya dönüşü bu gemi ile yapmasını önerdiler; ancak Mehmet Aziz ve ağabeyi, daha önce karar vermiş oldukları gibi Avrupa'ya başka bir gemi ile döndüler ve "Titanic" faciasını İtalya'ya vardıkları zaman öğrendiler.

Kıbrıs adasında olduğu gibi, aynı dönemde başka bir Akdeniz adası olan Sardunya'da da Malarya Eradikasyon Projesi yürütülmekteydi. İki ada dostça bir rekabete girişmişlerdi. Projeyi ilk sonuçlandıran taraf, diğerine ödül olarak bir kasa şarap verecekti. Projeyi M. Aziz Bey'in önderliğinde daha önce bitiren Kıbrıs adası, ödülü kazandı.




HAKKINDA YAZILANLAR

Yitirdiklerimiz: Mehmet Aziz (Sinekçi Aziz)
Kıbrıs Gazetesi 3 Eylül 2018

İngiliz İdaresi döneminde sıtmayla mücadele ederek, Kıbrıslıları bu dertten kurtaran bir sağlık adamı



Mehmet Aziz, 24 Eylül 1893’te Larnaka’nın Vuda köyünde doğdu. Altı kardeşin en küçüğüydü. Köy ilkokulunu bitirdikten sonra Larnaka Rüştiyesi’ne devam etti.

Aziz, 13 yaşındayken dönemin en büyük yolcu gemilerinden Lusitania ile Amerika’da bulunan ağabeyi Hayrettin’in yanına gitti. Orada da Bridgeport Meslek Lisesi’ne devam etti. 1912’de Amerika’dan ayrılmaya karar verdiler. Ağabeyi Hayrettin Türkiye’ye giderken, genç Aziz de Kıbrıs’a döner.

Araştırmacı-gazeteci Ahmet Tolgay’ın 15 Ekim 2017 tarihinde KIBRIS Gazetesi’nde yayımlanan “Tarihle Muhabbet” isimli yazısında Mehmet Aziz’in anılarını anlattığı bölümde, Aziz dönüş hikayesini Bekir Azgın’a şu sözlerle anlatır:
“Dünyanın en büyük gemisi olan Titanik’in sefere başlayacağını duyduk. Onunla dönmeye karar verdik. Ama tarihleri bir türlü ayarlayamadık. Başka bir gemiyle döndük. İtalya’da iken Titanik faciasını duyduk. Şanslıymışız”.

Hıfziye Hanım’la hayatını birleştirdi

1916’da Dizdarköy’lü Hafız Mustafa Hakkı’nın kızı olan Hıfziye Hanım ile yaşamını birleştiren Mehmet Aziz’in bu evlilikten 3 çocukları olur. Aziz’in kızları, Türkan ve Kamran’da eczacılık ve sağlık alanlarındaki çalışmalarıyla isim yapmışlardır. Aziz’in oğlu Baber de sağlık memurluğu yapmıştır. 37 yıl sağlık servislerinde çalışan Aziz Bey 1950’de anofelin kökünün kurutulduğu resmen ilan edildikten sonra Kıbrıs’taki görevinden emekliye ayrıldı.

Beyrut’tan emeklilik

Emekliye ayrıldıktan sonra Beyrut’a giden Aziz, Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde çalışmaya başlar.
Aziz, 16 Aralık 1959’da oradan ayrılırken Rektör J. Paul Leonard tarafından bir veda mektubuyla uğurlanır; “Sizi akademik kadromuzda bulundurmaktan büyük bir memnuniyet duyduk. Mükemmel eğitiminizden ve öğrencilerle olan ilişkilerinizden çok yararlandık. Mutlu bir emeklilik yaşamı diler ve her zaman ailemizin bir parçası olarak kalacağınızı bilmeniz isterim”.

Doğu Sağlık Teşkliatı’na danışmanlık yaptı

Hocalık yaptığı dönemde hem mezun ettiği öğrencilerini denetlemek, hem de onlara yardımcı olmak amacıyla Bahreyn, Doğu Pakistan, Libya, İran, Mısır, Sudan ve Suudi Arabistan ülkelerini ziyaret etti. Bu vesileyle, Doğu Sağlık Teşkilatı’na danışmanlık yaptı.

67 yaşında Beyrut’tan adaya dönen Aziz Bey, yeni kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kamu Hizmeti Komisyonu üyeliğine atanır. Kıbrıs Türk Yönetimi’nde de aynı görevine devam eder ve 1967’de Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanı olur ve 1971’e kadar bu görevde kalır.
58 yıl çalıştıktan sonra, 1971’de emekliye ayrılır ve 17 Haziran 1991’de 98 yaşında yaşamını yitirir.

Kıbrıs’taki sıtma vakaları

Kıbrıs’taki sıtma vakalarıyla ilgili araştırma yapan Mehmet Aziz’in hayatını araştıran Ahmet Tolgay, “Kıbrıs Türk Halkının Efsane İsmi” isimli yazısında adanın Lüzinyanlara satılmasını şu şekilde anlatır:
“Arslan Yürekli Richard, Haçlı Seferleri sırasında 1191’de ele geçirdiği Kıbrıs’ı önce Templer Şövalyeleri’ne kiralamış, daha sonra da ucuz sayılacak bir fiyata Lüzinyanlara satmıştı. Kıbrıs Türk halkının efsane isimlerinden Mehmet Aziz, anılarında bu satışın para ihtiyacından değil, adanın baştan başa bataklıklarla dolu bir Malarya beldesi olmasından kaynaklandığına vurgu yapmaktadır. Arslan Yürekli ne yapacaktı bu hastalıklı adayı!..Uçsuz bucaksız bataklıklarda üreyen sivrisinekler yüz milyonlarca minik vampirdiler. Ve malarya hastalığını yayarak katliam yapmaktaydılar.

Bu katliamı durdurmak, İngilizlerin Kıbrıs’taki ikinci egemenliğinde, halk arasındaki adı ‘Sinekçi Aziz’ olan Mehmet Aziz’e nasip olacaktı. Tarihe geçen inanılmaz mücadelesini tamamladıktan sonra Mehmet Aziz vasiyet niteliğinde şu uyarıyı yapmıştı: ‘Kontrol altında tutulmazsa, düşman geri gelecek”.

Sivrisineklere karşı savaş kampanyası

Mehmet Aziz, malarya ile mücadele günlerini, kaleme aldığı bir raporda şu satırlarla anlatır:
“Sir Ronald Ross’un tavsiyesi üzerine ‘sivrisineklere karşı savaş kampanyası’ başlatıldı. Bataklıklar kurutuldu ve sivrisinekleri kontrol işini üzerine alacak olan özel bir ekip eğitildi. Mevcut para, ada çapında bir mücadele için yeterli değildi. Birçok yerde şartların düzelmeye başlamış olmasına rağmen, malaryanın yüksek etkisinde kalan epey köy vardı. Bu yüzden geniş bölgeler kontrolsüz bırakılmış ve kontrol edilen bölgelerden evini barkını terk etmek durumunda kalan halk çok acı çekmişti. Antimalarya ölçüleri içinde en ufak bir teşkilat aksaması halinde, bu anormal yıllar içinde malarya yaygınlaşacak, hatta bir salgın durumuna geçebilecekti”.

Kendisi de malarya nöbetleri geçirdi

Yine Ahmet Tolgay’ın araştırmalarından yola çıkarak Mehmet Aziz’in bu mücadeleyi nasıl yaptığına dair “Sweetand Bitter Island” adlı kitabın “Great Liberator” başlığı, bu efsanevi çabayı şöyle özetliyor:
“Kendisi de çocukluğunda birkaç kez malarya nöbeti geçiren M.Aziz, 1946’da anofel sivrisineğini yok etmek için bir fon sağladı. Yok etme kampanyası askeri harekat düzeninde yürütüldü. Bütün ada, 556 bölgeye ayrıldı. Her bir bölge 12 iş günü içinde bir kişi tarafından taranacaktı. Ekip, sistemli çalışarak her yandaki su birikintilerini ilaçladı. Havuzlara, derelere, bataklıklara, kuyulara hatta hayvanların ayak izlerinde biriken sulara bile ilaç püskürtüldü.

Sivrisineklerin üreme ihtimali olan her yer ilaçlandı. Bataklıklar boydan boya geçildi, bazen da görevliler iplerle uçurumlara sarkıtılarak oradaki mağaralar ilaçlandı. İlaçlanan alanlar her hafta kontrol edilerek oralarda larvaların üreyip üremediği kontrol edildi. Larva görülen bölgeler yeniden ilaçlandı. Larva görülmeyen yerler ‘temiz’ ilan edildi. Kampanya Karpaz yarımadasından başlayıp Batı’ya ilerledi. Kirli bölgelerden ‘temiz’ bölgelere seyahat eden insanlar, hayvanlar ve araçlar dezenfekte edildi”.








www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)