İhsan Çelikdemir
emekli bankacı, yazar



1962 yılı Karaman doğumludur. Küçük yaşta ailesiyle önce İzmir’e ardından da Almanya’nın Berlin kentine göç etti. Sonra babasının hastalığı nedeniyle İzmir’e geri döndü.

Milliyetçi camia arasında kültür sanat faaliyetlerine katıldı. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi
Bölümünden 1986 yılında mezun oldu.

Projeleri ve hazırlığı tamamen kendisine ait bazı eserleri:

Son Bin Yılda Anadolu Başkentleri’nden Görseller / Sanatçı eli ile
Anne ve Çocuk / Türk Kültüründe Gül sanatçı eli ile / Güven Yağtu’dan
Kemeraltı 839 Sokak / İlmekten motife Türk Halı ve Kilimleri.




SÖYLEŞİ


“Ahmet Arvasi'yle görüşmem yaşamımı yönlendirdi”
Hüdavendigâr Onur /
Dokuzsütun 30 Kasım 2019




Türk milliyetçiliğinin önderlerinden Ahmet Arvasi (1932-31 Aralık 1988), uçmağa varalı uzun yıllar olurken, ardında bıraktığı yapıtlarla Türk ulusuna hizmete devam ediyor. Bir ölüm yıldönümüne daha yaklaşırken onu tanıyan dostlardan biriyle, emekli bankacı İhsan Çelikdemir ile hocayı konuştuk.

-Arvasi Beyle nasıl tanıştınız?

1985 yılı Mayıs ayında Almanya Türk Federasyonu'ndan İzzet Çifçi, yine federasyondan ismini hatırlayamadığım bir ağabeyimiz, İstanbul
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden sınıf arkadaşım İshak Çifçi ile birlikte İçerenköy'deki evlerine gittik. Yıllarca
hayalimizde yaşattığımız, fikirlerini rehber edinmeye çalıştığımız büyük bir dava adamının evindeydik. O yaşlarda dinlediklerimi kavramakta zorlansam da beni etkileyen ilgimi çeken kısmı "Estetiğimiz" anlayışı idi. Demek ki Türk milliyetçileri, estetiğe önem vermeliydi.

-Hocanın estetikle ilgili sözleri sizi nasıl etkiledi?

Bana yol gösterici bir emir oldu. Ondan aldığımız feyizle bu yola baş koyduk. Hepsi bu. Allah ondan razı olsun.

-Arvasi Beyin sözleri üzerine sizde sanata ve estetiğe ilgi duyma süreci nasıl başladı?

O günden beri, öğrencilik sürem boyunca sürekli olarak rahmetli Ahmet Kabaklı üstadın Türk Edebiyatı Vakfı'ndaki sohbetlerini takip etmeye
başladım. 1993 yılından beri de İzmir'de gönüllü olarak ve halka açık (ücretsiz)130'dan fazla konsere ev sahipliği yaptım. 15'den fazla da
yayın. Millî konuların müzikal bir şekilde anlatımını sağlayan bu programlar ile Türk musıkisi sanatçılarına hamilik yaptım. Aynı
şekilde ilk defa çini, minyatür, ebru, hat, tezhip gibi Türk İslam Sanatları konusunda ilk sergiyi açtım. İzmir'de on yıl aralıksız devam
eden bu sergilerim ve musıki alanındaki çalışmalar bugün İzmir'de ciddi bir milli kültür ve sanat muhitinin varlığını tesis etti. Bugün
ise Türk İslam Sanatları alanında çalışan Türkiye'nin her yerindeki sanatçının benimle yolu mutlaka kesişmiştir. Ben onlara milli konuları
veririm, onlar da bu konuları resmederek gelecek kuşaklara bırakılacak kültürel miras oluştururlar. Bir görüşme beni bu şekilde
yönlendirmiştir diyebilirim.

-Arvasi, sohbet esnasında hatırladığınız kadarıyla estetik konusunda neler söyledi?

'Estetik' demek 'güzellik' demekti. İşin içine sanat, sanatçı, musıki giriyordu. Bizde sanat deyince Allah'ı aramak anlayışı olduğundan
"mutlak güzellik" peşinde koşan İslam sanat anlayışı bizi Batı'dan ayırıyordu. Batı'da sanat, musıki insanda başlayıp insanda biterken,
İslam sanat anlayışında insanda başlayıp Allah'a kadar giden bir yol demekti. Daha fazlasını anlayacak durumda olmadığımdan aklıma bu kısım
yatmıştı. Türk milliyetçiliği, sanatı ihmal etmemeli, gerçek anlamda güzelliği ve estetiği kendi ruhunda ve ülkesinde hâkim kılmalıydı.
Çünkü, sanat ve sanatçı bir milletin en önemli beşeri zenginliği, en güçlü ordusuydu. Ben konuyu bu şekilde anladım. Başka da bir ziyaret
imkânımız olmadı. Ama ben alacağımı almıştım kendimce.



www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)